Av. Bülent Cüneyt Şeker – Bursa Vatan Medya Köşe Yazısı
Tavşanlı Cumhuriyet Savcısı, geçtiğimiz aylarda büyük bir “hukuk dehası” örneği sergileyerek, yeni doğan bebeklerine topuk kanı vermeyen bir aileye idari para cezası verilmesi yönünde karar almıştı. Evet, yanlış duymadınız. Kan vermemek, artık neredeyse suç kapsamına girmişti!
Bu kararın ardından hazırladığımız itiraz dilekçesini milletimizin takdirine sunuyoruz. Avukat arkadaşlarımızla birlikte yaptığımız hukuki çalışma sonucunda, Sulh Ceza Mahkemesi itirazımızı kabul etti.
Ancak açık söylemek gerekirse, bu itiraz reddedilmiş olsaydı dahi bizim için büyük bir anlam ifade etmeyecekti. Çünkü burada mesele yalnızca bir cezanın iptali değil; hukukun mantığının, vicdanın ve özgürlük kavramının yeniden hatırlatılmasıdır.
Mahkeme kararına dikkat çekmek gerekiyor. Sulh Ceza Mahkemesi, “cezayı savcılığın değil, idarenin verebileceği” yönünde hüküm kurarak aslında idareyi incitmeyecek, dengeli bir karar vermiştir.
Yani, “savcılık bu işe karışmasın, varsa ceza idare versin” demiştir.
Elbette, eğer idare böyle bir cezayı verseydi, bu kez konu idare mahkemesine taşınacak ve çok büyük ihtimalle idare aleyhine sonuçlanacaktı.
Bu da yapılan hukuksuzluğun açık tescili anlamına gelecekti.
Zaten idare de bu riski göze alamadı, kendi eliyle böyle bir cezaya imza atamadı.
Ama ilginç olan şu ki; Sağlık ve Aile Bakanlıkları, tüm bu gelişmelere rağmen, takipsizlikle sonuçlanan dosyalara bile ara vermeden suç duyurularına devam ediyor.
Yani hukuk kendi içinde “takipsizlik” diyerek kapıyı kapatıyor, ancak idare ısrarla aynı kapıyı yeniden zorluyor.
Bu noktada sormak gerekiyor:
Bir hukuk devletinde, “idarenin kanaati” mi esas alınacak, yoksa mahkemenin kararı mı?
Toplumun özgürlük alanlarını daraltan bu uygulamalar, sağlığı koruma bahanesiyle birey haklarının çiğnenmesine kapı aralamaktadır.
Biz hukukçular olarak inanıyoruz ki; hukuk, yalnızca devleti değil, vatandaşı da korumak içindir.
Ve bu olay, belki küçük bir “topuk kanı” meselesi gibi görünse de, büyük bir hukuki tabloyu gözler önüne sermektedir:
Yetki sınırını bilmeyen idare, bireyin özgürlük alanına müdahale etmektedir.
İtirazımız kabul edilmiştir, evet.
Ama bu sadece bir davanın değil, hukukun onurunun da kazanımıdır.
Ve biz, hangi makamdan gelirse gelsin, hukuk dışı her adımın karşısında durmaya devam edeceğiz.
Tavşanlı Cumhuriyet Savcısı büyük bir hukuk deha göstererek topuk kanı vermeyen aileye para cezası vermişti, bunun üzerine hazırladığımız itiraz dilekçesini milletimizin takdirine sunuyoruz.
“SAVCILIK BİZZAT İDARİ PARA CEZASI VERMİŞ İSE BUNA KARŞI SULH CEZA MAHKEMESİNE İTİRAZ DİLEKÇE ÖRNEĞİ”TAVŞANLI ( ) SULH CEZA HÂKİMLİĞİ’NE
İletilmek Üzere
TAVŞANLI CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
İDARİ YAPTIRIM NO : 2025/45(İdari Yaptırım Defter No),
2025/6 (İdari Yaptırım Karar No)
İTİRAZ EDENLER : 1-)(Anne) ……………………..(TC……………….)
Adres; ………………………………..Tavşanlı/KÜTAHYA
2-) (Baba) …………………….. (TC………………….)
