Marmara Bölgesi ve ülke genelinde sektörünün potansiyel anlamında önde gelen kuruluşları arasında gösterilen,bunun yanı sıra maneviyatın hayatın içerisinde çok önemli bir payı olduğunu da her fırsatta dile getiren,Bursa’mızın, ülkemizin yetiştirdiği değerli şahsiyetlerden biri olan Gül Kardeşler’in kurucusu Ömer Gül ile uzun yıllar sonrasında tekrardan bir araya gelme fırsatı yakaladık.
***Ömer Bey öncelikle bizleri, ekibimizi uzun yıllar sonrasında tekrardan Mutlular mahallesindeki iş yerinizde konuk edip ağırlamış olmanızdan dolayı teşekkür etmek istiyorum.Röportajımıza başlamadan isterseniz Ömer Gül kimdir kısaca sizi tanıyalım sonrasında da sorularımıza geçelim.
—Bizlere,Gül Kardeşler’e böylesine güzel bir fırsat tanımış olduğunuz için öncelikle ben de sizlere teşekkür etmek istiyorum. Ben Ömer Gül, 1980 Ankara Polatlı-Karahamzalı Köyü doğumluyum.1994 yılında Bursa’ya geldik.2010 yılında Gül Kardeşler’i kurduk. Evliyim 2 kızım, 1 oğlum ve birde torunum var. Kardeşlerim Mikail ve Faruk da yanımdalar. Tatlı mısır ticaretimiz devam ediyor. 1 Mayıs itibariyle sezonumuz açıldı, bu sezonda yoğun güzel bir sezon geçiyor ve böyle devam etmesini temenni ediyorum.Çiftçi bir aileden geliyoruz,ekmeğimizi çiftçilikten kazandığımız için bu işe girdik.
***Ömer Bey tabii bugünlere kolay gelinmedi. Kısaca siz gidişte kendinizi tanıttınız Gül kardeşlerin kuruluşundan bahsettiniz ama tabii onun da evveliyatı çok derin olsa gerek?
YAŞANAN HADİSELER HEPSİ SAMİMİ,HEPSİ DOĞRU..!!
—Aynen o şekilde. Sana ben hayatımdan bazı kıssalar versem, bazı dönüş hikayelerim var onları anlatsam bu haber gerçekten çok okunur vede patlar. Çünkü yaşanan hadiseler hepsi samimi ,hepsi doğru. Senin anlattığın hikayeyi ben dinledim ben gelip buraya anlatmadım onu ben yaşadım,ancak ben anlatabilirim. Senin yaşadığını da sen anlatırsın başkası anlatırsa ya fazla anlatır ya da eksik anlatır.Doğru mu ablacım? Ama ben yaşadıysam doğru anlatırım onu ben yaşadım çünkü. Fakat önce besmele çekeceksin sonra doğru anlatacaksın dosdoğru ve de yalansız. Eğer bunu başarabilirsen patlar, eğer bunu başaramazsan istersen bu iş için milyonlarca para harca patlamaz. Ben iddia ediyorum patlamaz. Ama yalansız Allah’a sığınarak anlatırsan yalansız diyorum özellikle çünkü neden?
YALAN SÖYLEYEN BİZDEN DEĞİLDİR..!!
Resulullah Efendimiz bunu bizzat kendisi hadisi şerifinde bildirmiş, sahih hadislerden bir tanesidir bu;” Yalan söyleyen bizden değildir”. “Gıybet yapan, dedikodu yapan bizden değildir, aldatan ve kandıran bizden değildir”. Aldatan olma, kandıran olma kandırılan ol huzuru mahşere bırak Allah’ın orada bir hesabı var. Hep demiyor muyuz Allah’ın bir hesabı var hesabın üzerinde hesap var huzuru mahşerde Helalin bile bir hesabı var, haramı geç Helalin bile bir hesabı var. Kalben inanıyorum aksini iddia eden varsa otursun Karşıma Kur’an-ı Kerim bunu söylüyor .Eğer o bizim kitabımızsa 23 yılda bize indiyse ayet ayet ben ayetlerin indiği yeri gözümle gördüm şahit oldum yani bir insan gücü oraya çıkamaz ama Allah isterse çıkartır.
