Veli Baysülen: “Bu masa adaleti değil, dayatmayı temsil ediyor!”
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’ın 25 Aralık 2024 tarihinde yaptığı açıklama, sadece bir sendikal duruş değil, Türkiye işçi sınıfının yıllardır bastırılmış öfkesinin ve çaresizliğinin dışa vurumudur. 2025 yılı için hükümet ve işverenin birlikte belirlediği 22.104 TL’lik asgari ücret rakamına karşı yükselen bu tepki, artık sabır taşının çatladığını gösteriyor.
Sendika temsilcisi Veli Baysülen de konuyla ilgili çok net konuştu:
“Bu masa artık emekçinin hakkının konuşulduğu bir masa değil; tek taraflı kararların emekçiye dayatıldığı bir tiyatro sahnesidir. 50 yıldır o masadayız ama artık yeter! Eğer bu masa emekçiyi değil sermayeyi koruyorsa, orada yerimiz yok!”
“Seyirci değil, tarafız!”
Baysülen, TÜRK-İŞ’in restine destek verirken DİSK ve HAK-İŞ’in de aynı çizgide birleşmesini “tarihi bir emek dayanışması fırsatı” olarak değerlendirdi:
“Bugüne kadar emekçinin cebine değil, yalnızca işverenin bütçesine hizmet eden bu düzene artık ortak olmayacağız. Emekçiler sahipsiz değildir! Sadece masada değil, meydanda da birlik olacağız!”
“Asgari Ücret Komisyonu: Adalet mi? Tiyatro mu?”
Veli Baysülen, komisyondaki yapısal soruna da dikkat çekti:
“5 kamu, 5 işveren, 5 işçi temsilcisi… Zaten baştan çoğunluk sermaye ve devletin lehine. Biz oraya neyle gidiyoruz? Dil dökmeye mi, ricacı olmaya mı? Bu komisyon işçinin alın terine değil, siyasi hesaplara göre çalışıyor!”
“Sokağın Gücü Unutulduysa, Hatırlatırız!”
Veli Baysülen, DİSK’in yıllardır dile getirdiği sokak mücadelesi vurgusuna da destek verdi:
“Masalar bizden yana değilse, meydanlar bizimdir. Sokağın sesini bastıranlar, yarın o sesin dalga dalga üzerlerine gelişini durduramayacak. Emeğe sadakat değilse bu ülkenin rotası, o zaman direnmek bizim asli görevimizdir!”
“Bu Mücadele Bir Asgari Ücretten Fazlasıdır”
Son olarak Veli Baysülen, açıklamasını şu sözlerle noktaladı:
“Bu mesele sadece 22 bin lirayla geçinmenin imkânsızlığı değil; adaletsizliğe karşı bir var oluş mücadelesidir. Emekçi ayağa kalkarsa, hiçbir güç onu susturamaz. TÜRK-İŞ’in kararı, bir dönüm noktasıdır. Bu kararı büyütmek ve meydanlara taşımak, tüm sendikaların ortak sorumluluğudur.”
Sendikalar, artık tabela değil; emekçinin gerçek temsilcisi olmak zorunda.
Ya birlikte mücadele, ya birlikte ezilme zamanı!
Veli Baysülsen
MASADA OLMAYACAKSANIZ, SOKAKTA OLACAK MISINIZ?
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, 25 Aralık 2024 tarihinde 2025 yılı için Hükümet, işveren iş birliği ile 22.104 lira olarak belirlenen asgari ücreti değerlendirirken, adil bir düzenleme yapılmadığı sürece 50 senedir oturdukları asgari ücret tespit komisyonu toplantılarına katılmayacaklarını açıklamıştı. TÜRK-İŞ Genel Başkanı açıklamayı yaparken, HAK-İŞ ve DİSK Genel Başkanları ile de konuştuğunu onlarında aynı düşüncede olduklarını açıklamıştı. DİSK yıllardır, hükümet-işveren ortaklığı ile asgari ücretin belirlendiği asgari ücret tespit komisyonu masasına oturulmaması gerektiğini yüksek sesle söylüyor ve diğer konfederasyonları, sokakta ortak mücadeleye çağırarak, kendisi sokakta oluyor.
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan 28 Eylül 2025 tarihinde yaptığı açıklamada, 2026 yılı asgari ücret masasında kendilerinin de olmayacağını açıkladı.
