Topuk Kanı Mağdurları İçin Hukuki Destek: Cüneyt Bülent Şeker’den Örnek Dilekçe Hazırlığı

Topuk Kanı Mağdurları İçin Hukuki Destek: Cüneyt Bülent Şeker’den Örnek Dilekçe Hazırlığı
Yayınlama: 21.06.2025
A+
A-

Bursa Barosu avukatlarından ve Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Av. Cüneyt Bülent Şeker, son dönemde kamuoyunu yakından ilgilendiren “topuk kanı mağduriyetleri”yle ilgili hukuki sürece katkı sunmak adına, mağdurlar için örnek bir dilekçe hazırladı.

Şeker’in hazırladığı dilekçe, özellikle daha önce bir kez topuk kanı vermiş olan vatandaşların mahkemeye sunmak üzere kullanabileceği, sade ve etkili bir formatta tasarlandı.

Dilekçede En Kritik Nokta: 1. Madde ve Netice Kısmı

Av. Şeker’in açıklamasına göre, dilekçede yer alan 1. madde ile netice-i talep bölümü, yargı mensupları üzerinde en doğrudan etkiyi bırakabilecek bölümler olarak öne çıkıyor. Diğer maddeler, davaya katkı sağlayacak detaylar içermekle birlikte, ihtiyaca göre sadeleştirilebilir.

“Yargı Maalesef Vicdandan Uzaklaşıyor”

Av. Şeker, yargı camiasının önemli bir bölümünün halkın yaşadığı zarar ya da hukuka aykırılıktan ziyade, bireysel çıkarları doğrultusunda karar alma eğiliminde olduğuna dikkat çekerek, “Yargıçları harekete geçiren tek şey, doğrudan hukuki delildir. Bu yüzden 1. madde dışında kalan kısımlar etkisiz kalabiliyor. Dilekçeyi sade ve net tutmak bu nedenle önemli” dedi.

Mağdurlara Çağrı: “Duruşmadan Önce Verin”

Dilekçenin, özellikle duruşma tarihinden kısa süre önce mahkemeye sunulması gerektiğini belirten Şeker, “Eğer duruşma yapılmayacaksa ve dava açıldığı bir şekilde öğrenilmişse, karar verilmeden önce mahkemeye verilmesi elzemdir” dedi.

Bu örnek dilekçe, topuk kanı uygulamasından mağdur olan yurttaşların sesini yargıya daha güçlü bir şekilde duyurabilmesi için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

DİLEKÇE İLE İLGİLİ AÇIKLAMA:

Bu dilekçe bir kere topuk kanı vermiş olanların duruşmadan (kısa süre öncesinde) mahkemeye vermesi için hazırlanmıştır. (Eğer mahkeme duruşma yapmıyor ise, davanın açıldığı bir şekilde öğrenilmiş ise karardan önce mahkemeye verilmelidir.)

Bu dilekçede önemli olan 1. Madde ve netice kısmıdır. Dilekçedeki diğer maddelerdeki konular davaya etkideki ve önem sırasına sıralanmıştır. Ancak dilekçedeki 1. Madde haricindekiler isteğinize göre çıkartılabilir. Dilekçenin kısası makbuldür.

Yargı mensuplarının önemli bir kısmı halkın ne gibi bir zarara uğrayacağı, yahut hukuka aykırı olduğu ile ilgilenmemektedirler, onlar sadece kendi ikballerine yönelik karar verme eğilimindedirler, bu yüzden diğer konular onları ilgilendirmemektedir, onları ilgilendiren sadece 1. Maddedir.

Yine de vicdanı ile karar veren gerçek hâkimlere bilgi verilmesi, diğer ikbal ve talimat saiki ile hareket eden yargı mensuplarına da bir uyarı mahiyeti taşıması amacı ile diğer maddeler dilekçede önem sırasına göre yer almıştır.

“Nokta nokta…….” olarak boş bırakılan yerleri bulunduğunuz yer mahkemesi, dosya numarası ve kişisel bilgileriniz ile doldurunuz. Yine de her dava bulunduğunuz yer ve hâkime göre değişiklik arz ettiği için yerel bir avukatın yardımından, bilgisinden istifade etmeniz, ona danışmanız tavsiye olunur.