14 YAŞINDA ÇOCUKTUM BURSA’YA GELDİĞİMDE VE TEK BAŞINAYDIM..!!
Tabii bu Mısır işinin öncesinde bayağı sıkıntılı bir süreçte yaşadım diyebilirim 1994’te Bursa’ya ilk geldiğimi anlatayım sizlere bunun derinden etkileyeceğini inanıyorum sizleri. Şimdi ben Bursa’ya geldim kimsesizim anne yok, baba yok, kardeş yok. Bursa’da tek tabancayım, 14 yaşında çocuktum. Ben bir iş buldum bu iş tatlı işiydi. Bizim simit,halka tatlılar yok mu yuvarlak onun yanında tulumba tatlısı 300 tane yuvarlak simit tatlı yanında 50 tane de tulumba tatlısı. Ben işe başladım bizim bu mahallemizde Mustafa abi diye birisi vardı onun yanında işe başladım. Evi çok eskiydi. Emek Mahallesi’nin karşısında Pilot sanayi var buradan oraya 14 yaşında çocuğum arabayı ite ite gidiyorum, ite ite geliyorum.
ARABAYA BAK BENİ GÖREMEZSİN..!!
Arabaya bak beni göremezsin ufacık bir boyum var ama arabayı itebiliyorum 300 tane yuvarlak tatlı 50 tane Tulumba tatlısı, Altında bir tane akü içerisinde bir tane küçük ampul akşam gece karanlıkta ampulü yakıyorum tatlı gözüksün diye. Gidiyorum her 15 dakikada bir fabrika dağılıyor ilk Sönmez diye bir fabrika var Sönmez’in önündeyim ilk fabrika saat üçte paydos başlıyor, saat 6’ya kadar Tatlıyı bitirdim bitirdim,bitiremedin oturacaksın kendin yiyeceksin, başka alternatifin yok. Buradan Sönmez’i alıyorsun diğer fabrika karşısı hemen kapağı kapatıyorum koştura koştura gidiyorum fabrikada dağılırsa minibüslere binerlerse ben tatlıyı satamam, Gitmem lazım hemen “U” dönüşü yapıyorum.Kendimi de avunduruyorum kamyon gibi Uuuuu yapıyorum Kendime göre hareketler yapıyorum kapakları açıyorum Tatlıcı geldi orada tatlıyı bitiriyorum. Saat üçten altıya kadar tatlıyı bitiriyorum.Bir gün gece karanlık Bağlarbaşı-Hürriyet Ziraat’in Orası dardır oradan gidip geliyorum. Yol kenarında sen tatlı alıyorsun, 4 tane temsilde hata olmasın tanesi 1 liradan 4 lira para vereceksin bana 5 lira veriyorsun üstünü almıyorsun, çocuğum ya seviyorlar bana böyle fazladan para bırakıyorlar ama ben o aldıklarımın hepsini patronuma teslim ediyorum.1 gün, 3 gün, 5 gün, 10 gün Kuruşuna kadar ona götürüyorum.
PARALARI KURUŞU KURUŞUNA TESLİM EDİNCE HAKARET ETTİ,AŞAĞILADI..!!
Yaklaşık 10 gün kadar geçti patron “sen tatlıyı kaça satıyorsun” dedi. Senin söylediğin gibi 1 liradan satıyorum dedim.Ama hep getirdiğim para fazla çıkıyor dedi.Neden fazla çıkıyor para deyince bana bazen parayı fazladan veriyorlar,ben de olduğu gibi sana getiriyorum dedim.Be salak neden bana getiriyorsun bu verilen fazla paralar senin dedi. Beni çok aşağıladı yerin dibine soktu. Bu hakaretler devam etti Sonuçta ben Bursa’ya gelmişim Polatlı-Karahamzalı köyünden bir Metropol şehre gelmişim. Tutunmak zorundayım sonuçta ben işime devam ediyorum.Yine aradan bir hafta 10 gün geçti Hürriyet-Ziraat’in orada 5-6 tane genç aynı benim gibi benim yolumu kesti. Ellerinde Kelebek bıçak şak şak şak getirdi tam boynuma dayadı bıçağı.Arabanın önünü çevirdiler 6 kişi benim gücüm nasıl yetecek ben daha 14 yaşında çocuğum. Paraları çık dedi, çıkamam dedim, çık paraları yoksa deleceğim karnını dedi. Niye çıkmıyorsun paraları dedi veremem o paralar bana emanet o patronun paraları o para emanet. Veremem benim olsaydı belki verirdim anca kopartırsın burayı alırsınız dedim başka türlü alamazsınız dedim. O grubun içerisinden bir tanesi çıktı nerede oturuyorsun sen dedi. Mutlular Mahallesi’nde oturuyorum dedim Çocuklara çekilin önünden dedi ben yürüdüm geçtim.
