Köşe yazarımız Murat Koç makalesinde; Ak Partiyi KADEM-6284 mü bitiriyor.? Taban Neden Hızla Eriyor.?
Ak Parti KADEM İle Bir Batağa mı Saplandı.?
AK Parti, KADEM’in feminist politikalarına teslim olarak 20 yıllık birikimini nasıl yedi, muhafazakar seçmenini nasıl küstürdü?
AK Parti, iktidarda geçirdiği 20 küsür yılın ardından belki de en derin toplumsal krizlerden biriyle karşı karşıya. Çünkü aile kurumu çöküyor, doğurganlık düşüyor ve seçmen desteği hızla eriyor. Bu sürecin baş aktörlerinden biri olarak gösterilen KADEM ve 6284 sayılı yasa, kamuoyunda giderek daha yüksek sesle tartışılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son konuşmasında dile getirdiği “nüfus felaketi” uyarısı, bu çelişkili tablonun adeta bir özeti niteliğinde. Bir yandan “aile beka meselesidir” deniliyor, diğer yandan aile kurumunu zedelediği iddia edilen yasal düzenlemeler tavizsiz savunuluyor.
Ortada müthiş bir çelişki var.! Peki bu çelişkili politik duruşun bedelini kim ödüyor.? Sadece boşanan aileler, intihar eden babalar, yalnızlaşan çocuklar ve artık sandığa gitmeyen milyonlarca küskün seçmen mi? Yoksa bütün bir toplum.?
İşte bu yazı, AK Parti’nin KADEM politikalarına teslim oluşunun aile, siyaset ve gelecek üzerindeki etkileri ile nüfus çöküşünün sebeplerini sorgulayıp hem bazı verilere hem de Ak parti liderinin kendi sözlerine dayanarak analiz ediyor.
Nüfus Felaketine Giden Yolu Kim Döşedi.?
Aile kavramının altını oyanlar şimdi ailenin düştüğü durumdan şikâyet ediyorlar. Aslında tam da “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” dedirten bir çelişkiyle karşı karşıyayız.
AK Parti, kendi tercih ve politikalarının yol açtığı bu çıkmazda debelenip duruyor.
Ve bu durumu anlayan biri varsa beri gelsin lütfen.
Sayın Erdoğan’ın KADEM genel kurulunda ki konuşmasından ve o malum açıllamalarından bahsediyorum.
ERDOĞAN’IN MÜTHİŞ FELAKET İTİRAFLARIYLA BİRLİKTE 6284 TEZATI.!
Sayın Erdoğan KADEM genel kurulundaki o malum sözleri aslında her şeyi özetliyor, zira Erdoğan o konuşmasında “Ailenin tehlikede olduğunu, Türkiyenin bir kabusa doğru gittiğini, Adanadoluda ki türk nüfusunun hızla yaşlandığını, eğer milletimiz kendisini toparlayamazsa bu topraklarda ki yaşama kabiliyetini kaybedeceğini, bunun bir beka sorunu olduğunu ve eğer ülkemizde birilerinin o kin kustuğu suriyeden, türki cumhuriyetlerden ve diğer coğrafyalardan gelenler olmasa pek çok sektörün ciddi sıkıntıya düşeceğine inandıklarını..” söyledi.
Ve Erdoğan sözlerini hiç esirgemeden devam etti; “Daha önemlisi, karşımızda ki tablonun FELAKETİMİZ olduğunu anlamak için 10 yıl daha beklemeye gerek yok.”
Ancak aynı konuşmada;
“Kadına yönelik şiddetle mücadele hususunda ki samimiyetimizin, kararlığımızin, sıfır tolerans yaklaşımımızın en yakın şahidi sizlersiniz.”
