“Bir zeytin ağacının gölgesinde oturmadıysanız,
henüz toprağın kalbini dinlememişsiniz demektir.”
Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Zeki Baştürk, son yazısında insanlık tarihine tanıklık eden ve Anadolu’nun vicdanını temsil eden zeytin ağacının derin anlamını kaleme aldı. Baştürk, zeytin ağacını “sessiz bilgelik” ve “kutsal direniş”in simgesi olarak tanımlarken, yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Kökleri bin yıl önceden seslenir sana;
Dallarında zamanın sabrı, yapraklarında barışın dili vardır.”
Baştürk’e göre zeytin ağacı sadece bir bitki değil, medeniyetin tanığı, barışın simgesi, toprağın kalbinde atan bir hafızadır. O ağacın gölgesine oturmak, doğaya, geçmişe ve vicdana kulak vermektir. Yazıda, maden ve rant uğruna yok edilmek istenen zeytinliklerin sadece doğa değil, kültürel ve tarihsel bir direnişin de yok edilmesi anlamına geldiği vurgulanıyor.
**Zeytin, susar ama unutmaz.
Zeytin, konuşmaz ama direnir.**
Baştürk, yazısında “Bir zeytin dalı kadar zarif ve bir zeytin gövdesi kadar kararlı olmadan bu topraklarda barış da, gelecek de yeşeremez” diyerek okuyucusuna doğa ile yeniden bağ kurma çağrısında bulunuyor.
Zeytin Ağacı: Sessiz Bilgelik, Kutsal Direniş
Bir zeytin ağacının gölgesinde oturmadıysanız,
henüz toprağın kalbini dinlememişsindir demektir.
Kökleri bin yıl önceden seslenir sana, dallarında zamanın sabrı, yapraklarında barışın dili vardır.
Zeytin ağacı;
ne sadece bir meyvedir,
ne yalnızca bir gövde…
O, bir halkın , bir ulusun belleğidir.
Savaşın değil, barışın ağacıdır.
Göçlerin, sevinçlerin, yasların , yaşanan acıların tanığıdır.
Bir köylünün alın teridir,
bir annenin duası,
bir çocuğun ekmeğidir.
Ve şimdi…
bir testere sesiyle yırtılıyor gökyüzü.
Bir zeytin ağacı daha düşüyor toprağa,
sanki bir kalp kesiliyor sessizce.
Bir yaşam eksiliyor,
bir umut, bir denge, bir gölge yok oluyor.
Bilmez misin?
Zeytin ağacı kesildiğinde,
yalnızca ağaç değil,
kuşlar da yuvadan olur,
rüzgâr da yolunu şaşırır,
yağmur da toprağa küsülür.
Kurur bir derenin şiiri,
boşlukta savrulur toprak,
yeşilin rengi solar güneşin altında.
Çünkü zeytin ağacı gitmişse,
uygarlığın kalbinden bir parça kopmuş demektir.
Ey insan!
Bir zeytin ağacına el kaldırmadan önce
bir kez daha düşün:
Onu gölgesine sığınanlardan,
onu dualarına katmış analardan,
onunla büyüyen çocuklardan sor.
Zeytin, yalnız zeytin değildir;
o, yaşamdır.
Ona kıymak, sadece doğaya değil,
geleceğe ihanettir.
Zeytin, barışın simgesidir. Zeytin direnişin simgesidir. Bizler, yani doğadan, barıştan, emekten, emekçiden , üretimden yana olanlar, zeytin dalı uzattıkça egemenler baltayla, dozerle saldırıyorlar doğaya, sevgiye, barışa.
Çünkü egemenler, sana düşman, bana düşman, toprağa, suya, ağaca, emeğe, barışa düşman.
” Irmağının akışına ölürüm Türkiye’m” diye türkü çığıranlar, zeytinine, ağacına, toprağına, suyuna sahip çık. Zeytin ağacı yok olursa, bırakın ırmakların akmasını içecek suyu bile bulamayacağız.
Zeytinime dokunma! Sağlığımla, ekmeğimle oynama.
Ben Bir Zeytin Ağacıyım
Ben bir zeytin ağacıyım.
Ölmez ağacı derler adıma.
Köklerim bin yıllık gizlerle sarmaş dolaş.
Toprağın en derin acılarını da tattım,
Güneşin en sıcak öpücüğünü de.
Rüzgârla konuşurum,
Kuşlarla sırdaşım.
İnsanlardan önce vardım bu topraklarda,
İnsanlardan sonra da burada olacağım, eğer bırakırsanız…
Yapraklarımın her biri ayrı bir anlam yüklüdür,
Her zeytin tanesi bir yaşam belirtisi,
Savaşlar görmüşüm,
barışlara tanıklık etmişim.
Gölgemde sevdalar yeşermiş,
Acılar dinmiş.
Ben kutsalım aslında,
İncil’de, Tevrat’ta, Kur’an’da yerim var.
Barışın simgesiyim.
Ama şimdi… testereler yaklaşıyor usulca,
İnşa edilecek bir beton yığını uğruna
Köklerimi sökmeye geliyorlar.
Ey insan!
Senin için meyve verdim,
Senin için eğildim rüzgâra,
Senin için yandım güneşin altında.
Ama sen,
Beni unuttun.
Ben bir zeytin ağacıyım.
Kesilirsem yalnızca ben değil,
Bir tarih, bir doğa, bir umut da ölür.
Ve bil ki,
Bir zeytin ağacının yasını
Yeryüzü uzun süre tutar.
Zeki BAŞTÜRK