ÇOK BÜYÜK ZORLUKLARDAN ,SINAMALARDAN GEÇTİM..!!
Demek ki Mutlular Mahallesi’nden tokat yemiş çocukta eser kalmış korkusunu açın yolları dedi. Ben Bursa’ya geldiğimde ilk simit ve tulumba tatlısı ile tanıştım. İşi bırakma sebebim de benim bir tane dayım var, tatlıcıya borç vermiş bileziği de alamıyor bana bir gün tatlı paralarını bana getir dedi.Ben de yanında kalıyorum dayımın, yengem benim elbisemi yıkıyor, karnımı doyuruyor yanındayım. Getirdim dayıma verdim arabada evin önünde tatlıcı geldi kapıya vurdu, açtık kapıyı Ömer paralar nerede dedi araba niye burada dedi dayıma verdim dedim senin ona borcun varmış ödemiyormuşsun paraları dedim dayım aldı. Orada arbede yaşandı tabii ben izliyorum çocuğum tatlıcı sonra arabasını aldı yürümeye başladı. Abi ben yarın işe gelecek miyim dedim argo bir kelime kullandı gelme dedi bir daha seni kovdum dedi. Ben bunun üzerine 14 yaşında çocuğum ama çok özgüvenli bir insanım bu özgüveni de Allah’ın vermiş olduğu bir özellik olarak düşünüyorum.Dayım Yediğime karışıyor ,içtiğime karışıyor, dışarı çıktığıma karışıyor “dır dır dır dır” hiç susmuyor yaklaşık 7-8 ay kaldım o evde en sonunda yengeme “Allah sana sabır versin ben gidiyorum” dedim. Nereye gidiyorsun dedi memlekete gidiyorum dedim. Aldım valizimi çıktım gittim Polatlı’ya. Aradan 3-4 ay geçti köydeyim Bursa’da küçük dayım var. O aradı beni sana Bursa’da iş buldum çalışır mısın dedi.
BURSA’DA SANA İŞ BULDUM DEYİNCE KANATLARIM AÇILDI..!!
Ben Bursa’yı sevdim ya öyle bir dedi benim kanatlar açıldı hemen gittim babama baba ben Bursa’ya geri gidiyorum dedim. Hayır gidemezsin dedi. Ben Bursa’yı sevdim gideceğim Bursa’ya dedim. Dinlemedim geldim, gelmeden önce babama dedim ki baba bana bir çift ayakkabı al dedim. Ağabeyim var yanımda bizim Karahamzalı köyünde Hayvancılık yapar kendisi çok iyi bir çoban namazında, abdestinde çok düzgün bir insan benim ağabeyim. Ağabeyimle ikimizi aldı biz Polatlı pazarına gittik Perşembe günü. Beraber gittik babam, abim, ben ayakkabıcıya gittik. Babam ağabeyime ayakkabı aldı bana almadı.Babam çok fakir bir insandı.Camın önünde bir tane Balyoz var ,biz 9 kardeşiz, ikisi şefaatçi, Yedi kardeşiz yedi kardeşimide o balyozla büyütmüş.
BABAM FAKİRDİ ,BALYOZLA KAYA KIRARDI..!!