Adres; …………………………………Tavşanlı/KÜTAHYA
ATILI KABAHAT İDDİSI :Emre karşı koymak
KONU :Testler ile doğru tanı koyulacağı ve tedavi edileceğine dair resmi bir vaat bulunulmayan, 6000 genetik-500 metobolik hastalıktan (astronomik tedavi-ilaç masrafları Devletçe ödenmeyen) 6 tanesini taramaya yönelik “Topuk Kanı testi” adı verilen testin yapılması için, sağlıklı çocuğumuzun topuğunun delinmesi yönündeki Sağlık Bakanlığı talimatına karşı çıkmamız sebebi ile Tavşanlı Cumhuriyet Savcılığınca “5326 Sayılı Kanunun 32. maddesini gerekçe göstererek“idari para cezası uygulanması” hakkındaki kararına İTİRAZLARIMIZIN sunulmasından ibarettir.
TEBLİĞ TARİHİ :…………..
AÇIKLAMALAR
1-) TOPUK KANI REDDİ SEBEBİ İLE İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİ HUKUKA AYKIDIR.
15 yaşının altındaki bir çocuğa (AY. M. 17 tıbbi kapsamında) acil ve hayati tehlikeyi bertaraf etmeye yönelik (Trafik kazası gibi) gibi zaruret arz eden (istisnai) durumlar haricinde tıbbi müdahale yapılması;“1219 Say. Kan. m.70/f.I, c.1, HHY m. m.24/f.I, gibi kanunlar ve Bioetik Sözleşmesi 6/2” gibi TBMM onaylanarak yürürlüğe girmiş (Ve Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen) uluslararası sözleşmeler gereği anne-babasının (kanuni temsilcisinin) rızasına bağlıdır ve bu rızaya aykırı bir şekilde zorla topuk kanı alınması “TCK m.86, m.90 ve m.135-139” kapsamında suç teşkil eder.
Tarafımız memur veya asker değildir, dolayısı ile bir idari emre karşı koymamız sebebi ile idari yaptırıma tabi tutulmamız da söz konusu değildir. (Kaldı ki bu durumda dahi konusu suç teşkil eden bir emir yerine getirilemez.)
İdarenin halk ile (Sivil Türk Vatandaşları ile) muhatabiyeti ise ancak kanun ile olur. (AY.m.38, TCK. m.2) Vücut bütünlüğüne müdahale teşkil eden, hiçbir garanti ve aciliyet arz etmeyen topuk kanı testini (Veya koruyucu hekimlik kapsamındaki genel sağlık tarama testlerini) ret etmeyi suç yahut kabahat olarak düzenleyen bir kanun ise yoktur.Zaten böyle bir kanun olsa idi bütün hukuk sistemiz ile çelişir ve bu demokratik hukuk devletinin reddi anlamına gelir idi!
2-) SAĞLIKLI ÇOCUKLARA TOPUK KANI YAHUT DİĞER GENEL SAĞLIK TARAMA TESTLERİNİN YAPTIRILMAMASI “TCK.233 ve sair kanuna göre” SUÇ OLMADIĞINA, BUNUN BİR KABAHAT OLDUĞUNA DAİR AÇIK BİR KANUN HÜKMÜ DE BULUNMADIĞINA GÖRE,TAVŞANLI SAVCILIĞININ TOPUK KANI VERİLMEMESİNİ (KIYAS YOLU İLE) 5326 SAYILI KANUNUN 32. MADDESİNE GÖRE “KABAHAT” OLARAK NİTELEMESİ HUKUKA AYKIRIDIR.
5326 Sayılı Kanunun2/1. Maddesi kabahati; “Kanunun, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık…” olarak tanımlamıştır.
4/2. Maddesi ise;“Kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarı, ancak kanunla belirlenebilir.” Demekte,22/2 maddesi; “Kabahat dolayısıyla idarî yaptırım kararı vermeyeilgili kanunda açıkça gösterilenidarî kurul, makam veya kamu görevlileri yetkilidir.” Demektedir.
