Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı Hasan Kaya yazdı
CHP’de taşlar yerinden oynadı ama hâlâ yerine oturmuş değil. Altılı Masa’nın adayı olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine giren ve beklenmedik şekilde kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu, ardından yapılan kurultayda da koltuğunu Özgür Özel–Ekrem İmamoğlu ittifakına kaptırdı. Böylece CHP’de uzun yıllar süren bir dönemin sonuna gelinirken, başlayan yeni dönemde sular bir türlü durulmadı.
Kılıçdaroğlu’nun, “Sırtımdan hançerlendim” sözleriyle ifade ettiği kırgınlığı henüz tazeliğini korurken, kurultay sürecine dair şaibe iddiaları, Özgür Özel’in meşruiyetine gölge düşüren mahkeme başvuruları ve yargıya taşınan delege listeleri, partideki çatlağın ne kadar derin olduğunu gözler önüne serdi.
Ancak tabloyu asıl karartan, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere bazı büyükşehir belediyelerinde yürütülen yolsuzluk soruşturmaları. Soruşturmaların kapsamı büyürken, bazı belediye yetkilileri için tutuklama talepleri gündemde. Bu durum, partinin yerel yönetim başarısı üzerinden oluşturduğu siyasi zeminini ciddi şekilde tehdit ediyor. Hasan Kaya, bu çalkantılı süreci “Körün istediği bir göz, CHP’de olan iki oldu” sözleriyle özetliyor. Yani hem liderlik koltuğu gitti, hem de partinin kurumsal itibarı ciddi şekilde sarsıldı. CHP içinde kartların yeniden karılacağı yeni bir dönem kapıda. Ancak bu kez masadaki oyuncuların ne kadar güvenilir olduğu da sorgulanır hale geldi.
Hasan KAYA
Körün istediği bir göz…
6+1 Masası’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettikten sonra ve kurultayda da genel başkanlığı Özgür Özel–Ekrem İmamoğlu ikilisine kaptırınca CHP’de sular bir türlü durulmadı.
Uzun yıllar genel başkanlık yapan Kılıçdaroğlu’nun “sırtımdan hançerlendim” sitemi, Özgür Özel’in seçildiği kurultayla ilgili şaibe iddiaları, mahkeme süreci ve İmamoğlu başta olmak üzere birçok belediye başkanıyla birlikte CHP’ye uzanan yolsuzluk suçlamaları ile tutuklanma durumu tabloyu karmaşık hâle getirdi.
İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanması… Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları… Bazı CHP’lilerin mektup ve demeçleri işin tuzu biberi oldu.
Özgür Özel, bu zorlu ve çalkantılı süreci kurultaylarla absorbe etmeye çalıştı. CHP bugüne kadar 39 olağan ve 19 olağanüstü olmak üzere toplam 58 kurultay yaptı; Özel yönetimi ise sadece iki yılda 4 kurultay düzenleyerek tarihe geçti.
Özel ve İmamoğlu ikilisi, muhalefette “son kurultayımız” dedikleri 39. kurultayda 1333 delegenin oyunu alarak mutlu sona ulaştılar. Genel başkan Özel oldu; ama kazanan “Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz” misali Silivri’de tutuklu bulunan İmamoğlu’ydu.
Çünkü İmamoğlu’nun siyasi hayatını bitirecek olan Kılıçdaroğlu ekibinin dillendirdiği “Temizlenip gelsinler…” çağrısı bu kurultayla birlikte tarih oldu.
Artık Kılıçdaroğlu ve ekibinin bırakın CHP’de siyaset yapması, adının anılması dahi mümkün değildir. “Temizlenip gelsinler…” türünden her çağrı ve ima, Kılıçdaroğlu uzantısı olmakla suçlanacak, boğulacak ve linç sebebi olacaktır.
Güç ve zenginlik her yerde çekim merkezi olduğu gibi siyasette kat kat fazlasıyla etkilidir. Bu yüzden CHP’de siyaset yapacak herkes icazetini kurultay sonrası omurgası İmamoğlu, çatısı Özgür Özel’den kurulan ekipten almak zorundadır.
Dilek İmamoğlu şimdiden CHP’nin “First Lady”si olmuştur. İmamoğluların onay vermediği hiç kimse, hiçbir unvanla CHP’de siyaset yapamaz.
Kurultay manzaraları, Özel’in bütün delegelerin oyunu alması, rakipsiz seçilmesi, Parti Meclisi’nin çarşaf listeyle dizayn edilmesi; ülke siyaseti açısından “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” dedirtecek bir değişimi işaret ediyor.
İmamoğlu’nun satranç tahtasında yaptığı hamleler taşların dizilişini değiştirdi. Siyaseten yapılan bu hamle Silivri’de son bulsa da CHP’de etkili oldu. Aradığını 39. kurultayda buldu; şimdi soru, halkta karşılığını bulabilecek mi?
Kurultay salonu geniş… Yapay zekâ ile konuşabilir, kendini alkışlatabilir, eşini “First Lady” koltuğuna oturtabilirsin; ama halk ne diyecek?
Yanlış anlaşılmasın; yıllarca CHP genel başkanlığı yapmış Kılıçdaroğlu’nun gelemediği, mesaj dahi gönderemediği kurultayda Özel ve İmamoğlu ikilisinin yakaladığı rüzgâr ve destek küçümsenemez.
CHP seçmeninin profili bellidir: kırılır, muhalefet eder, küser; bağırır çağırır ama seçim günü yine sandığa gider, oyunu Altı Ok’a verir. Bu bilindiği için de CHP’de kartlar yeniden dağıtılacaktır. Kurultay öncesi İmamoğlu’nu eleştiren yazar–çizer takımı, oyun dışında kalmamak için söylem değiştirmeye başladı bile.
Bu bir ülke gerçeğidir; ama unutulmamalıdır ki “çarıklı erkân” diye bilinen sessiz çoğunluk vardır.
Seçim öncesi yere göğe sığdıramadıkları, seçim sonrasında ise göbeğini kaşıyan, Kara Fatma, koyun kuzu diye aşağıladıkları halktır.
Bu sessiz çoğunluk gaza gelmez… Anketlere göre tavır almaz… Verilen değil, tutulan sözleri değerlendirir… Ölçer, biçer… Tarafını belli etmeden sandığa gider. Tercihi ancak sandıklar açıldığında ortaya çıkar. O da seçimin sonucudur.
Bu yüzden kimse kendi kendine gelin güveyi olup şimdiden düğün alayı kurmasın. “Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz” diye sevinmesin.
Halk burnundan soluyor… İktidara da muhalefete de mesafeli. Hem de çok mesafeli. Sandıkta Osmanlı tokadının hangi tarafa geleceği, kimin tokat manyağı olacağı ancak seçim gecesi belli olacak.
Bunun için ülkeyi ve ülke siyasetini şimdilik germeden, dağıtmadan, dökmeden rahat bırakın. Halk bir nefes alsın… Önünü görsün… Davalar görülsün… Mahkemeler işlerini yapsın… Kim suçlu, kim müfteri ortaya çıksın…
Sonrası mı? Sonrasını merak etmeyin Allah Kerim… Zamanı gelince sandık halkın önüne konulur… Sandıkta herkes boyunun ölçüsünü alır ve ağırlığının kaç gram olduğunu öğrenir…
Ama şimdiden çıkıp ortalığı velveleye vermek, erken öten horoz misali halk nezdinde kendi siyasi sonunu hazırlamakla eş değerdir…