Taşçıymış babam taşkıranmış bu arada babamın elinden Kur’an-ı Kerim düşmez çok zor mesleği. Biz o balyozu kaldıramayız ama akşama kadar ben buna gözümle şahidim o balyozu sallıyordu koca koca kayaları paramparça yapıyordu. Biz gittik ayakkabıcıya babam ağabeyime ayakkabı aldı bana almadı. Oysa ki benim ayakkabım bu ucundan en arkasına kadar bildiğin yırtıktı yani. Ayakkabıyı almadı Polatlı Dörtyol lambaları var Dörtyol lambalarının orada Zafer Parkı var Zafer Parkı’nın önünden de Ankara’dan geçen otobüsler geçiyor Bursa’ya, bindim geldim buraya.Geldiğimde kıştı.O ayakkabı ile burada 2-3 gün dolaştım, ayağımın içine ne kadar kar var, ne kadar soğuk var, ne kadar yağmur var, ne kadar ıslak var giriyor ama işte ayakkabı alacak para yok. Olsa gidersin bir ayakkabı alırsın. Ondan sonra biz gittik dayımla beni tanıştırdı anneli , kızlı İkisi de dul. Bir tane de erkek kardeşleri var abla nasıl biliyorsun bildiğin Erkek Güzeli. Allah’ım özenmiş bezenmiş yaratmış.Renkli gözler, saçlar, boy 1.90 bir de giyiniyor hep marka hep marka giyiniyor çocuk Altıparmak’tan aşağıya iniyoruz ya beraber bütün kızların boyunları kırılıyor bakarken. Allah öyle özenmiş bezenmiş yaratmış ama çalışmayı hiç sevmiyor.Annesi verecek o harcayacak. Biz bunlarla tanıştık bir gün iki gün üç gün tam 30-40 gün ben bu mahalleye gittim geldim.Küçük dayımın evine gittim geldim. Bir gün yine dükkanı kapattık dükkan dediğim de bu ofis kadar bir şey.
AİLEDEN BİRİ GİBİ OLMUŞTUM..!!
Kükürtlü’de pazarı var sosyete pazarı var Oraya tezgahı açıyoruz. Çarşamba Merinos’a açıyoruz ,Altıparmak’ta bu kadar bir dükkan var orada bekliyoruz yazın da Kumla’dayız yaz başı Kumla’ya gidiyoruz taaa kışın geri geliyoruz. Ablanın kızına abla diyorum, kendisine de cici anne diyorum. Benim ikinci annem. Ondan sonra bir başladık çalışmaya ama nasıl çalışıyoruz hiç durmuyorum. 15 yaşındayım ama mermi gibiyim. Biz dükkanı büyüttük Altıparmak’ta bir mağaza açtık, 120 metrekare. Hediyelik, çeyizlik eşya, bayan iç çamaşırı ,terlik ne istersen var.Binlerce çeşit var ve o çeşitlerin satış rakamlarını hepsi komple ezberimde. Geliyorsun bu kaç para diyorsun cevap alıyorsun, bu kaç para diyorsun cevap alıyorsun. Ondan sonra biz çalıştık uğraştık güzel şeyler başardık beraber ama nasıl biliyor musun bildiğin sanki ben ondan doğdum öyle bir ilişkimiz var.
HASRETİ,GURBETİ,YALNIZLIĞI,FAKİRLİĞİ KİMSE BANA ANLATMASIN..!!
Body salonunun üstündeydim kadının daireleri var,dükkanları var ,arabaları var, kadın zengin yani durumu çok iyi ben buradan çıktım gezmeye gittim Ankara Polatlı’ya hasreti bana kimse anlatmasın, gurbeti de anlatmasın, yalnızlığı da anlatmasın, fakirliği de anlatmasın kimse bana anlatmasın, hata yapar hepsini Rabbim bir bir yaşattı bana bu Bursa’da. Buradan gittik abla Dörtyol lambalarında Polatlı’da indim. bizim Karahamzalı Köyü’nün durağı var durağa gittik Selim Gül- Ramazan Gezersoy. Selim Gül 28 yaşında halı sahada kalp krizi geçirdi öldü amcamın oğlu beraber büyüdük çok değerli bir çocuktu. Ramazan Gezersoy’da şu anda benim küçüğüm kızla evli damadımız oldu. O zaman hep biz bekarız. Geldiler altlarında bir tane motor motoru bana verin de tabii ilk baştan öpüştük hasret giderdik motora bineyim de Polatlı Esentepe Mahallesi’ne gideyim sonuçta benim Sanayi geçmişim de var hasret de var ya onlarla bir görüşeyim dedim. Sen motor sürmeyi biliyor musun dedi yok bilmiyorum dedim sen ver dedim ben sürerim dedim atladım motora. Şimdiki bizim enişte Ramazan ben de geleceğim dedi bak dedim ben motor sürmeyi bilmiyorum gelme dedim ben geleceğim dedi gel madem atla arkaya dedim.