Savcılık ise kararında 5326 Sayılı Kanunun 32/1 Maddesine dayanmıştır, burada; “Genel sağlığın koruması amacıyla hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye ……idari para cezası verilir…” demektedir, ancak madde 32/2 de ise; “Bu madde ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunması halinde uygulanabilir” diyerekbir şeyin kabahat olmasını ve buna idari yaptırım uygulanmasını“KANUNİLİK ŞARTINA” bağlamıştır. Bu maddenin devamındaki 33-38. Maddelerde ise; “Dilencilik, Kumar, Sarhoşluk, Gürültü, Rahatsızlık verme, işgal” fiillerinin kabahat olduğu kanun ile tanımlanmıştır.
Sağlıklı çocuğa “Genel Sağlık Tarama Testlerinin” yaptırılmamasını veya “Topuk kanı”adı verilen testlerinin yaptırılmamasını kabahat olarak düzenleyen bir kanun maddesi ise yoktur. Savcılığın bu yöndeki kararının hukuka uygun olduğunun kabulü, ancak idarenin/idari amirlerin sağlık ile ilgili her talimatının kanun olarak kabulü halinde mümkündür.
3-) TOPUK KANI REDDİ BİR SUÇ OLUŞTURMADIĞI, KABAHAT OLDUĞUNA DAİR BİR KANUNİ DÜZENLEMEDE OLMADIĞINA GÖRE, SAVCILIĞIN “İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASI YÖNÜNDEKİ KARARI HUKUKA VE YASAYA AYKIRIDIR.
Savcılığın kararına dayanak yaptığı 5326 Sayılı Kabahatler Kanunun 23/1-2 maddesi;
(1)“Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde bir kabahat dolayısıyla idarî yaptırım kararı vermeye yetkilidir.”Demekte,
(2)“Bir suç dolayısıyla başlatılan soruşturma kapsamında bir kabahatin işlendiğini öğrenmesi halinde Cumhuriyet savcısı durumu ilgili kamu kurum ve kuruluşuna bildirebileceği gibi, kendisi de idarî yaptırım kararı verebilir.”Demektedir.
Yani ortada “Bir suç dolayısı ile” başlatılan soruşturma olmalı, savcılık da bu kapsamda kabahatin işlendiğini görmelidir.
Ancak dosya kapsamından da anlaşıldığı üzere tarafımız bir suç işlemiş değildir!atılı fiilin de bir kanunda kabahat olarak düzenlenmediğide açık olduğuna göre,Tavşanlı Cumhuriyet Savcılığınınkararı açıkça hukuka ve kanuna aykırıdır.
Savcılığın bu kararı; hakkında kanun olmayan bir hususta kıyas yolu ile suç icat edilmesi ve buna para cezası tayin edilmesidir. Zaten 6000 Genetik ve 500 metabolik hastalıktan sadece 6 tanesine ilişkin genel sağlık tarama testlerini yaptırmadığımız için tarafımıza Tavşanlı Savcılığınca idari para cezası takdir edilmiştir. Bu mantığa göre geri kalan 6494 hastalıkla ilgili testleri yapmayan idare amirleri bizden kat ve kat daha ağır bir kabahat işlemiş bulunmaktadır.
4-) TARANAN HASTALIKLAR GENETİKTİR, TEDAVİSİ YOKTUR, HASTANIN KONFORU, İLERLEMESİNİN DURDURULDUĞU GİBİ MUALLAK VAADLER İLE ÇOK PAHALI İLAÇLAR PAZARLANMAKTADIR.