Asgari Ücret Yönetmeliğinin, komisyonun kuruluşu ve toplantı esasları başlıklı 8. Maddesinin f) fıkrası: “Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilci” demek suretiyle işçileri temsilen komisyona katılacak 5 temsilciyi belirlemiştir. O zaman soru şu; yönetmeliğin bu açık hükmüne rağmen HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, neden böyle bir açıklama yaptı veya yapma gereği duydu? Yoksa birileri yönetmeliğe rağmen HAK-İŞ’i komisyona çağırmayı düşündüğü için mi, Genel başkan, böyle bir açıklama yapma gereği duydu? Öyle ya karşımızda anayasa, yasa ve yönetmelikleri gerektiğinde istediği şeklide esneten, ihtiyacına göre değiştiren veya uygulamamakta sakınca görmeyen bir yönetim var. Dolayısıyla, Mahmut Arslan’ın, Asgari Ücret Tespit Yönetmeliğine göre en çok üyeye sahip işçi Konfederasyonu TÜRK-İŞ’in, işçi tarafını temsilen oturacağı masaya oturmayacağız demesi düşündürücüdür. Şeytanın avukatlığını yapmış olmayayım ama bence birileri, Mahmut Arslan’ın kulağına siz katılın diye fısıldadı. Arslan’da gelecek tepkilerden çekindiği için, biz katılmayacağız diye ön alıyor.
Peki, 2026 yılı Asgari Ücretini belirlemek üzere, Aralık ayında toplanacak olan komisyona işçi tarafı katılmazsa ne olur? Bu konuda da yönetmelik açık. Yönetmeliğin, yine 8.maddesinin son iki paragrafı şu şekilde: “Komisyon, en az on üyenin katılımı ile toplanır ve oylarının çoğunluğu ile karar verir. Karara katılmayan üye, isterse katılmama gerekçesini belirtir. Oyların eşitliği halinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Komisyonun her toplantıda aldığı kararlar karar defterine yazılır ve başkan ve üyelerce imzalanır.
Komisyonun ücretin belirlenmesine ilişkin kararı kesindir. Bu kararın, toplanan bilgi ve belgelere göre hazırlanacak bir gerekçeye dayandırılması zorunludur.”
Evet, komisyon yönetmeliği açık, komisyon en az 10 üyeyle toplanabiliyor ve katılanların çoğunluğu ile karar alabiliyor. O zaman sorun yok, komisyon 5 Hükümet 5 işveren temsilcisinin katılımı ile toplanabilir ve karar alabilir. Meşruiyet mi dediniz, onun ne önemi var canım. Onu da başka yerde arar buluruz. Zaten bu komisyon usulen kurulmuş bir komisyon değil mi? Bugüne kadar defalarca, TÜRK-İŞ itiraz edip masadan kalktığı halde, iki işveren tarafı hükümet ile işveren iş birliğiyle karar alıp yürürlüğe koymadılar mı? Koydular. Kaldı ki tek adam yönetimine geçilen 2018 yılından bu yana komisyon usulen toplanıyor, masada sohbetler edilip çaylar içiliyor, bu arada usulen bir iki rakam telaffuz ediliyor, sonra Külliye’ de Reisin huzuruna çıkılıyor, onun lütufta bulunuyormuş edasıyla, işveren veya devlet önerisinin 1-2 puan üstünde belirlediği rakam, tarafların başkanları ile birlikte kameraların karşısına geçen kendisi veya görev verdiği Bakan tarafından, ballandıra ballandıra açıklanıyor. Şimdi tüm bunlar varken asgari ücretin, tarafların temsil edildikleri masada belirlendiği imajı vermenin anlamsızlığını anladınız değil mi? Zira gerek yönetmelikte ki düzenleme gerekse tek adamın söz sahibi olduğu yeni yönetim şeklinde TÜRK-İŞ veya HAK-İŞ birinin masada olmasının bir anlamı yok!
Mahmut Arslan, sadece komisyona katılmayacağız demiyor. Başka ülkelerde asgari ücret belirlenmesi yöntemine ilişkin önekler veriyor ve “Komisyonda hükümetin inisiyatifinin söz konusu olduğunu belirtiyor.” Arslan, “asgari ücretin belirlemesinin faturasını hükümet ödüyor. ‘Cumhurbaşkanı, hükümet asgari ücreti artırmadı.’ deniyor. Bunu bırakın işverenler ile işçiler oturup konuşsunlar. Onlar belirlesin.” Diyerek hükümeti özellikle Cumhurbaşkanını korumayı da ihmal etmiyor ve hükümete ülkeyi siz yönetin ama faturayı üstlenmeyin diyor. Arslan’ın bilmesi gereken şey, öyle ya da böyle tüm ücretlerin belirlenmesinde, hükümetin sınıfsal tercihi ile uyguladığı ekonomik politikaların belirleyici olduğudur.
Daha önce de yazılarımda yazdım Türkiye’de asgari ücret, çalışan ile ailesinin geçimini sağlayacak şekilde değil, işçinin kendisinin geçimini sağlayacak ücret olarak belirleniyor. Zira yukarıda alıntı yaptığım, Asgari Ücret Yönetmeliğinde asgari ücret: “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret olarak tarif edilmektedir.” Yani asgari ücret yönetmeliği işçinin ailesini yok sayıyor ve sadece kendisinin temel ihtiyaçlarına yetecek ücret belirlenmesini yeterli buluyor.