YANLIŞ TEDAVİ KURBANI OLUYORDUM..!!
Bizim Polatlı ambarları var ambarların oradan döndük yol gidiyor ya böyle burasını Dörtyol düşün o Dört yolun sonunda da bir tane cami var baktığında görüyorsun tam buradan motoru son gaz gidiyorum motor çekmezse rampada itersin dedim ben itmem dedi. O zaman basar çıkarım bende dedim oradan bastım çıkıyorum artık 60-70 surat gidiyorum yandan köşeden bir taksi çıktı taksiye bir koydum ben havaya uçtuk havada dönüyoruz ,dönüyoruz, dönüyoruz derken yere düştük. Hemen ben düşer düşmez kalktım bir baktım bizim Ramazan enişte taksinin dibinde böyle sürünüyor kalkmaya çalışıyor kalkamıyor, korkmuş aslında hiçbir şey yok.Darbe bende,onda değil ,korktuğu için kalkamıyor. Hemen gittim kaldırdım onu aradan 10 dakika mı ne geçti benim hemen boynumun altındaki oynar kemiği kırmışım ben sıcağı sıcağına anlamamışım öyle bir ağrı başladı kolum dersin kopuyor. Öyle şiddetli ağrı var hemen beni arabaya bindirdiler doğru hastaneye hastaneye gittik doktor musun ,hizmetçi misin, temizlikçi misin nesin sen ya kolumu benim bir tuttu sar babam sar kolumu vücuduma birleştirip sardılar. Bir de iğne yaptılar.Çıktık oradan birde ifade verdik polise.
ESKİ EVİMİZİ GERİ ALMAYA ÇALIŞIYORUM..!!
Ondan sonra çıktık oradan köye gideceğiz Taksi yok. Dayımın oğlunu aradım orada Dayımın yanına gittik selam verdik. Dayı dedim ben geldim dedim,çocuğu anahtarı istedi çek git sana anahtar yok dedi. Halaoğlunu köye bırakacağım anahtarı ver dedi. Ben varım ya verdi anahtarı götürdü beni köye bıraktı gel içeriye dememe rağmen Enişteme, Halama selam söyle ben gidiyorum dedi, yoksa babamla kavga ederiz dedi. İçeriye girdim bizim köyde evimiz var, şu an hala duruyor ama sattık o zaman babam buraya taşındığında şu an orayı almaya çalışıyorum adama da teklif ettim evin değeri kaç lira 2 milyon mu ? 3 milyona bana ver, 3’mü 4 milyona ver, 4’mü 5 milyona ver ama vermiyor inada bindirdi işi, vermiyor adam.
BABAM İLK GÖRDÜĞÜNDE “KOLUM KOPMUŞ” ZANNETTİ..!!
Dış kapı var mavi, açtım kapıyı ikinci kapıyı açtım içeri bir girdim babam karşımda oturuyor beni bir gördü üzerimde ekose gömlek var çizgili, kol içten sarılıya düğmeler kapalı ya gömleğin kolu boş boş sallanıyor ya babam kolum kesildi zannetmiş bir gördü mosmor oldu. Hemen bana bir tane ağrı kesici getirin dedi.Ben gömleği açtım kolumu gösterdim ama tabii ilk görünce babam kolum koptu zannetti,Kesildi zannetti sonuçta babamla İki senedir de görüşemiyoruz. Hasret var Gurbet var vallahi işte bunları da anlatırken duygusallaştım biraz.Baba sakin ol dedim durum dedim bundan bundan ibaret bir sıkıntı yok dedim.