Söz konusu testler ile doğru teşhis koyulacağı, hastalıkların tedavi edileceği Sağlık Bakanlığı ve ilgili ilaç-test şirketleri tarafından garanti edilmediği gibi, taranan bu 6 hastalıktan 3 tanesinin astronomik tedavi ücretleri Devlet tarafından ödenmemektedir; (SMA, KistikFibrozis, FenilKetonüri)
Örneğin SMA teşhisi koyulan çocuklara önce Spinraza uygulanmakta, bir dozu (3 ayda bir uygulanır) 73 bin Euro olan bu ilacı SGK ödemektedir, ancak doktorlar tarafından bu ilaç ile sadece hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılacağı iddia edilmekte, aileler hastalığın durması için (SGK tarafından parası ödenmeyen) SMA ilacı Zolgensma’ya yönlendirilmektedir, bu ilacın ücreti ise 2 milyon 100 bin Dolar’ın üstündedir ve bu ilacı kullanmaya yönlendirilen insanlar şehir meydanlarında dilendirilmektedir. HalbukiZolgensma ile Spinraza aynı neviden ilaçlardır.(Dr. Uğur Yılmaz, Cerrah Bilirkişi)(http://sagligin-karanlik-yuzu.blogspot.com/2025/04/dunyanin-en-pahali-ilaclari-nasil.html)
Ancak ağı yan etkileri olan ve direkt omuriliğe uygulanan Spinraza ilacı tatbikine rağmen bu çocukların hastalığı ilerlemekte (Muhtemelen bu ilaç sebebi ile çocuk hastalanmakta) ve Spinraza’yı bıraktıktan sonra durumu iyiye giden ve Zolgensma ilacı kullanmasına rağmen ölen çocuklar bulunmaktadır. Bu ilaçları üreten şirketlerin web sayfaları incelendiğinde bunların hastalığı (3 saniye başını daha fazla tutabildiği) gibi muallak vaatlerin olduğu, esasen bir fizik tedavi ilacı olan Zolgensma’nın hiçbir iyileşme-durdurma garanti etmediği görülmektedir.(Dr. Uğur Yılmaz, Cerrah, Bilirkişi)
SMA’nın ise 5 türü olup bunlardan 3 türünde kanda ilgili hastalık geni tespit edilse de bu çocuğun hasta bir şekilde yaşayacağı anlamına gelmemektedir. Bu hastalıkların teşhisi için klinik bulguların yani hastalık belirtilerinin görülmesi şarttır. Ancak testler 5 farklı türü ayırt edilmediği için hepsine SMA teşhisi koyulup ilaç uygulanmasına gidilmektedir.Yani SMA ilaç pazarının hedefi aslında hasta olmayan ancak genetik testler ile hasta kabul edilen çocuklardır. (Dr. Uğur Yılmaz, Cerrah-Bilirkişi)
Bu durum gereksiz test ve pahalı tedaviler ile çocuğun-ailenin zarar görmesine sebebiyet verdiği gibi, CİDDİ KAMU ZARARINA DA SEBEBİYET VERMEKTEDİR.SGK’nın açık vermesinin sebebi gereksiz test, tedavi ve ilaçları ödemesi sebebi bütçesini tüketmesidir. Kısaca söz konusu testlerin yapılmasında ve çocukların hasta ilan edilmesinde (Özelleşmiş) Sağlık Sektörünün ciddi menfaatleri vardır, bu husus mahkemece göz ardı edilmemelidir!
Bu gün acil ameliyat gerektiren (Zaruret kapsamındaki) durumlarda dahi anne-babadan yazılı izin istenirken, hiçbir zaruret arz etmeyen, (Taranmayan binlerce hastalık ve ilgilenilmeyen aç-hasta çocuklar da var iken)6 nadir hastalığın taranmasının zorunlu olduğu iddia edilmekte ve bunun için aileler aranıp aile sağlığı merkezlerince sürekli tehdit edilmekte, lohusa anneler mahkemelere dikilmekte ve suçlu muamelesi görmektedir, bunun sonucunda anneler stresten sütleri kesilmekte, aile içi sıkıntılar yaşanmakta, milletin devlete güveni imha edilmektedir. Bu hukuksuz baskının asıl zarar görenleri ise sistemden korkmaları sebebi ile söz konusu testleri yaptırıp sağlıklı çocuklarına yan etkileri çok ağır ilaçları uygulamak durumunda kalan ve bu yanlış tedaviler sebebi ile çocukları hasta olan veya ölen ailelerdir. Bu meselenin çocuğun üstün menfaatinin gözetilmesi ile ilgili olmadığı açıktır.