Halbuki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23/3 maddesi: “Çalışan herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak düzeyde, adil ve elverişli ücretlendirilmeye hakkı vardır; bu, gerekirse, başka toplumsal korunma yollarıyla desteklenmelidir.” Düzenlemesi yapmak suretiyle, kişinin kendisi ile ailesinin yaşamlarını sürdürebilmelerine yetecek gelire sahip olmalarını, temel bir insan hakkı olarak teminat altına almıştır.
Öte yandan, 2022 yılında Avrupa Birliğinde (AB) onaylanan yeni Asgari Ücret Yasası ile 27 AB ülkesinin resmi asgari ücret uygulaması olmayan 6’sı hariç, 21’i asgari ücret belirlenmesinde yeni kurallar getiren yasayı onaylamıştı. Kuşkusuz ekonomik krizin yol açtığı yüksek enflasyonun, birlik üyesi ülkeler dahil dünya genelinde ücretleri hızla yuttuğu bir dönemde önemi büyük olan bu onayla birlikte, AB ülkelerinde asgari ücret açık kriterlere göre belirlenecek ve gerektiğinde güncellenecektir. AB ülkelerinde genel de devlet sadece hakem rolündedir ve taraflar istediğinde, hakemlik yapmak üzere, masaya oturmaktadır. Zira asgari ücret işçiler ile işverenlerin oturdukları masa da belirlenmekte veya sendikaların imzaladıkları işkolu sözleşmelerinde işkolu bazında belirlenmektedir. Kaldı ki bu ülkelerde, asgari ücret işçilerin çok azının aldığı sembolik ücrettir. Buna karşın Türkiye’de işçilerin nerdeyse yarısına yakını asgari ücret veya çok az üstünde ücret almaktadır. Daha açık bir ifade ile asgari ücret Türkiye’de ortalama ücret haline gelmeye yakındır.
Tüm bunlar bilinen gerçekler. Daha önce yazılarımda birçok defa belirttim. Her yıl Aralık ayında bir sonra ki yıl içinde ülke de uygulanacak asgari ücret belirlenir. Bu yılda Aralık ayında 2026 yılı asgari ücreti belirlenecek. TÜRK-İş ile HAK-İŞ şimdilik masaya oturmayacaklarını açıkladıklarına göre, asgari ücret tespit yöntemi için yeni bir düzenleme yapılmadığı taktirde, hükümet ile işveren tarafları kendi aralarında yapacakları toplantı ile asgari ücreti tespit edeceklerdir. Elbette bunun sonucu, asgari ücretin meşruluğunun ve kabul edilemezliğinin sürekli gündem de olmasıdır. O zaman üç konfederasyon, zaman kaybetmeden bir araya gelmeli ve sürece dair bir eylem programı çıkararak sokaklardan hükümeti, işçilerin katılımını esas alan, daha demokratik bir yöntem belirlemeye zorlamaları elzemdir. Zira bu yapılmadığı taktirde, milyonlarca asgari ücretli ile ailesi iki işveren tarafının insafına terk edilmiş olacak.
Kuşkusuz masaya oturmayacaklarını açıklayan iki konfederasyonun cevap vermeleri gereken soru: Bu haklı tepkilerini sürdüreceklerse, milyonlarca asgari ücretliyi yüz üstü bırakıp bırakmayacaklarıdır. Kuşku yok ki, masa da olunmayacaksa, esas olan asgari ücretlilerin özne olarak katıldıkları, mücadele yöntemlerini geliştirip sokakta olmaktır. Kısacası TÜRK-İş ile HAK-İŞ masada olmayacaklarsa sokakta olacaklar mı sorusunu ivedilikle cevaplandırmalılar. Eğer sokakta olacaklarsa, yıllardır asgari ücret sürecinde sokakta olan ve bu yılda asgari ücret için mücadeleyi daha erken başlatacağını açıklamış olan DİSK’le buluşmaları gerekiyor. Zira ancak başta asgari ücretliler tüm işçilerin katılımlarını esas alan, ortak mücadele verildiğinde hükümetin adım atması sağlanabilir. TÜRK-İŞ ile HAK-İŞ sokakta olmayacaksanız, masada olmamanız dostlar alışverişte görsün mantığının hakim olduğu, göstermelik bir tavırdan başka bir şey değildir. Yani masada olmamanız tek başına yeterli olmadığına göre, sokakta olacak mısınız? Sorusuna vereceğiniz olumlu veya olumsuz cevap sizin samimiyetinizin göstergesi olacaktır?
Veli Beysülen