O Sicilleri Açıklayın Sayın Babacan…

O Sicilleri Açıklayın Sayın Babacan…
Yayınlama: 12.11.2025
A+
A-

Hasan Kaya / Bursa Vatan Medya Grubu – Köşe Yazısı
O Sicilleri Açıklayın Sayın Babacan…

Gerçeklerin, zaman içinde mutlaka ortaya çıkmak gibi inatçı bir huyu vardır. Ne var ki bizim coğrafyada bu inat, çoğu zaman “kılıf ustalarının” maharetiyle bastırılır. Yanlışı yapan, “minareyi çalan kılıfını hazırlar” misali, hakikatin üzerini örter, yalanı cilalar, toplumu ise bilinçli olarak yanıltır.

Sayın Ali Babacan’a bir çağrım var:

Türkiye ekonomisini yönettiğiniz yıllarda alınan kararların, atanan kadroların, dağıtılan kaynakların sicilleri artık tartışmaya açılıyor. O günlerde yapılan hataların bedelini bugün halk ödüyor. Madem şeffaflıktan yanasınız, madem “dürüst siyaset” diyorsunuz, gelin o sicilleri açıklayın.

Kimler zenginleşti, kimler kamu kaynaklarıyla büyüdü?
Hangi vakıflar, hangi gruplar, hangi şirketler devletin imkanlarından ayrıcalıklı şekilde faydalandı?
Ekonomik kararlar kimlerin menfaati gözetilerek alındı?

Eğer gerçekten millete karşı bir sorumluluk hissediyorsanız, susmayın. Geçmişle yüzleşmeden geleceğe güvenle yürünmez. Toplum, artık süslü sözlerden çok açık hesaplara bakmak istiyor.

Unutmayın; hakikat, eninde sonunda kapınızı çalar. O kapıyı açacak cesareti gösterin.

İşte o yazının tamamı… Hasan KAYA   

O Sicilleri Açıklayın Sayın Babacan…

Gerçeklerin zaman içinde ortaya çıkmak gibi inatçı bir huyu vardır. Ama bizim coğrafyada bu inat, kılıf ustalarının maharetiyle boğulur. Yanlışı yapan, “minareyi çalan kılıfını da hazırlar” misali, hakikatin görünmesini ve bilinmesini engellemek için türlü kılıflar üretir; gerçek saklanır, yalan süslenir, toplum ise yanıltılır.

Hakikat ters yüz yapılır, inkâr edilir; göz gör göre olaylar çarpıtılır, bilgi kirliliğiyle boğulur. Algılar ustaca inşa edilir; toplumun hafızası bulanıklaştırılır, vicdanı köreltilir. Olaylar gerçek yüzü ile değil de yalanlar ve masallar ile halka çarpıtılarak morfin gibi sunulur; zihin uyuşturulur, sorgulama yetisi törpülenir. Böylece hakikatin sesi kısılır, toplumun vicdanı susturulur, hafıza ise bir sis perdesiyle örtülür.

Sonunda gerçekler ortaya her ne kadar dökülse açıklanmaya ve anlatılmaya çalışılsa da gerçekler yalanların ağır gölgesinde boğulur; hakikatin nefesi kesilir. Toplumun vicdanı sessizliğe mahkûm edilir. Hakikatin öğrenilmesi engellenir; böylece yalanlar kendi ömrünü uzatır. Yalanın ömrü uzadıkça, toplumun geleceği kısalır; vicdanın körelmesi, bir milletin hafızasının silinmesiyle eşdeğer hâle gelir.

Bugünkü siyasi karmaşanın, ülke siyasetinin çetrefilli bir hâl almasında ve çıkmaz bir sokakta dönüp durmasında en büyük pay sahiplerinden ve birinci müsebbibi olmasına rağmen, yakın geçmişin 6+1 Masasının gizemi bugün hâlâ tam anlamıyla çözülememiştir. Gizlenenler vardır, örtülenler vardır; kamuoyuna yalnızca seçilmiş parçalar sunulmuştur, görünen azdır, saklanan çoktur.