“Hükümetlerimiz döneminde yürürlüğe giren 6284 sayılı kanunun TAVİZSİZ uygulanmasına verdiğimiz önemi bu gün bir kere daha ifade ediyorum.” dedi
.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın CNN Türk’teki şu açıklaması ise durumun vahametini gözler önüne sermekteydi; “Türkiye Cumhuriyeti nüfus oranlarında alarm seviyesindeyiz. 20 yıl sonra askere gönderecek insan bile bulamayabiliriz.!”
Ailenin Çöküşü ve Sessiz Bir Çoğunluğun Çığlığı
Son yıllarda Türkiye’de aile yapısı gözle görülür şekilde sarsılıyor. Doğurganlık oranı 1.51’e kadar düşmüş durumda. Bu, toplumun kendini yenileyemeyeceği seviyenin bile altında. Aynı dönemde, erkek intiharları %200, boşanma oranları ise %150 arttı. Bu rakamlar yalnızca bir istatistikten ibaret değil. Çünkü bunun arkasında aslında dağılmış aileler, yalnızlaşmış çocuklar ve sistemden umudunu kesmiş milyonlar var..
Erdoğan’ın nüfus itirafı.! Peki Ya 6284’ün rolu.?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KADEM genel kurulundaki “nüfus felaketi” uyarısı, bu tabloyu açıkça ortaya koydu. Ancak aynı konuşmada 6284 sayılı yasaya olan tavizsiz desteğini yinelemesi, kamuoyunda şaşkınlığa sebep olup büyük bir çelişki ve tartışma doğurdu.
Bir Yasa ama İki Farklı Yüzü Var!
6284 Çıkmazı..
6284 sayılı yasa, “kadına yönelik şiddet” gerekçesiyle ile çıkarılmış olsa da, uygulamada aile yapısını tahrip eden, erkekleri potansiyel suçluya dönüştüren ve toplumda ciddi sosyal yaralar açan bir yıkım aracına dönüşmüştür, bunu netice vermiştir.
Uygulamanın yol açtığı sorunlar gerçekte saymakla bitmeyecek cinsten.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, yasa kapsamında açılan davaların yaklaşık %67’si asılsız çıkıyor.
KADES uygulaması ise, bir tuşla erkeği evinden uzaklaştırma imkânı sağlıyor; delil aranmadan verilen bu tedbir kararları, çoğu zaman erkeklerin itibarını zedeleyip aile düzeninden koparıyor.
Yasa, en ufak aile içi gerilimleri bile “şiddet” kapsamında değerlendirerek, aileyi korumak yerine dağıtan bir mekanizma haline geliyor. Bu ise kabul edilemez bir durumdur.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilindiği ilan edilmiş olsa da, KADEM’in desteklediği 6284 sayılı yasa, sözleşmenin ruhunu sanki fiilen sürdürmeye devam ediyor.! Yasa bu haliyle, aile içindeki otoriteyi ortadan kaldırarak babayı sistem dışına itiyor, çocukları da korumasız bırakıyor.
Bu çerçevede, Cumhurbaşkanı’nın “aile beka meselesidir” ifadesiyle ortaya koyduğu duyarlılık ile yasaya olan ısrarcı destek arasındaki çelişki, hem seçmen nezdinde hem de toplumsal vicdanda ciddi bir kırılmaya yol açıyor.
KADEM ve 6284’ün Gölgesinde Kaybedilen Bir Seçim ve Tarihi Bir Çöküşe Doğru.!
AK Parti, KADEM’in göz alıcı ama içi boş vitrinine kapılıp, asıl öz seçmenini ve davasına sadık milyonları göz göre göre feda etmeyi tercih etmiştir. Bugün ise gelinen noktada tablo çok nettir. Tabiri caizse; AK Parti, BİR’e göz dikerken BİN’i kaybetmiştir.
Tam olarak kendisi gibi düşünmeyen ve hatta kendisini desteklemeyen bir yapı uğruna, yıllarca ak partiye “ölümüne destek vermiş” kitleler dışlanmış, ötelenmiş, kırılmış, susturulmuş, acil yardım ve çözüm talepleri kaale bile alınmamıştır.