Dilekçeyi vereceklerin Aile Sağlığı Merkezinden “ BİR KERE TOPUK KANI VERDİKLERİNE DAİR BELGEYİ” yahut doğum yaptıkları hastanelerden “EPİKRİZ RAPORUNU” temin ederek dilekçeye eklemeleri önemlidir. Ekler kısmı 3. Madde de yer alan ( İlgili makaleler ve mahkeme kararları) ise, adresleri dilekçe içinde yer almak ile birlikte bazılarını seçerek haricen dilekçeye eklenmesinde de fayda olabilir. Bu seçim size aittir.

Doç. Dr. Cüneyt Konuralp

https://www.habervakti.com/doc-dr-cuneyt-konuralptan-ezber-bozan-topuk-kani-aciklamasi

https://www.youtube.com/watch?v=y4E9p5wgopY

Prof. Dr. Alişan Yıldıran ( Çocuk Hastalıkları ve İmminoloji uzmanı )

http://www.gidahareketi.org/yazi-bebeklerde_topuk_kani_neden_verilmemeli-920

https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/12/31/misafir-yazar/besikden-mezara-saglik-yenidogan-tarama-testi-topuk-kani/

Dr. Uğur Yılmaz (Cerrah, Bilirkişi, Eski SGK çalışanı)

http://sagligin-karanlik-yuzu.blogspot.com/2025/04/dunyanin-en-pahali-ilaclari-nasil.html

https://www.habervakti.com/video/dr-ugur-yilmazdan-flas-sma-iddiasi-bir-kampanyaya-donusmus-hasta-olmayanlara-dahi-bu-ilaclar-yapiliyor

(AYM topuk kanı hakkındaki yeni lehe kararı hakkındaki gazete yazısı ve mahkeme kararları)

https://www.haberturk.com/anayasa-mahkemesi-aile-rizasi-olmadan-topuk-kani-alinamaz-1782444

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2020/22948

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/4255

Dilekçe aşağıda başlamakta olup, bu kısım dilekçeye dahil değildir, dilekçe çıktısını alırken silmeyi unutmayınız.                                      

     ………….. 1. AİLE ( VEYA ASLİYE HUKUK / VEYA ÇOCUK) MAHKEMESİ’NE  

DOSYA NO                      :  2025/……. E.

BEYAN EDENLER        :  1-) (Anne) …………. (TC………………….)

Adres;

 

                                              2-) (Baba)………….. (TC. ………………..)

Adres:

KORUMA TALEBİNDE

BULUNULAN

MÜŞTEREK ÇOCUK  : …………………. (TC. ………………..)

Adres:

TEDBİR TALEBİNDE

BULUNAN                    : ………. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü.

(Veya …….. İl Sağlık Müdürlüğü)

KONU                           : Tedbir talebi konusuna ilişkin beyan ve savlarımızdır.

1-) MÜKERRER TOPUK KANI ALINMASI YÖNÜNDEKİ TEDBİR KARARI VERİLMESİ ANAYASAYA MAHKEMESİ KARARLARINA AYKIRIDIR.

Müşterek çocuk …………………,  ……………. tarihinde, “Bursa Şehir Hastanesinde” doğmuştur. Epikriz raporundan ve ………………. Aile Sağlığı Merkezince topuk kanı alımı üzerine tarafımıza verilen belgeden anlaşıldığı üzere ………………. tarihinde 1 kez topuk kanı alınmış, sadece 2. Kez topuk kanı alınması tarafımızca reddedilmiştir. (EK-1)

AYM’sinin 19/12/2023 tarih. 2020/22948 Başvuru numaralı Uğur Ali Naki YÜREĞİÇATAL başvurusunda (34, 35, 36. Paragraflarda) “Muhammed Ali Bayram” Kararına da atıfta bulunularak “ test sonuçlarının normal olması durumunda mükerrer topuk kanı alınmaması gerektiği….Topuk kanı örneğinin bir defa ve hastalık şüphesi halinde yenilenmek üzere sınırlı olarak alınabileceği İlgili Sağlık Kuruluşunca mükerrer topuk kanı örneğinin neden çocuğun üstün yararına olduğuna ilişkin ilgili ve yeterli (Tıbbi) gerekçe ortaya koyamaması…” sebebi ile 2. Kere topuk kanı alınması yönündeki tedbir kararını hukuka aykırı bulmuştur. (EK-2)