POLATLI’DAKİ KIRIKÇI KOLUMUN KURTULMASINA VESİLE OLDU..!!
Babam hemen amcamı çağırdı Amcamın bir kamyonu var evin önüne yanaştı, beni kamyonun önüne aldılar Polatlı’ya Esentepe Mahallesi’nde bir tane kırıkçı amca var yaşlı ihtiyar bir amca İçeriye girdik benim kolumu bir gördü amcamla babama bir bağırdı siz dedi insan değil misiniz? Bu çocuğun kolu kangrenine çeviriyor çocuğun kolu kesilecek haberiniz yok ya dedi. Hemen çözdü,masaj yaptı, okşadı pansuman vesaire derken ortaya bir tane sehpa getirdiler. Babama bacaklarından tut dedi, amcama gövdesinden tut dedi. Kolu böyle koydu Ayağıyla buraya bastırdı o şekilde bu şekilde derken bir çekti ben duydum kulağına tık yaptı böyle kırılan yeri yerine denk getirdi böyle bir pamuk koltuk altına koydu diğer tarafına da destek koydu derken bu kol böyle iyileşir dedi hangi doktor bunu yaptıysa çok büyük hata yapmış sen buraya gelmeseydin bu kol kesilirdi dedi
DÜKKANA GELEN HERKES BANA AŞIKTI..!!
İki buçuk ay sonucunda cici anne ile abla Bursa’dan her gün arıyor. Ne zaman geleceksin ,ne zaman geleceksin diye soruyorlar, dükkanda müşteri kalmamış. Bayanlar bana aşık.Bir gün geçti iki gün geçti dedim Serpil abla ben köyde kaza yaptım biliyorsunuz benim bindiğim motor emanetti bu motora 100 lira para harcadık bu 100 lirayı da benim rahmetli olan amcamın oğlu verdi, ben ona dedim ki siz bana dediniz ya yeme içme bize ait elbise bize ait, beraber kalacağız ama sana haftalık veya aylık maaşın 20 lira sana hesap açtık bankaya bu para her ay hesabına yatıyor nen de sana inanıyorum param nerede, ne zaman yatırdığını sormuyorum her ay benim param oraya yatıyor biliyorum Amcaoğluna ben Bursa’ya gider gitmez senin paranı göndereceğim dedim. Babamdan almak istemiyorum babam çok fakir bir adamdı. Yani benim Bursa’da da param var hesabımda ona güveniyorum amcaoğluna da bu parayı Bursa’ya gider gitmez göndereceğim diyorum.Geldim anlattım mevzuyu hallederiz dedi, sıkıntı yok dedi.Aradan bir gün geçti ,iki gün geçti yok.
SANA PARADA YOK,PULDA YOK DEDİLER..!!
Abla ben söz verdim beni mahcup etme benim hesabımda param yok mu siz demediniz mi beni işe alırken sana hesap açtık hesabına her ay para yatırıyoruz demediniz mi? Dediniz. O zaman benim paramdan verin ben sizden sadaka istemiyorum ki.Sana dedi para da yok pul da yok dedi sana hiçbir şey yok dedi. Yediğine içtiğine say dediler.Bunların bu şekilde yazılması isabet olur.Birileri orada okursa belki anlayabilir anlamak çok büyük bir meziyettir ben 40 yaşından sonra anlamaya başladım anlıyordum idrak edemiyordum idrak ediyordum anlayamıyordum. 40 yaşından sonra besmele çekmeyi öğrendim ben ve Kur’an-ı Kerim’in elinden düşmediği bir babanın evladıyım ben. Allah 40 yaşında nasip etti. Sonra Umre’ye gittim. Allah nasip etti Peygamberimizin daveti ile gitmiş oldum oraya.
DARBE ÜSTÜNE DARBE YEDİM..!!