Bu uğurda milyonlarca erkek mağdur edilmiş, binlerce aile dağılmış, çocuklar ise sahipsiz kalmıştır.
Ne yazık ki bu politik tercihler artık sadece bir oy kaybı meselesi değil, bir milletin 10 yıl sonraki geleceğininde karanlığa gömülmesi, böylece toplumsal yapımızın çöküşünün tesçillenmesi anlamına gelmektedir.
Ak Parti Kendi Öz Seçmenine Nasıl Savaş Açtı.?
AK Parti, KADEM politikalarını savunarak sadece yanlış bir tercihte bulunmadı; aynı zamanda kendi sadık seçmenine, yani en büyük desteğine karşı savaş açmış oldu.
KADEM’in göstermelik 2 milyonluk oy potansiyeli uğruna, AK Parti kendi 10 milyonluk öz kitlesini küstürdü. Onları dışladı ve gözden çıkarmış oldu.
Üstelik KADEM içinde bile AK Parti karşıtı çok sayıda isim olduğu tahmin edilirken, bu tercihi yapmak ve ısrarla sürdürmek, “siyasi körlükle” dahi açıklanamayacak kadar stratejik bir faciadır.!
Bugün sosyal medyada, kahvehanelerde, cami çıkışlarında, ev sohbetlerinde yankılanan ortak cümle şudur:
“20 yıl oy verdim, ama bir daha asla.“
KADEM‘in Ak Partiye Siyasi Bedeli NE Oldu.?
AK Parti, KADEM üzerinden siyaset yaparak, tarihin belki de en büyük stratejik hatalarından birine imza attı.
Zannetti ki modernleşme görüntüsü vererek marjinal kesimlerinde gönlünü alacak. Ancak onların oyunu da, gönlünü de almak bir yana dimyata pirince giderken evde ki bugurdan da oldu.! Kanıtı ise; Son seçimlerde düşülen hazin sondur.!
Çünkü geçmişte, Küskün erkek ve muhafazakâr seçmen sayısı MetroPoll ve Saros anketlerine göre 5-7 milyon civarında olduğu tahmin edilmişti. Fakat bugün, yerel seçimlerden sonra kan kaybının bir türlü durdurulamaması, hızla devam etmesi ve tepkilerin had safhaya çıkması sebebiyle bu rakamın bir çok insan tarafından aslında şu an 10 milyon’u bulduğu tahmin ediliyor..
Sosyal medyada ise 20 yıldır ak partiye oy verip ama pişman olduğunu ve bir daha asla vermeyeceğini söyleyen bir çok, ha belki binlerce video, yazı ve itiraf mevcuttur.
Ak partinin kendi seçmenine karşı; KADEM faciası.!
Oy için KADEM’e sarıldı, hatta sarıldılça sarıldı.. Ama ak parti KADEM’e sarıldıkça kendi tabanından oldu, seçmen hızla koptu.! Kâr zannettiği hamle aslında tarihe geçecek bir siyasi zarara dönüştü. Hedef KADEM’i kazanmakken, sonuçta hem KADEM’in oyunu istediği gibi alamadı, hem de milyonları kaybetti.!
Kısaca; Avcı, AV oldu.!
Ak partinin KADEM çıkmazı.!
Bu gidişle AK Parti, KADEM’in gölgesinde kalan, “KADEM’in bir partisi” olarak anılan, kendi misyonunu ve tabanını yitirmiş, imaj ve itibarı yerle bir olmuş siyasi bir yapı olarak tarihe geçecektir. Kısaca; Ak Parti siyasi bir krizin eşiğindedir.!
Aileler Çocuk Neden Yapmaya Korkuyor.! FELAKETİ Erdoğan İtiraf Etti Ama Sebebini Görmezden Geldi!
