Av. Cüneyt Bülent Şeker – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazısı
SAĞLIK BAKANLIĞININ HASTANIN HAKLARINI KORUMASI İÇİN İLLA (LGBT) VEYA (TEŞHİRCİ) Mİ OLMAK GEREKİYOR?
Bu olayda da bence doktor hukuken haklı değildir.
Doktor teşhircilerden hoşlanmayabilir. (Bende teşhirciliği ahlâken tasvip etmiyorum) ama bu doktorun hastayı ret etmesi için hukuken haklı bir sebep teşkil etmez!
Bir doktor geçerli bir mazereti olmadan hastayı ret edemez, bu mazerette hastanın kendisini daha önce yaralamış olması, hastadan gelen ciddi bir hayati tehtit vs. olması… gibi ağır ve haklı bir sebeptir.
İlgili kanunlar gereği doktor çok acil işi olsa dahi yerine aynı nitelikte bir doktor ikame etmeden hastasını terk edemez…
Ancak ben şu “ÇİFTE STANDART’I” kabul edemiyorum;
Covit-19 (Sahte) Salgını döneminde ise aşı olmayan, maske takmayan insanlar muayene edilmedi, bazı doktorlarca bu insanlar geri çevirdi, şimdi de topuk kanı konusunda bazı sağlıkçı ve doktorlar aynı şeyleri yapıyor.
Aşı bir hastalık bulaştırmayı engeller mi? Hayır aksine aşılı insanların taşıyıcı olduğu resmi ağızlardan açıklandı.
Maskeninde aynı şekilde koruyucu olmadığı uygulamalar ile netleşti, üstüste 2 maske+sperlik takan insanlar hasta oldu, hiç maske takmayan, covit hastası kabul edilenlerle içli dışlı olan insanlar hasta olmadı.
Hastalığın iç bağışıklık sisteminiz ile ilgili olduğunu nihayet modern tıp camiasınca birazcık anlaşıldı.
Zaten maske 4 tarafı açık bir plastik bez parçası, delikleri de 2000 nano mikron büyüklüğünde, virüsler ise 50-200 nano mikron civarı, yani dikenli çit ile sivrisinek engellemek ne kadar mümkün ise, maskeler ile virüsleri engellemek de o kadar mümkündü…
Sonuçta ağzımızda maske olsa dahi dışarı verdiğiniz havanın (Özelikle kapalı ortamda) hızla dağıldığı ve airesol bulaşmanın olmadığı kabul edildi. Sağlık bakanlığı bunu hava yolu ile seyahat ile ilgili yaptığı açıklamada detaylandırmıştı.
Ancak maskenin oksijen alımını azalttığı, maskenin ağız kısmı nemli olduğu için havadaki tozları tuttuğu, birkaç dakikadan fazla takıldığında bakteri oluşumuna zemin hazırladığı, bunlarında bağışıklığı azalttığı, astım gibi akciğer hastalıkları olanları da perişan ettiği, hatta hayati tehlike oluşturduğu (Nihayet) görüldü.
Maske açık ameliyat yapan cerrahların veya dişçilerin tükürükleri/ağız bakterileri açık yaraya sıçramasın diye kullandıkları bir bez parçası idi.
Virüsleri engelleyebilecek maskeler ise çok pahalı ve tüm vucudu kaplayan cihaz ve aparatlardan oluşuyordu.
Tabi virüs teorisini ret eden görüşlerde var, (Bunların vücuttaki zararlı bakteri/mikropların parçalanmasından doğan artıklar veya bazı zararlı kimyasal bileşenler olduğu ve canlı olmadıkları-üreyemediklerine ilişkin) ama biz virüslerin canlı olduklarını kabul ederek bu açıklamaları yapıyoruz.
Peki bu doktorların yaptığı neydi? AYRIMCILIK, AŞI-MASKE SATIŞINA DOLAYLI ARACILIK YAPMAK, EN TEMEL İNSAN VE HASTA HAKLARINI ÇİĞNEMEK!
Ben 28 Şubat (Üstü kapalı darbe) döneminde de baş örtülü, çarşaflı kadınları muayene etmeyen doktorları biliyorum, onlar da sistem tarafından korundular, Sağlık Bakanlığı hiç birisi hakkında soruşturma açmadı.
Nede olsa İRTİCANIN BULAŞMASINI ENGELLİYORLARDI…!!!
Sistemin (Bazıları buna devlet diyor, ama devlet millete yapılacak hizmetin organize edildiği toplumsal bir sözleşmedir.) “O” gücün emirleri söz konusunu olduğunda hiç bir kanunu tanımadığı, bu konuda ikiyüzlü davrandığı da bir gerçek. Elbette bunlar bağımsız bir hukuk devletinde yaşanacak şeyler değil.
O yüzden ya; “Doktor istediği hastayı kabul eder, istediğini ret eder, bu doktorun keyfine kalmıştır…” düsturunu açıkça kabul edelim.
Yada artık hukuka (BM-DSÖ-ABD-İSRAİL-TIP KARTELLERİ) yani Global Dünya Düzeni emirleri söz konusu olunca istisna vermeyi bırakalım!
Bari Adalet, hukuk, devlet kavramlarını kirletmeyelim.
Avukat Cüneyt Bülent Şeker