Ancak tedbir talebinde bulunan idare 2. Kere topuk kanı alınmasını gerektiren çocuğun şahsına münhasır (yeterli) tıbbi gerekçe sunmamıştır. Mahkemelerin (örneğin bir üniversitesi hastanesindeki) uzman çocuk doktorunun 2. Topuk kanı alınması konusundaki genel görüşünü yahut idarenin 2. Topuk kanı alınmasının çocuğun üstün yararına olduğuna dair sübjektif görüşüne dayanarak bu yönde tedbir kararı verilmesi hukuka aykırıdır. Rapor çocuğun bizzat muayenesi sonucunda tenin edilmeli ve (Farazi değil) klinik bulgulara dayanmalıdır. (Bursa BAM 2. HD 2024/2575 E. 2024/2379 K.) Müşterek çocuk ise düzenli kontrol atında olup halihazırda herhangi bir tıbbi sıkıntısı yoktur.

Uygulamada sadece 2. kez değil, 3. veya 4. kez (Ve üstü) topuk kanı alınmasının aileler tarafından reddi halinde dahi (Soyut ve genel tıbbi gerekçeler ile) tedbir talebinde bulunulduğu görülmektedir. Bu hastalıkların ancak klinik hastalık bulguları ile kesin olarak tespit edilebileceği, sadece test ile hasta ilan edilen çocukların (Kaç kere test olurlarsa olsunlar) ilerde hiç hasta olmayabileceği, ancak gereksiz ilaç uygulanması sebebi ile zarar da görebilecekleri, Sağlık Sisteminin özelleştiği, pirim ve performans sistemine göre işlediği, her gereksiz topuk kanı alımı sebebi ile ilgili (Özelleşmiş) sağlık kuruluşlarının gelir temin ettiği, bu suret ile kamu zararının oluştuğu mahkemenizce dikkate alınmalıdır…

2-) TOPUK KANI ALINMASI ÇOCUĞA (Çocuğun fizyolojisine göre farklılık arz etmek ile birlikte) AZ VEYA ÇOK ZARAR VERMEKTEDİR.

             Tıp etiğinde temel kural;  “Önce zarar verme” (Primum non nocere) dir. Yenidoğan bebekler için bu kural; “Çok gerekli değilse elleme-gözle” şeklindedir. Ancak günümüzde bu kaide sağlık sisteminin özelleşmesi ve ticari kaygılar ile göz ardı edilmektedir. Şöyle ki;

a-) Doğumdan sonraki 48 Saat-bir haftalık süreçte bir bebeğin savunma sistemi henüz gelişmemiştir, kanı kolay pıhtılaşmamaktadır, normal insana göre enfeksiyon kapma riski yüksektir, ona bu dönemde dışarıdan yapılacak her müdahale risk arz etmektedir. Hele hemofili veya Kombine İmmün Yetmezlik (T hücre eksikliği) gibi bağışıklık yetmezliği ile doğan bir çocuktan (Doğumundan kısa süre sonra) kan alınması sağlığını tehlikeye atabilir, hatta hayati tehlike arz edebilir. Bu rahatsızlıkları olmasa dahi topuk kanı alımından sonra rahatsızlanan, enfeksiyon kaptığı için yoğun bakım ünitesine kaldırılan çok sayıda çocuk vardır, hastaneler/aile sağlığı merkezleri yoğun hasta ziyareti (Hastane mikrobu) olan yerlerdir. (Prof. Dr. Alişan Yıldıran. (http://www.gidahareketi.org/yazi-bebeklerde_topuk_kani_neden_verilmemeli-920)

            b-) Doğumdan kısa süre sonra topuğun (Kan alınan köşe bölgenin) 3 noktadan delinmesi (İddia edilenin aksine) bebeğin canını oldukça acıtır ve plantar refleks’in tetiklenmesi nedeni ile beyinde kalıcı bazı etki ve çeşitli zararlara sebebiyet verebilmektedir. (Doç. Dr. Cüneyt Konuralp “Bağışıklığın arka bahçesi 2 kitabı; sf-105-120 ve ayrıca https://www.habervakti.com/doc-dr-cuneyt-konuralptan-ezber-bozan-topuk-kani-aciklamasi)

c-) Nitekim 6 hekimce yazılmış “Is heel prick as safe as we think?” (Topuk kanı testi sandıgımız kadar güvenli mi?) adlı bilimsel makalede özet olarak:

“Topuk kanı alma, yenidoğan bakımında yerleşik bir uygulamadır ve etkili ve basit bir

prosedür olarak kabul edilir, ancak riskleri de vardır… bu komplikasyonların gelişim olasılığını unutmamak önemlidir. Topuk kanı alma sırasında stafilokokal inokülasyondan sonra gelisen stafilokokal soyulmuş cilt sendromu vakaları zaten bildirilmiştir.” seklinde ifadelerde bulunulmuştur.

d-)Yine bilimsel otoritelerce saygın bir dergi kabul edilen “Pain” dergisinde

yayımlanan “Even routine painful procedures can be harmful for the newborn” (Rutin

agrılı prosedürler bile yenidoganlar için zararlı olabilir) adlı makalede özetle:

“Stresli olaylar, serbest radikal (FR) üretimi de dâhil olmak üzere karmaşık süreçler

aracılığıyla yenidoğan beynine zarar verebilir….Ancak, yenidoğanlar ağrı hisseder ve topuk kanı alma veya …….gibi yaygın rutin işlemler de acı vericidir. Bu veriler, rutin işlemlerin bile yüksek ağrı seviyeleri tetiklediğinde yenidoğan için potansiyel olarak zararlı olabileceğini göstermektedir.” ifadeleri yer almıştır.

Bir kere topuk kanı alınabileceği yönündeki Anayasa Mahkemesi’nin 29.06.2016 tarih, 2014/4077 başvuru numaralı “Muhammed Ali BAYRAM” başvurusunda özet ile: “Başvurucu tarafından zorunlu topuk kanı uygulamasının sağlık açısından bir soruna yol açtığına ilişkin bir iddianın da ileri sürülmediği anlaşılmaktadır…” Demektedir. Yani AYM’nin bu kararının dayanağı topuk kanı uygulamasının çocuğa zarar verdiğine dayanmaktadır, ancak tarafımızca bu zarar iddiası ileri sürülmekte ve kanıtlanmaktadır.

3-) TESLER İLE DOĞRU TANI KOYULACAĞI KESİN DEĞİLDİR.

Testler süzgeç kâğıdına alınan kan örneklerindeki bazı maddelerin eksikliğine veya fazlalığına dayanmaktadır, ancak elde edilen sonuçların başkaca sebepleri de olabilmektedir. Testler standarttır, ancak her insan fizyolojisi farklıdır ve test sonuçları kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bu sebeple testler sadece hastalığın olduğu yönünde bir şüphe oluşturabilse de, tek başına bir insanı hasta ilan etmek için yeterli değildir, çevresel faktörlerin değerlendirilmesi de önemlidir. Zaten uygulamada çok sayıda yanlış teşhise ve hatalı tedavilere rastlanmaktadır. (Prof. Dr. Alişan Yıldıran- http://www.gidahareketi.org/yazi-bebeklerde_topuk_kani_neden_verilmemeli-920 )

Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığınca da otorite kabul edilen “National Institutes of Health” kurulusunun “Yenidogan Taraması” adlı makalesinde; Bazen bu testler “Yanlış pozitif” üretirler, yani test sonucu pozitif olsa bile, bebekte aslında hastalık yoktur.” Demekte ve topuk kanı alınarak elde edilen test sonucunun güvenilir olmadığı, teşhis koymak için klinik hastalık bulgularının da aranması gerektiği belirtilmektedir.

Bunlar genetik testler olup, bir hastalığını geninin çocukta bulunması o çocuğun ilerde hasta olacağı anlamına gelmemektedir. (Dr. Uğur Yılmaz Cerrah/Bilirkişi  http://sagligin-karanlik-yuzu.blogspot.com/2025/04/dunyanin-en-pahali-ilaclari-nasil.htm)

Özelleşmiş sağlık sektörünün üstün yararını gözettiği anlaşılan idare ve özelleşmiş sağlık sektörü sürekli; “Ya çocuk ilerde bu nadir yakalanırsa” tezini savunmaktadır. Ancak “Ya testler ile yanlış teşhis koyulur ve yanlış tedaviler ile çocuğa zarar verilirse” sorusu da akla getirilmelidir ve sistemin ticarileşmesi sebebi ile bu çocukların üstün yararı için çok daha büyük bir tehlike arz etmektedir.