Devletin aile yapısına müdahalesinin yıkıcı sonuçları maalesef Topuk Kanı ve Aşı politikaları çerçevesinde de aynen devam etmektedir.! Bugün Türkiye’de birçok aile, yeni bir çocuk sahibi olma fikrine kesinlikle sıcak bakmamaktadır. Fakat nedeni sadece ekonomik şartlar değildir. Aslında çok daha derin ve rahatsız edici bir gerçek var.! O gerçek; Sağlık sistemiyle ilgili duyulan büyük korku ve güvensizlikdir.
Çünkü doğumdan hemen sonra hatta sormadan ve izin almadan uygulanan topuk kanı alma prosedürü ve bebeklik aşılarının zorunlu tutulması, fakat bu süreçlerde ailelerin rızalarının dikkate alınmaması, binlerce anne babada travmatik bir etki yapmış durumdadır.! Bu gerçeği kabul etmeyen belki kandırmış olup hakikate karşı ise gözlerini kapamış olur.
Maalesef bir çok ebeveyn, sırf “rızam yok” dediği için tutanakla karşılaşmış, uyarı almış, tedbir kararı koyulmuş, kapılarına polis ve janfarmayla dayanılmış, sağlıkçıların türlü mobinglerine maruz kalmış hatta bazı kişiler çocuklarının velayeti konusunda tehdit bile edilmişlerdir.
Devletin bu konuda ki aşırı müdahale biçimi, aileyi korumak yerine baskı altına alan bir yapıya dönüşmüş durumdadır.
Böyle bir atmosfer ise çocuk yapma arzusunu köreltmektedir. Çünkü aileler artık doğumu değil, sonrasındaki süreci düşünerek karar veriyor. Bu da doğrudan doğum oranlarını düşürmektedir.
Tam da burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KADEM Genel Kurulu’ndaki şu sözleri devreye giriyor:
“Eğer milletimiz bu şekilde devam ederse, bu topraklardaki yaşam kabiliyetini kaybedecek… Bu bir beka sorunudur.”
Evet, Sayın Erdoğan mevcut tabloyu çok net bir şekilde ifade etmiştir. Fakat asıl çelişki burada başlamaktadır işte. Çünkü; Reis-i Cumhururumuz sayın Erdoğan’ın Bizzat yönetiminde olduğu sistem, bu felaketin en büyük sebeplerinden birine zemin hazırlamaktadır.! Aileyi korumakla yükümlü kurumlar, uygulamalarıyla maalesef ki ailede korku ve güvensizlik oluşturmaktadır.
Oysa doğurganlık, sadece biyolojik değil, psikolojik ve sosyolojik bir meseledir. Çünkü aile kendini güvende hissetmediği sürece çocuk sahibi olmaya yönelmeyecektir.
Bugün “doğum oranları neden düştü.?” sorusunun cevabı aslında çok açıktır;
Çünkü insanlar çocuk yapmaktan değil, çocuklarını bu sistemin baskısından koruyamamaktan korkmaktadırlar.!
Dolayısıyla nüfus felaketinin gerçek nedeni yalnızca ekonomik ya da kültürel değil, aynı zamanda yönetimsel bir problem olarak karşımızda duruyor aslında..
Eğer bu korkular ve baskılar ortadan kaldırılmazsa, bugün dillendirilen felaket, yarının demografik ve sosyal çöküşü olacaktır.! Bu tabloyu sadece “teşhis etmek” değil, cesaretle çözmek gerekmektedir.! Çünkü asıl olan budur..
Özetle; Nasıl ki KADEM’in “kadın ve çocuk hakları” söylemi, uygulamada maalesef “devlet eliyle aile içi otoriteyi ve bağları zayıflatmaya” dönüşüyor. Yine nasıl ki KADEM’in raporlarında “kadın ve çocuğun bireysel hakları” ön plana çıkartılırken, AİLENİN bir bütün olarak korunması ise ihmal ediliyor. İşte aynen öylede Aşı ve Topuk Kanı meselesinde de sistem ebebeynleri “potansiyel suçlu” pozisyonuna itiyor, nerede ise irade ve rızalarını yok sayıyor.! YeniDoğan bebeklere ise; Annenin-Babanın çocuğu değilde Devletin Malı GİBİ muamele yapılıyor.. Ve sanki VELAYET HAKKI ortadan kaldırılmaya çalışılıyor..