5-) TOPUK KANI ALINMASI ÇOCUĞA (Çocuğun fizyolojisine göre farklılık arz etmek ile birlikte) AZ VEYA ÇOK ZARAR VERMEKTEDİR, ZARARI KESİN ANCAK FAYDASI ÇOK ŞÜPHELİ BİR TESTİN YAPTIRILMAMASI SEBEBİ İLE “ZORUNLULUK VE KABAHAT” ÜRETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Tıp etiğinde temel kural; “Önce zarar verme” (Primumnonnocere)dir. Yenidoğan bebekler için bu kural;“Çok gerekli değilse elleme-gözle” şeklindedir. Ancak günümüzde bu kaide sağlık sisteminin özelleşmesi ve ticari kaygılar ile göz ardı edilmektedir. Şöyle ki;
a-) Doğumdan sonraki 48 Saat-bir haftalık süreçte bir bebeğin savunma sistemi henüz gelişmemiştir, kanı kolay pıhtılaşmamaktadır, normal insana göre enfeksiyon kapma riski yüksektir, ona bu dönemde dışarıdan yapılacak her müdahale risk arz etmektedir. Hele hemofili veya Kombine İmmün Yetmezlik (T hücre eksikliği) gibi bağışıklık yetmezliği ile doğan bir çocuktan (Doğumundan kısa süre sonra) kan alınması sağlığını tehlikeye atabilir, hatta hayati tehlike arz edebilir. Bu rahatsızlıkları olmasa dahi topuk kanı alımından sonra rahatsızlanan, enfeksiyon kaptığı için yoğun bakım ünitesine kaldırılan çok sayıda çocuk vardır, hastaneler/aile sağlığı merkezleri yoğun hasta ziyareti (Hastane mikrobu) olan yerlerdir. (Prof. Dr. Alişan Yıldıran.- http://www.gidahareketi.org/yazi-bebeklerde_topuk_kani_neden_verilmemeli-920 )
b-) Doğumdan kısa süre sonra topuğun (Kan alınan köşe bölgenin) 3 noktadan delinmesi (İddia edilenin aksine) bebeğin canını oldukça acıtır ve plantarrefleks’in tetiklenmesi nedeni ile (ilk yıl için geçerli) beyinde kalıcı bazı etki ve çeşitli zararlara sebebiyet verebilmektedir. (Prof. Dr. Alişan Yıldıran, Doç. Dr. Cüneyt Konuralp “Bağışıklığın arka bahçesi 2 kitabı; sf-105-120)
https://www.habervakti.com/doc-dr-cuneyt-konuralptan-ezber-bozan-topuk-kani-aciklamasi
6-) TESLER İLE DOĞRU TANI KOYULACAĞI KESİN DEĞİLDİR.
Testler süzgeç kâğıdına alınan kan örneklerindeki bazı maddelerin eksikliğine veya fazlalığına dayanmaktadır, ancak elde edilen sonuçların başkaca sebepleri de olabilmektedir. Testler standarttır, ancak her insan vücudu farklıdır ve test sonuçları kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bu sebeple testler sadece hastalığın olduğu yönünde bir şüphe oluşturabilse de, tek başına bir insanı hasta ilan etmek için yeterli değildir, hastalık bulguları ve çevresel faktörlerin (Özellikle aşıların etkisini) değerlendirilmesi de önemlidir. Zaten uygulamada çok sayıda yanlış teşhise ve hatalı tedavilere rastlanmaktadır. (Prof. Dr. Alişan Yıldıran- http://www.gidahareketi.org/yazi-bebeklerde_topuk_kani_neden_verilmemeli-920 )
Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığınca da otorite kabul edilen “NationalInstitutes of Health” kurulusunun “Yenidogan Taraması” adlı makalesinde; “Bazen bu testler “Yanlış pozitif” üretirler, yani test sonucu pozitif olsa bile, bebekte aslında hastalık yoktur.” Demekte ve topuk kanı alınarak elde edilen test sonucunun güvenilir olmadığı belirtilmektedir.