4-) TEST İÇİN “TOPUKTAN” KAN ALINMASI BİR ZARURET DEĞİLDİR

Ailemiz bedava sağlık tarama testi hizmeti sunulmasına karşı değildir, sadece çocuk doğar doğmaz ve topuktan alınmasına ve bunun zorlanmasına karşıdır.

          Bu testler el üstünden kan alınarak, idrar testi,  ter testi ile (Bazılarında) dilaltından sürüntü alınarak yapılabilmektedir. Topuk kılcal damarların geçtiği, kan akışının zayıf olduğu bir noktadır. Amaç kanserli veya iltihaplı olan bir bölgeden o bölgeye özel bir kan örneği alınması da değildir, topuktan alınan kanın ise vücudun diğer bölgelerinden alınan kandan hiçbir farklı-özelliği yoktur. (Doç. Dr. Cüneyt Konuralp “Bağışıklığın arka bahçesi-2” Sf-105-120 ve Prof. Dr. Alişan Yıldıran topuk kanı ile ilgili makaleleri.)

5-) TOPUK KANI ALINMASI UYGULAMASI BİR TIBBİ MÜDAHALEDİR, AİLENİN (KANUNİ TEMSİLCİNİN) RIZASI HİLAFINA ALINMASI ANAYASAYA VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ KANUNLARINA VE USULÜNE GÖRE ONAYLANMIŞ ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRIDIR.

1219 sayılı Tababet Ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un m.70/f.I, c.1; “Tabipler…..yapacakları her nevi ameliye için hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatını alırlar…” demektedir.

Hasta Hakları Yönetmeliği m.24/f.I ; “Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir, hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır…” demektedir.

1999 tarihli Hekimlik Mesleği Etik Kuralları 42. Maddesi; “Reşit ve/veya mümeyyiz olmayan kişiler yönünden veli veya vasisinin aydınlatılmış onamı gerekir…” demektedir.

3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun “Tedavi ve tıbbi araştırmaları” düzenleyen 10. Maddesindeki; “Bu araştırmalarda, bireyin hakları… her şeyin üstünde tutulur… araştırma yapılanın yazılı rızası alınır, muavafakatını her aşamada geri çekebilir…” demektedir.

Yine Türkiye’nin imza koyduğu, TBMM de onaylanması sebebi ile kanun gücünde olan, tıp hukukuna ilişkin uluslararası anlaşmalardan:

-1981 tarihli Lizbon Bildirgesinin 5. Maddesi,

-1984 tarihli Avrupa’da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi 3/5. maddesi,

-1995 tarihli Bali Bildirgesinin 5. Maddesi,

-2003 tarihli Bioetik Sözleşmesinin 6/2. Maddesi,

-1964-2023 Dünya Tıp Birliği Helsinki Bildirgesi 25. Maddesi;

Tıbbi müdahale öncesinde; “… Yasal temsilcisinin (veli veya vasisinin) onayının alınması gerekir…” demektedir.

Ayrıca kan ve DNA (6698 Sayılı KVKK m.6 ve devamı anlamında) insana ait en önemli kişisel verisi olduğu için kanuni temsilci (Veli-vasi) izni olmadan alınamaz ve işlenemez.

Nihayetinde TMK 335 “Çocuğun bakımından sorumlu olan dolayısı ile onun sağlığı hakkında nihai kararları verecek olan anne babasıdır.

Ayasanın 17. Maddesi ise;  “…Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz….”  demektedir.

Yukarıda saydığımız kanun maddelerinde aranan “Kanuni temsilci (Veli-vasi) izni” genel olarak; yaralanmış, hasta ve tedaviye muhtaç çocuklar hakkındadır. Ağır hasta veya ağır şekilde yaralanmış çocuklara acil müdahale gereken durumlarda, hayati tehlikeyi bertaraf etmek için kanuni temsilci izni aranmaksızın “AY. 17 maddesindeki tıbbi zorunluluk (Zaruret hali) kapsamında” tıbbi müdahale mümkün iken, topuk kanı ve aşı uygulamasının hiçbir surette kanuni temsilci izni olmadan yapılması mümkün değildir, çünkü bunlar sağlıklı çocuklara uygulanmak istenen, az veya çok zararı olan, fakat faydasına garanti verilmeyen “Koruyucu hekimlik-genel sağlık taraması” kapsamındaki “tercih edilebilecek” uygulamalardır.