Özetle; Ailelere ve çocuklarına yapılan Topuk Kanı ve Aşı Baskıları ile alakalı KADEM’in çaba, gayret ve desteklerini göremiyoruz.. Ailelere türlü haksızlar, hukuksuzluklar, mobingler uygulanırken, aileler kan ağlarken, tabiri caizse mahkemelerde süründürülürken işte bu Aileleri, kadınları ve çocuklarını yalnız bırakıyorlar.!
Devletin aienin rızasını almadan yürüttüğü sağlık politikaları tıpkı 6284’ün aile içi otoriteyi ve bağları zayıflatması gibi bu uygulamalarda aile birliğini tehdit ediyor.!
Bununla alakalı binlerce aile mahkemeye verilmiş, tedbir kararları alınmış, hatta ortada hiç bir suç ve adli vaka yokken devletin polis ve jandarması bu iş için kullanılıp, meşkul edilip ebeveynlerin kapısına dayanılmıştır... Bununla alakalı bir çok delil ve veri mevcuttur.. En son basına da düşen, gündem olan ve BEBEĞİNE KAYYUM ATANAN baba olarak bilinen Adanalı Murat Çakmak bunlardan sadece biridir..
SONUÇ;
Ak Parti Ya Özüne Dönüş Yapacak ve Milleti İle Barışacak Ya Da Kendi İnşa Ettiği Sistemin Enkazı Altında Kalıp Nefretle Anılacak.!
Kanaatimce AK Parti şu an da kritik bir varoluş savaşı veriyor. Ya gerçek bir milli duruşla aileyi ve toplumu kurtaracak ya da tarihin belki en büyük siyasi intiharlarından birini gerçekleştirecektir.!
Ya KADEM’in dar ve problem üreten kalıplarından sıyrılıp Türkiye’nin partisi olacak ya da kendi kendini fesheden bir yapıya dönüşecek!
Ya adaleti tesis edecek ya da kendi inşa ettiği sistemin enkazı altında kalacak.!
Çünkü acı olan gerçek şu; Bu mevcut aynı politikalar eğer aynı şekilde devam ederse çok daha büyük yıkımlara kapı aralayacak.! Zaten sayın Erdoğanda bunu açıkça ifade etmişti.. Çünkü her geçen gün toplumsal dokuda onarılması zor olan çatlaklar iyice derinleşiyor.!r
Sayın Erdoğan’a açık çağrı; Eğer nüfus konusundaki itirafları samimiyse, derhal radikal adımlar atmalıdır.! Aksi takdirde kendi siyasi mirasını kendi elleriyle yok etme riskiyle karşı karşıya kalacaktır..
AK Parti’nin Sağduyulu Mensuplarına Sesleniyorum;
Körü körüne bir bağlılık, vebali paylaşmaktır.! Ülkenin ve Milletin geleceğini tehdit eden bir yanlışı eleştirmek ise en büyük vatanseverlik görevlerinden biri olduğu gibi bu vatana, millete ve devlete bir vefa borcudur..
PEKİ SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
1. AK Parti, KADEM’in güdümünde mi
2. Nüfus krizi ve 6284, Türkiye’nin geleceğini tehdit eden bir saatli bomba olabilir mi.?
3. Bir millet sadece askerle, tankla, tüfekle, ihayla, sihayla değil, sağlam ailelerle ayakta kalır.! Bu gidişat sizi de endişelendiriyor mu?
4. AK Parti’nin kendi uyardığı tehlikeye koşarak gitmesi, Sizce siyasi bir trajedi mi.?
Evet, bu sorulara verilecek cevaplar, hepimizin geleceğini belirleyecek.!
Yorumlarınızı merakla bekliyor olucam..
Selam, Dua ve Hürmet ile…