Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarlarından Zeki Baştürk, son yazısında yaşamın zorluklarına karşı direnişini sanatla kuran insanlara dikkat çekti. “Sanata Tutunan Hayatlar” başlıklı yazısında; yalnızlığın, yoksulluğun ve travmaların ortasında, bir fırça, bir kalem, bir nota ya da bir sahneyle yeniden var olan insanların hikâyelerine değindi.
“SANAT, BİR EKMEK DEĞİL BİR ANLAM MÜCADELESİ”
Baştürk yazısında, sanata tutunan kadınların öykülerini merkezine alarak şu sözlerle ses verdi:
“Yakınmak yerine üretmeyi yeğlemişler. Kimi öykülerle, kimi oyunla, kimi müzikle yaşama tutunuyor. Sanat, onlar için ikinci bir hayat; bir çığlık, bir sığınak.”
HAYATIN YÜKÜNÜN ALTINDAN SANATLA KALKANLAR
Yazıda bir duvar ressamının hüznü renklere dökmesi, sokaklarda çalan bir kemanın notalarıyla kurulan umutlar ve mum ışığında yazılan şiirlerle örülen sessiz hayatlara da yer veriliyor. Baştürk, bu örneklerin “sanatla iyileşen ruhların” ortak dili olduğunu vurguladı.
“Sanata tutunanlar, aslında yaşama da tutunur. Çünkü sanat, sadece anlatmaz; dönüştürür, iyileştirir” diyerek sanatın bireysel ve toplumsal etkisine dikkat çekti.
SANAT VARSA UMUT VAR
Baştürk’ün yazısı, sanatın sadece elit kesimin değil, tüm hayatla boğuşan insanların da en güçlü direniş biçimi olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. “Dikiş tutmayan yaşamlardan sanatla dikiş dikenler” diyerek, bu sessiz kahramanlara saygı duruşunda bulunuyor.
Yazının özeti gibi olan şu cümle, her satırın ruhunu yansıtıyor:
“Her tuvalin arkasında bir yaşam, her şarkının içinde bir mücadele, her dizenin ardında bir yürek çarpar.”
Zeki Baştürk, bu yazısıyla bir kez daha insanı, umudu ve sanatı kaleminin merkezine taşıyor.