Bilindiği üzere 6+1 Masası’nda CHP, İYİ Parti, Saadet, Demokrat, Gelecek ve DEVA partileri açıkça yer alırken, DEM gizli ortak olarak masanın gölgesinde duruyordu. Görünen yüz kadar görünmeyen taraf da tartışmaların odağına yerleşmişti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a yenilen 6+1 Masası dağıldı; liderler yara aldı. Yara almakla da kalmayıp dağılırken masanın kuruluşunun fikir babası Kemal Kılıçdaroğlu, “sırtımdan hançerlendim” diyerek olaylı ve şaibeli bir kurultayla CHP Genel Başkanlığını kaybetti.

Meral Akşener, Kılıçdaroğlu değil İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğini savunarak masadan kalktı, sonra yeniden oturdu/oturtuldu. En sonunda ise “Güvendiğim dağlara karlar yağdı” diyerek siyasetten çekildi. Saadet Partisi’nde Temel Karamollaoğlu sessizce köşesine ayrıldı. Demokrat Parti’nin Başkanı ise hafızalardan silindi. DEM’in irtibatlı ve iltisaklı dağ kadrosu kendi gölgesini tüketerek fesih kararı aldı; nerdeyse hepsi birer birer sahneden çekildiler. Her biri, tarihin defterine birer sessizlik notu olarak düştü.

Türkiye siyasi hayatında Erdoğan’ı devirmek maksadı ile kasırga şiddetiyle kurulan ve uğradıkları seçim mağlubiyeti sonrasında çil yavrusu gibi dağılan bu masa, ardında derin bir sessizlik ve soru işaretleri bıraktı. Mukimlerinin çoğu neredeyse siyasi mevta oldu; Fatiha okuyacak kimseleri kalmadı. Fakat fırtına sonrası sessizlik ile masanın gizliliği hâlâ sürüyor.

Bu sessizlik, 10 Kasım 2025’te Babacan’ın: “CHP içinden gelen “2023’te ortak listeyle girilmeliydi” eleştirilerine sert yanıt verdi: “Defterde yazılanlar açık. Bize ne tekliflerle geldikleri, hangi simülasyonları sundukları hâlâ kayıtlarımızda var.” Çıkışı ile çıkışıyla bozulur gibi oldu ama sonuç aba altından sopa göstermenin ötesine geçemedi; rest çekti ama kapıyı tam açmadı. Kapı aralık kaldı; aralıktan görünen ise yalnızca gölgelerdi.

Babacan, CHP’nin tartışmalarını DEVA üzerinden yürütmesine izin vermeyeceklerini, gerekirse geçmiş görüşmeleri kamuoyuna açıklayabileceklerini söylemekle yetindi. “Defterler kapandı” derken, “siciller açılır” tehdidiyle vicdani muhasebenin kapısını aralık bıraktı. Kapanan defterin kapağı aslında aralık bırakılıyor. Sicil kelimesi teknik bir kayıttan çıkıp vicdani bir muhasebe anahtarına dönüşüyor; sicil bir kayıt değil, bir vicdan yükü hâline geliyor. Muhalefetin ortak akıl iddiası, “kim kime ne dedi” sorusuna sıkışıyor. Sicillerin açılması tehdidi, yalnızca iki parti arasındaki gerilimi değil, muhalefetin güven damarlarını da zorluyor. Sicil, bir defterin sayfası değil; toplumun vicdanında açılan bir yara izidir.

Belki ülkenin içinde bulunduğu mevcut durum, şimdilik İmamoğlu ile mahkemeye taşınmış olması ve kamuoyunun bütün dikkatini buraya yoğunlaştırması nedeniyle konuyu boğuntuya getirmemek adına zamanı değil gibi gözükse de resmin büyüğünün ortaya çıkması ve gerçeklerin ortaya dökülmesi açısından da sanki tam zamanıymış gibi duruyor.

Çünkü hakikat ertelenmez; ertelenmemesi de gerekir. Çünkü gerçekler ertelendiğinde yalnızca yalanın ömrü uzar. Sicillerin açılması, yalnızca bir siyasi hesaplaşma değil, bir vicdan muhasebesi olacaktır.

Bunun içinde Sayın Babacan, o sicilleri açın; çünkü hakikati saklayan değil açıklayan tarihe kalır. Açın ki tarih susmasın. Açın ki vicdan körleşmesin. Açın ki hakikat gömülmesin. Açın ki toplumun hafızası yeniden dirilsin. Yakın tarih ülkemiz siyasetinde dönen döndürülen dolapların sır perdesi aralansın…

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.