Araştırmacı Yazar Murat Çakmak kaleme aldı…
Ahmet Soyak’ın “Raylarla Kurulan Dünya Düzeni” adlı kısa kitap denemesi, elime geçtiği andan itibaren bir solukta okundu. Kitap, demiryollarının tarihi ve kültürel etkilerini inceleyen bir bakış açısıyla yazılmış ve bana, demir yollarına, hatta teknolojiye dair tamamen yeni bir perspektif kazandırdı.
Bugün bize “teknoloji” olarak sunduğumuz pek çok şeyin, aslında Orient Express’in devamı olduğunu fark ettim. 19. yüzyılın başında, Londra, Paris ve Roma’nın oluşturduğu üçgen, demiryolları üzerinden dünyaya açılmayı planlıyordu. Ancak bu yalnızca bir ulaşım hamlesi değildi; bu, bir medeniyet planıydı. Batı’nın, yalnızca maddi değil, kültürel hegemonyasını da kurmak için demiryollarını bir araç olarak kullanmayı amaçladığı, Soyak’ın kitabında dikkat çeken en önemli tespittir.
Batı, demiryollarıyla yalnızca hammadde ve lojistik değil, aynı zamanda kültür taşımayı da hedefliyordu. Çünkü Batı, Doğu’yu yalnızca işgal etmekle yetinmiyor, aynı zamanda kendisi gibi yapmayı da planlıyordu. Bu yüzden demiryolları, sadece metal hatlardan ibaret değildi. Onlar, Batı’nın sekülerleşme projesinin, yeni dünya düzeninin ilk damarlarıydı. Sanayi Devrimi ile başlayan bu süreç, demiryolları sayesinde hızla yayıldı. Artık şehirler, limanlar, sanayi merkezleri birbirine bağlıydı. Ancak bu bağlantı, yalnızca mal taşımanın ötesine geçti: İnsanlar, askerler, silahlar ve ideolojiler de bu hatlarda taşındı.
Demiryollarının inşa edilmesinin temel amacı, Batı’nın ekonomik çıkarlarıydı. Ancak bu çıkarlar, halkın ihtiyaçlarını karşılamak yerine, Avrupa’nın hammadde talebini karşılamaya yönelikti. Demiryolları, sömürge bölgelerinde mal taşımak için değil, doğrudan Batı’nın stratejik gücünü pekiştirmek için döşenmişti. Bu hatlar sayesinde silah, asker ve istihbarat kolayca taşınabiliyordu. Ayaklanma durumunda, Batı’nın askeri gücü anında sevk edilebiliyordu ve yerel halk üzerindeki denetim güçlendiriliyordu.
Orient Express, sadece bir demiryolu hattı değil, aynı zamanda Batı kültürünün taşıyıcısı ve kültürel işgal aracına dönüşmüştü. Demiryolları, Batı’nın dilini, dinini, yaşam tarzını ve kıyafetlerini Doğu’ya taşımak için kullanılan bir yoldu. Birçok insan, “medeniyet”in geldiğini düşünüyordu ama aslında Batı’nın kültürel istilası başlamıştı.
Demiryolları, Avrupa’nın kültürel ve ekonomik gücünü Doğu’ya taşımak için bir araç haline geldi. Ulaşım hatları, yalnızca mal taşımayı değil, Batı’nın yaşam biçiminin, ideolojilerinin ve kültürlerinin yayılmasını da mümkün kılıyordu. Bu, Batı’nın yeni dünyaya hakim olma çabasının bir parçasıydı.
yüzyılın ortasında dünya hızla değişti ve demiryolları, medeniyetin sembolü olarak tanıtıldı. Fakat bu değişim, sadece medeniyetin yayılması değil, Batı’nın küresel denetim kurma arayışının bir parçasıydı. Demiryolları, yalnızca yolcu değil, aynı zamanda silah, asker, ideoloji ve kültür taşıyordu. Bu hatlar, Batı’nın sömürgeleri üzerinde hakimiyet kurmak için kullanılan bir altyapı haline geldi.
Afrika, Asya ve Ortadoğu’da, demiryolları, hammaddeyi Batı’ya taşırken, Batı’nın gücünü de halkların içine taşıdı. Artık, Batı’nın askeri ve kültürel nüfuzu, demiryolları ile sınırları aşan bir yapıya bürünmüştü.
Günümüzde yaşadığımız pek çok olay — Covid dönemi, dijital dönüşüm projeleri, iklim değişikliği anlaşmaları — aslında Orient Express’in modern versiyonlarıdır. Artık rayların yerini kablolar almış, hatların yerini algoritmalar almıştır. Ama amaç aynı: Yeni Roma’yı inşa etmek ve dünyayı tek merkezden yönetmek.
Orient Express’in mirası, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne paralel bir şekilde hızla büyüdü. O dönemin demiryolları, şimdi farklı adlarla yeniden döşeniyor. Teknoloji ve dijitalleşme, Batı’nın kültürel ve ekonomik hegemonyasının yeniden inşasında önemli araçlar olarak kullanılmaya devam ediyor.
Soyak’ın kitap denemesi, demiryollarının sadece bir ulaşım aracı olmadığını, aynı zamanda Batı’nın kültürel ve siyasi etkisini yaymanın bir yolu olarak kullanıldığını vurguluyor. Bugün de dijital altyapılar, sanal raylar olarak, bu eski stratejinin yeni versiyonlarını oluşturuyor. Batı, dünya üzerindeki gücünü, artık sanal hatlar ve algoritmalarla inşa etmeyi sürdürüyor. Geçmişte raylar, bugün ise dijital sistemler ve kablolar, aynı amaçla kullanılıyor: Küresel denetim.
Ahmet Soyak’ın kitabı, demiryolları üzerine düşündürmekle kalmayıp, bugünkü teknolojik sistemlerin, geçmişteki Orient Express’in bir devamı olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda, Orient Express sadece bir ulaşım hattı değil, bir dönemin medeniyet hegemonyasının taşıyıcısıydı; bugünse, dijital hatlar üzerinden yeni bir dünya düzeni kuruyoruz. Bu düzenin temelleri, geçmişin demiryollarında atıldı ve şimdi bu mirası daha farklı bir biçimde sürdürüyoruz.