29.06.2016 tarih, 2014/4077 Muhammed Ali Bayram Kararında da dayanak yapılan, bazı mahkeme kararlarında gerekçe olarak gösterilen; 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3. Maddesinin (I) bendin de ise; “Engelli çocuk doğumlarının önlenmesi için, gebelik öncesi ve gebelik döneminde tıbbi ve eğitsel çalışmalar yapılır. Yeni doğan bebeklerin metabolizma hastalıkları için gerekli olan testlerden geçirilerek risk taşıyanların belirlenmesine ilişkin tedbirler alınır…” Demektedir.

              Bu adı üzerinde sağlık hizmeti verenleri hedefleyen bir kanundur, bu kanunun muhatabı halk değildir. Bu kanun lafzından en fazla anlaşılması gereken; “Sağlık Bakanlığı ilgili sağlık sektörü yetkililerinin bu testler için gerekli imkân ve altyapıyı sağlaması ve ihtiyaç duyanların hizmetine sunmasıdır.

              Bu kanun metninden; “Vücut bütünlüğünü koruyan tüm mevzuatın, anne-babanın tıbbi müdahaleye izin ve ret haklarının yok sayılabileceği, topuk kanı vermek istemeyen ailenin kolluk tarafından etkisiz hale getirileceği, bebeğin anne kucağından zorla kopartılıp, bebekten topuk kanı alındıktan sonra aileye iade edileceğine…” dair bir anlam çıkarmak mümkün değildir. Bu testlerin ve tedavi olarak sunulan ilaçların yıllardır uygulanmasına rağmen söz konusu hastalıkların gittikçe arttığı (?) gözden kaçırılmamalıdır.

Ayrıca bu kanunu 10. Maddesindeki; “Bu araştırmalarda, bireyin hakları… her şeyin üstünde tutulur… araştırma yapılanın yazılı rızası alınır, …muavafakatını her aşamada geri çekebilir…” gibi insan onur ve rızasını koruyan hükümlerinden, bu kanuna dayanılarak “Zorunlu test gibi bir kavramın üretilemeyeceği de açıkça anlaşılmaktadır.

6-) TARANAN HASTALIKLAR GENETİKTİR, TEDAVİSİ YOKTUR, HASTANIN KONFORU, İLERLEMESİNİN DURDURULDUĞU GİBİ MUALLAK VAADLER İLE ÇOK PAHALI İLAÇLAR PAZARLANMAKTADIR.

Söz konusu topuk kanı adı verilen testler ile doğru hastalık tanısı koyulacağı, hastalıkların tedavi edileceği Sağlık Bakanlığı ve ilgili ilaç-test şirketleri tarafından garanti edilmediği gibi, taranan bu 6 hastalıktan önemli olan 3 tanesinin astronomik tedavi ücretleri Devlet tarafından ödenmemektedir; (SMA, Kistik Fibrozis, Fenil Ketonüri)

a-) https://gelisim.edu.tr/tr/gelisim-haber-pkulularin-en-buyuk-sorunu-%E2%80%98pahali-ozel-besin-aylik-500-lira-harciyorlar

b- ) https://www.diken.com.tr/hastalarin-kaderini-degistiren-yillik-300-bin-dolarlik-ilac-icin-sgkya-dava/

c-) https://medimagazin.com.tr/guncel/sma-nedir-tedavisi-neden-bu-kadar-pahali-turkiyedeki-tartismalar-neler-103657

Örneğin SMA teşhisi koyulan çocuklara önce Spinraza uygulanmakta, bir dozu (3 ayda bir uygulanır) 73 bin Euro olan bu ilacı SGK ödemektedir, ancak doktorlar tarafından bu ilaç ile “sadece hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılacağı” iddia edilmekte, aileler hastalığın durması için (SGK tarafından parası ödenmeyen) SMA ilacı Zolgensma’ya yönlendirilmektedir, bu ilacın bir doz ücreti ise 2 milyon 100 bin Dolar’ın üstündedir. (20-30 ev parası) ve bu ilacı kullanmaya yönlendirilen insanlar şehir meydanlarında dilendirilmektedir. Halbuki Zolgensma ile Spinraza aynı neviden ilaçlardır. (Dr. Uğur Yılmaz, Cerrah Bilirkişi) (http://sagligin-karanlik-yuzu.blogspot.com/2025/04/dunyanin-en-pahali-ilaclari-nasil.html)