Yine gelelim bizim mevzuya. istiyorum vermiyor istiyorum vermiyor o gün yine aynı problemi yaşadık Kartal aracın anahtarı cebimde, dükkanı ben açıyorum ben kapatıyorum. Anahtarı cebimden çıkarttım, fırlattım anahtarları buraya kadar dedim.Anneli kızlı geçtiler kapının önüne ya bizi öldürürsün ya da dükkanda oturur bizimle devam edersin dediler. Sakin olun sıkıntı yok dedim o zaman aradan bir iki saat geçti sigara içiyorum, Abla dedim yazar kasadan para alıyorum Markete gidiyorum Sigara alacağım sende istermisin dedim.Çocuğuz ya, Bursa’da kimsemiz Yok ya benim hakkımı yediler. Ondan sonra dayımın Evine gelmişler Biz Ömer Gül’ü Arıyoruz diye biz Ömer Gül’e altın bilezik yaptık, Altın yaptık biz onu vermek istiyoruz onunla Helalleşmek istiyoruz demişler. Bizim onlarla hesabımız huzuru mahşere kaldı.
BANA HERKES ÖLÜR DEMİŞ..!!
Dayıma, bir daha onların isimlerini bile benim yanımda anma dedim. Gün geçti zaman geçti Altıparmak’ta bir işim var.Özdinler diye bir firmada çalışıyorum. Vişne çürüğü BMW’si var bana BMW’sini verdi. Çarşıda bir iş buyurdu ben o işi yapmaya gittim.2005’li yıllarda ve bu arada da 2004’ün son aylarında da kaza yaptım, trafik kazası 21 yıl oldu bana herkes ölür dedi 21 yıldır yaşıyorum. Ben tavana bakıyorum böyle her yerim kesilmiş damarlar kopmuş bağırsaklar kopmuş,üç ay bağırsaklarım dışarıda kalmış.Onun üzerine ben çok ağır bir İşte çalıştım, Özdinler’de bana orada müdür lakabı koydular başarımdan dolayı tezgahın müdürüydüm.
YILLAR SONRA KARŞILAŞINCA HİÇ BİRŞEYLERİNİN KALMADIĞINI ÖĞRENDİM..!!
Ben onun arabasıyla gittim işi hallettim Altıparmak Caddesi’nden yukarı çıkıyorum Bir baktım Serpil abla yıllar yıllar sonra. Ömer ne yapıyorsun dedi iyiyim abla dedim. Sen ne yapıyorsun dedim. Ömer dedi bir oturalım ablam dedi, oturdum çaylar geldi Ömer biliyor musun dedi bizim hiçbir şeyimiz kalmadı dedi…….Özlüce’de kirada oturuyoruz diye ekledi. Abla dedim cici anneyi boş ver ,seni de boş ver Serkan abi ne yapıyor dedim. Ömer dedi Serkan abin yatalak kaldı dedi.Daha önce erkek güzeli Serkan abi diye anlatmıştım, evleniyor evlendikten sonra eşiyle birlikte Kıbrıs’a balayına gidiyor balayında kaykaylar var ya oradan atlarken omuriliği kopmuş.Beni ona götürür müsün dedim.Nasıl gideceğiz dedi, Ben de araba var dedim bindik arabaya gittik. İçeriye girdim cici anne tam karşında oturuyor böyle yüzüme bakıyor böyle yaptım sakın dedim seninle hesabımız mahşere kaldı dedim. Serkan abi nerede dedim burada dediler. içeriye girdim Serkan abinin yanında bir tane Özbekistanlı var devlet maaş veriyor ona ya maaşı Özbekistanlıya veriyorlar. O da Serkan abiye bakıyor.
SERKAN ABİ’Yİ BİR GÖRDÜM KARŞILIKLI AĞLAMAYA BAŞLADIK..!!
Serkan abiyi bir gördüm o ağlıyor ben ağlıyorum o ağlıyor ben ağlıyorum durduramıyoruz kendimizi o ağlıyor ben ağlıyorum. Çok özür diliyorum bunu kesmek babında söylemiyorum. Bunlar var ya senin hakkını yedi, Allah cezayı bana kesti diyor. Çok acı bir durum, gerçek söylüyorum çok acı bir durum.(Yarın kaldığımız yerden devam etmek üzere)