Nihayetinde bu testler genetik testler olup, çocuğun ilgili hastalık geninin taşıması çocuğun ileride hasta olacağı anlamına gelmemektedir. Bir insanın hasta kabul edilmesi ve tedavisine başlanılabilmesi ancak bu hastalığın klinik bulguları, hastalık semptomların (Hastalık belirtilerini) taşıması halinde söz konusu olabilir. (Dr. Uğur Yılmaz. Cerrah-Bilirkişihttps://www.habervakti.com/video/dr-ugur-yilmazdan-flas-sma-iddiasi-bir-kampanyaya-donusmus-hasta-olmayanlara-dahi-bu-ilaclar-yapiliyor)
7-) TEST İÇİN TOPUKTAN KAN ALINMASI BİR ZARURET DEĞİLDİR
Tarafımız (Ve topuk kanı reddi yapan diğer aileler) bedava sağlık tarama testi hizmeti sunulmasına karşı değildir, sadece çocuk doğar doğmaz ve topuktan alınmasına ve bunun zorlanmasına karşıdır.Bu testler el üstünden kan alınarak, idrar testi ve (bazıları) dilaltından sürüntü alınarak yapılabilmektedir.Bu testin topukta olan bir hastalık veya iltihap için yapılması halinde topuktan kan alınmasının bir mantığı vardır, ancak topuk kılcal damarların geçtiği, kan akışının zayıf olduğu bir noktadır, topuktan alınan kanın vücudun diğer bölgelerinden alınan kandan farklı bir özelliği yoktur. (Doç. Dr. Cüneyt Konuralp “Bağışıklığın arka bahçesi-2” Sf-105-120-Prof. Dr. Alişan Yıldıran)
😎 BEBEK DOĞAR DOĞMAZ VEYA KISA SÜRE İÇİNDE TEST YAPILMASI YANLIŞ TANI KOYULMASINA SEBEBİYET VEREBİLMEKTEDİR.
Hastalığın doğru teşhisi için (Özellikle fenilketonüri de) çocuğun belli süre anne sütü emmesi ve kanındaki FenilAnalin’in (Fenilanalin Hidroksilaz enzimi eksikliği sebebi ile) Trozin gibi önemli bir aminoasite dönüşemediğinin görülmesi ve Fenil Analin-Fenil Keton bileşiklerinin kanda biriktiğinin görülmesi gerekir. (Doç. Dr. Cüneyt Konuralp “Bağışıklığın arka bahçesi-2” sf-105-120 ve (https://www.youtube.com/watch?v=y4E9p5wgopY&t=39s )
Ayrıca SMA da çocuğun kaslarındaki yetersizlik ancak klinik bulgular ile yani çocuğun başını tutamaması gibi fiziki bulgular ile kesin olarak teşhis edilebilir, ancak doğduktan 6 ay içinde çocuğa testler ile SMA teşhisi koyulur ise bunun klinik olarak aksi de iddia edilememektedir, çünkü 6 aylık oluncaya kadar zaten her normal çocuk kaslarını kontrol edememekte, başını vs. tutamamaktadır.(Muhtemelen 6 içinde kan alın baskısının sebebi budur.) Doğru olan yöntem SMA testinin Çocuk doğduktan 6 ay sonra SMA’nın fiziki-klinik bulgularını desteklemek amacı ile yapılmasıdır. (Dr. Uğur Yılmaz, Cerrah, Bilirkişi https://www.habervakti.com/video/dr-ugur-yilmazdan-flas-sma-iddiasi-bir-kampanyaya-donusmus-hasta-olmayanlara-dahi-bu-ilaclar-yapiliyor)
Dolayısı ile doğar doğmaz veya doğumdan kısa süre sonra kan alınması yanlış teşhis vermesi kuvvetli ihtimal olan bir uygulamadır. Bu durumda geriye “Kan örneği toplamaktan” başka bir amaç kalmamaktadır.
9-) ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ VE ÜSTÜN YARARI İÇİN ASIL TEHLİKE STANDART TESTLERİN ZORUNLU KABUL EDİLMESİDİR!