Bununla birlikte Spinraza ilacı tatbikine rağmen bu çocukların hastalığı ilerlemekte (Muhtemelen bu ilaç yan etkileri sebebi ile çocuklarda bel eğriliği=Skalyoz oluşmakta) ve Spinraza’yı bıraktıktan sonra durumu iyiye giden veya Spinraza/Zolgensma ilacı kullanmasına rağmen ölen çocuklar bulunmaktadır.

Bu ilaçları üreten şirketlerin web sayfaları incelendiğinde bunların hastalığı (3 saniye başını daha fazla tutabildiği) gibi muallak vaatlerin olduğu, esasen bir fizik tedavi ilacı olan Zolgensma’nın hiçbir iyileşme- hastalığı durdurma (Cure) vaat etmediği görülmektedir. Aynı şeklide Sağlık Bakanlığı da bu yönde bir vaatte bulunmamaktadır.(Dr. Uğur Yılmaz, Cerrah, Bilirkişi)

SMA’nın ise 5 türü olup bunlardan 3 türünde kanda ilgili hastalık geni tespit edilse de bu çocuğun hasta bir şekilde yaşayacağı anlamına gelmemektedir. Ancak testler 5 farklı türü (0, 1,2,3,4) birbirinden ayırt edilmediği için hepsine SMA teşhisi koyulup ilaç uygulanmasına gidilmektedir. Esasen bu ilaçların müşterisi gen testine göre SMA geni bulunup hiçbir hasta olmayacak çocuklardır. (Dr. Uğur Yılmaz, Cerrah-Bilirkişi) (https://www.habervakti.com/video/dr-ugur-yilmazdan-flas-sma-iddiasi-bir-kampanyaya-donusmus-hasta-olmayanlara-dahi-bu-ilaclar-yapiliyor)

Bu durum gereksiz test ve pahalı tedaviler ile çocuğun-ailenin zarar görmesine (hatta çocuğun ölmesine) sebebiyet verebildiği gibi, CİDDİ KAMU ZARARINA DA SEBEBİYET VERMEKTEDİR. SGK’nın açık vermesinin sebebi sağlık sektörünün gereksiz test, tedavi ve ilaçları ödettirmesi sebebi bütçesini tüketmesidir. Kısaca söz konusu testlerin yapılmasında ve çocukların hasta ilan edilmesinde (Özelleşmiş) Sağlık Sektörünün ciddi menfaatleri vardır, bu husus mahkemece göz ardı edilmemelidir! SMA konusunda anlattıklarımız diğer 5 genetik hastalık hakkında da geçerlidir, SMA’yı anlatmamızın sebebi 2022 de topuk kanı testlerine eklenmesinden sonra tedbir kararı istenmesine ağırlık verilmiş olmasıdır.

Bu gün acil ameliyat gerektiren (Zaruret kapsamındaki) durumlarda dahi anne-babadan yazılı izin istenirken, hiçbir zaruret arz etmeyen, (Taranmayan binlerce hastalık ve ilgilenilmeyen aç-hasta çocuklar da var iken) 6 nadir hastalığın taranmasının zorunlu olduğu iddia edilmekte ve bunun için aileler aranıp sürekli tehdit edilmekte, mahkemelere dikilmekte ve suçlu muamelesi görmekte, bunun sonucunda anneler stresten sütleri kesilmekte, aile içi sıkıntılar yaşanmakta, milletin devlete güveni imha edilmektedir. Bu işten asıl zarar görenler ise; bu baskılardan dolayı korku içinde test ve bu testler sonucu (Çoğu yararsız ve çok zarar verici) tedavilere mecbur edilen, bu sebeple çocukları zarar gören ailelerdir.

