MESEM: Çocuklar İçin Meslek mi, Ucuz İş Gücü mü?

MESEM: Çocuklar İçin Meslek mi, Ucuz İş Gücü mü?
Yayınlama: 16.11.2025
A+
A-

Selma Çalışır – Bağımsız Denetçi,  SMMM

Türkiye’de son yıllarda hızla yaygınlaştırılan Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM), çocuklara meslek kazandırma iddiasıyla sunuluyor. Ancak sahadaki gerçekler, bu programların çocukları erken yaşta iş gücüne dahil eden, eğitim hakkını gölgeleyen ve sosyal eşitsizliği derinleştiren bir yapıya dönüştüğünü gösteriyor.

2024 yılı itibarıyla MESEM kapsamında 1,2 milyon öğrenci iş yerlerine yönlendirildi. Bu öğrencilerin büyük kısmı 14–17 yaş aralığında. Eğitim Reformu Girişimi’nin verilerine göre, MESEM öğrencilerinin %70’i haftada yalnızca bir gün okulda eğitim alıyor; geri kalan günlerde iş yerlerinde çalışıyor. Bu durum, pedagojik gelişim açısından ciddi bir risk oluşturuyor.

 Pedagojik Risk: Görünmeyen Tehlike

Pedagojik risk, bir eğitim uygulamasının öğrencinin bilişsel, duygusal, sosyal veya ahlaki gelişimini olumsuz yönde etkileme potansiyelini ifade eder. MESEM gibi uygulamalarda bu risk, çocukların yaş ve gelişim düzeyine uygun olmayan ortamlarda bulunmalarıyla daha da belirginleşiyor. Haftanın beş günü iş yerinde olan bir çocuğun akademik gelişimi sekteye uğruyor, akran ilişkileri zayıflıyor, özgüveni baskılanıyor ve değer çatışmaları yaşanabiliyor. Bu durum, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir yoksullaşmanın da habercisidir.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre, 2024 yılı içinde MESEM kapsamında çalışan en az 8 çocuk iş kazasında hayatını kaybetti. Bu ölümler münferit değil; sistematik bir denetimsizlik ve çocuk hakları ihlali söz konusu.

Gelişmiş Ülkelerde Nasıl?

Almanya’da uygulanan “dual sistem”de öğrenciler haftanın üç günü okulda, iki günü denetimli iş yerlerinde eğitim alır. Ancak bu sistemde çocuklar 16 yaşından önce iş gücüne dahil edilmez. İş yerleri pedagojik denetime tabidir ve öğrencilerin gelişimi düzenli olarak izlenir.

İsviçre’de mesleki eğitim programları yalnızca gönüllülük esasına dayanır ve devlet tarafından sıkı şekilde denetlenir. Öğrenciler yalnızca güvenli, belgeli ve eğitim odaklı iş yerlerinde çalışabilir. Türkiye’de ise MESEM kapsamında çocuklar, çoğu zaman iş güvenliği olmayan alanlarda, düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.

 Değerler Eğitimi mi, İdeolojik Yönlendirme mi?

MESEM ile paralel yürütülen “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) gibi programlar, çocuklara değerler eğitimi adı altında ideolojik yönlendirme içerikleri sunuyor. Eleştirel düşünce yerine itaat kültürünün aşılandığı bu programlar, çocukların özgür bireyler olarak gelişimini engelliyor.

Varoluşumuzun Teminatı: Çocuklarımız

Bir ülkenin geleceği, çocuklarının hayalleriyle şekillenir. Onları erken yaşta üretim bandına sokmak, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir yoksullaşmanın da habercisidir. Devletin asli görevi, çocukları üretim aracı değil, düşünen, sorgulayan, haklarını bilen bireyler olarak yetiştirmektir.

Ben bir mali müşavir, bağımsız denetçi  olarak, bu sistemin şeffaflıkla denetlenmesini, çocukların haklarının korunmasını ve eğitimin yeniden kamusal bir hak olarak tanımlanmasını savunuyorum. Çünkü bu ülkenin geleceği, çocukların özgürce düşünebildiği, eşit fırsatlara sahip olduğu bir düzende yeşerebilir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.