Doğumdan kısa süre içinde topuktan kan alınmasının yukarıda izah ettiğimiz gibi zarar ve riskleri vardır, ancak asıl tehlike; “Genel Sağlık Taraması” amacı ile yapılan standart testleri yaptırmamın zorunlu kabul edilmesidir!” Bu ailenin tıbbi müdahaleyi ret hakkının ortadan kaldırılması anlamına gelir ve testlere karşı koyamaz hale getirilen aile bu testler sonucu öngörülen standart (Prosedüre uygun) tedavileri ret etme hakkını (haydi haydi) kaybeder, çünkü hukukumuzda hasta ilan edilen çocuğun tedavi ettirilmemesi (MK. 335 vd. TCK 233 kapsamında) ailenin sorumluluğu gerektirir ve “Vatandaşın” Prosedüre uygun yapılmış yanlış bir test veya teşhisin aksini ispatlaması çok zordur.https://www.tele1.com.tr/10-yasindaki-cocuk-ozel-hastanede-yanlis-tedavi-nedeniyle-oldu-iddiasi
Böylece ailenin hatalı gördüğü teşhis ve tedavilere karşı koyma; “Aile doktorumuz bu hastalığın olmadığını düşünüyor, bu ilacın yan etkileri çok ağır-tedavi garanti değil, çocuğum yoğun bakımdan çıkartmak istiyorum vs.” deme hakkı elinden alınmış olur, bu yetki Devlet adına Ticarileşmiş Sağlık Sektörüne geçmiş olur. Yeni Sağlık Sisteminde Sağlık Bakanlığının bu test ve tedavi prosedürleri belirleme yetkisi yoktur,Bakanlık sağlık kuruluşlarında sadece beyan usulüne göre mali denetim ve hastane koşullarının yerindeliği, çalışanların yeterli vasıflara sahip olup olmadığı yönünden denetim yapar. Günümüzde adına “Devlet Hastanesi” denilen yerler dahi sadece mülkiyet bakımından Devlete aittir, verilen hizmet özel sözleşmeler ile sağlanır ve yürütülür.
https://www.youtube.com/watch?v=hBDmR96u2vU
Günümüz ticarileşmiş tıp sisteminde bir test, aşı, ilaç, tedavi, ameliyat vs. yıllarca uygulandıktan sonra (Bu zararlıymış- bilim ilerledi vs. denilerek) vazgeçilebilmekte, bu arada zarar gören gördüğü zarar ile kalmaktadır. Prosedüre uygun kabul edilen bu uygulamalardan dolayı çalışanların sorumluluğuna da gidilememektedir. Adına “Zorunlu topuk kanı testleri” denilen bu sürecin yerleşmesi halinde bilinçli-araştıran ailelerin dahi idarenin ve tıp sektörünün hata ve suiistimallerine karşı çocuğunu koruyamaması söz konusudur! Ve test ve tedavi prosedürleri kontrolü kötü niyetli çıkarcı ellere geçmesi halinde bir silaha dönüşebilir, bu suret ile nüfus azaltılabilir.
Bu çocuklarımızın geleceği için 6000 genetik, 500 metabolik hastalıktan, yakalanma ihtimali (Eğer testler ile doğru teşhis koyulmuş ise) ; FKU-10.000/1, KH-4.000/1, BE-60.000/1, KF-3.500/1, KAH-10.000/1, SMA-8.000/1) olan ve iyileştirici tedavisi olmayan bu altı hastalığın teşhis edilememesi ile kıyaslanamayacak kadar büyük bir tehlikedir. Yenidoğan Çeteleri bu görüşümüzü desteklemektedir ve bu çete buz dağının ucu olduğunu halkımız bilmektedir. İş bu sebep ile idarenin talimatı ile bağlı olmayan ve “Türk Milleti” adına karar veren yargının; hukukun üstünlüğünü, Türk Milletinin geleceğini koruması gerekmektedir.
NETİCE’İ TALEP :1-)Tavşanlı Savcılığının 5326 Sayılı Kanunu 32. Maddesi gerekçesi ileidari yaptırım-para cezası uygulanması yönündeki kararının atılı fiilin KANUNDA AÇIK OLARAK KABAHAT OLARAK DÜZENLENMEMESİve yukarıda arz ettiğimiz, Sayın Mahkemenin takdir edeceği diğer sebepler ileİTİRAZEN İPTALİNİ,
2-) Yargılama masrafları ile (Bir avukat tutmamız halinde) vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini saygı ile talep ederiz. Tarih: ……………
Anne Baba