7-) TAPUK KANI UYGULAMASININ (Dolayısı ile çocuklara uygulanmak istenen diğer testlerin) ZORUNLU OLDUĞUNUN KABULÜ; AİLENİN TIP SEKTÖRÜRÜNÜN HATA VE SUİSTİMALLERİNE KARŞI ÇOCUĞUNU KORUYAMAMASI SONUCUNU DOĞURUR:

Aile ve çocukları korumaya yönelik umumi hükümler-muallak kanunlar gerekçe gösterilerek, ailenin velayetten doğan tıbbi müdahaleyi ret ve seçme haklarını yok edecek böyle bir tedbir kararı verilmesi toplumun geleceği için büyük bir tehlikedir, çünkü bu; otomatik olarak prosedüre uygun tedavileri (Zararlarına rağmen) ret etme hakkını da otomatik olarak ortadan kaldırır. TCK. m 233, TMK. m 348 kapsamında hasta ilan edilmiş çocuğa prosedüre uygun tedaviyi reddetmesi halinde ailenin sorumluluğuna gidilebilir ve ailenin prosedürlerin yanlış olduğunu, çocuğuna uygun almadığını, çocuğunun hasta olmadığını yahut teşhisi koyulan hastalığa yakalanmadığını ispat etmesi çok zordur.

Sağlıklı çocuk hakkında tedbir kararı veren mahkemeler, hasta ilan edilmiş çocuk hakkında (İdarenin görüşüne güvenerek) haydi haydi aile aleyhine karar verebilir ve aileler çocuğa zarar veren hatta öldüren tedavilere zorlanabilir! Ancak tıp Sektörü ise bu gün “Hayat kurtarıyor” dediği bir tıbbi prosedürü, yarın “Bilim ilerledi, bu uygulama zararlıymış” diyerek değiştirmektedir, (https://www.youtube.com/watch?v=jLieZ1eifeU) (https://www.klimik.org.tr/2021/05/11/covidde-sitma-ilaci-peki-favipiravirin-etkisi-var-mi/) bu durumda zarar gören gördüğü zarar ile ölen öldüğü ile kalmaktadır. Ölümlere sebep olduktan sonra piyasadan çekilen aşı, ilaç ve tedavi prosedürü bulunmaktadır. Ayrıca “Yenidoğan Çetesi” de bu görüşümüzü doğrulamaktadır. (Söz konusu davanın sanıkları da prosedüre aykırı hiçbir şey yapmadıklarını belirtmişlerdir.)

Her ne kadar (genellikle) anne-baba tıp konusunda uzman olmasa da çocuk hakkında bir tıbbi karar verilmesi gerektiği zaman birden fazla doktora danışmakta ve internetten araştırma yapmakta ve çocuğu için doğru olan çözümü aramaktadır. Bir çocuk için en güvenli el; (Özelleşmiş, şirketleşmiş, kâr ve pirim-performans odaklı) Sağlık Sektörü değil, çocuğun üstün yararını gerçekten düşünen ve onu seven anne-babasının elidir. “Zorunlu test ve tıbbi müdahale” gibi sınırsız bir yetki; ehil olmayan veya kötü niyetli ellerde rahatça bir silaha dahi dönüşebilir. Bu sebeple hiçbir idari kurumun emir ve talimatı ile bağlı olmayan yargı; Türk Milletinin geleceğini ve hukukun üstünlüğünü korumalıdır.

NETİCE VE TALEP          : Yukarıda arz ettiğimiz ve sayın mahkemenin resen takdir edeceği sebepler ile tarafımızca bir kere topuk kanı verildiğinden ……Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün ( Veya …….İl Sağlık Müdürlüğünün) konusuz kalan tedbir talebinin (AYM’sinin 19/12/2023 tarih. 2020/22948 Başvuru numaralı Uğur Ali Naki YÜREĞİÇATAL kararı da dikkate alınarak) reddine karar verilmesini saygı ile talep ederim. Tarih: …………….

 

Anne                                                                        Baba

…………………..                                                           ………………………

EKLER: 1-) Çocuktan bir kere topuk kanı alındığına dair Bursa Şehir Hastanesi ve Aile Sağlığı Merkezine ait topuk kanı alındığına dair kayıt ve sair ilgili tıbbi kayıtlar.

                2-) 19/12/2023 tarih. 2020/22948 Başvuru numaralı Uğur Ali Naki YÜREĞİÇATAL başvurusu hakkındaki Anayasa Mahkemesi Kararı.

( https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2020/22948)

3-) Topuktan kan alınmasının bebeklere zarar verdiğine dair tıbbi makaleler.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.