“Katliam Yasası” Eleştirileri Büyüyor: 7527 Sayılı Düzenleme ve Sokak Hayvanlarının Akıbeti

“Katliam Yasası” Eleştirileri Büyüyor: 7527 Sayılı Düzenleme ve Sokak Hayvanlarının Akıbeti
Yayınlama: 11.11.2025
A+
A-

Türkiye’de 7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikler —kamuoyunda hızla “Katliam Yasası” olarak anılan düzenlemeler— yürürlüğe girdiği günden bu yana sokak hayvanlarının kitlesel toplanması, barınaklara alındıktan sonra kötü muamele görmesi ve bazı yerlerde toplu ölümler yaşandığı yönündeki şikâyetler artarak devam ediyor. Yasanın uygulamaya konulmasından bu yana gelen ihbar ve sosyal medya paylaşımları, farklı illerden benzer örnekler ortaya koyuyor; hayvan hakları savunucuları ve bazı hukuk çevreleri kanunda idareye tanınan geniş takdir yetkisini “keyfi ve ölümcül” olmakla eleştiriyor.

Yasada ne değişti? Kısa arka plan

Mevzuatta yapılan değişiklikler Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasa metni; belediyelerin ve ilgili idarelerin sahipsiz hayvanlara müdahale yetkilerini, barınak ve kayıt zorunluluklarını ve bazı durumlarda hayvanların hayattan el çektirilmesine imkân tanıyan uygulama usullerini düzenliyor. Eleştirmenler, düzenlemenin “koruma” söylemiyle birlikte uygulamada hayvanların yaşam hakkını tehlikeye atacak belirsiz yetkiler içerdiğini vurguluyor.

Anayasa Mahkemesi başvurusu reddedildi — tartışma alevlendi

Hayvan hakları örgütleri ve çeşitli hukukçular kanunun bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş, fakat AYM iptal istemini reddetmişti. Bu karar, düzenlemenin sahada yol açtığı uygulamalar karşısında muhalefet eden kesimlerde tepkileri büyüttü ve “yasal çerçevenin yeterince korunmayı sağlamadığı” eleştirilerini güçlendirdi.

Sahada yaşananlar — ihbarlar ve vakalar

Son aylarda gelen görgü tanığı ifadeleri, sosyal medya paylaşımları ve bazı haberlere göre; Gebze, Erzincan, Osmaniye, Kastamonu, Kütahya, Karatay, Gaziantep, Kars, Gölcük ve Ceylanpınar gibi farklı yerleşimlerde sokak hayvanlarının toplanıp, barınaklara konulduktan sonra ölü bulunduğu ya da “kaybolduğu” iddiaları gündeme geldi. Gebze’de bir barınakta toplu ölümlar tespit edildiği yönündeki görüntüler ve belediye açıklamaları kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Bu vakalar toplu taşıma, veteriner hizmetleri kapasitesi ve barınak koşulları konusundaki yapısal eksiklikleri de bir kez daha ortaya koydu.

İdari talimatlar ve uygulamada geniş takdir yetkisi eleştiriliyor

Yasanın uygulanması sırasında valilikler, belediyeler ve bazı bakanlık kademelerinden sözlü ve yazılı talimatların geldiği, bu yönde hareket edildiği iddia ediliyor. Uzmanlar ve sivil toplum aktörleri, idareye tanınan geniş takdir yetkisinin “yasal zeminden çıkıp fiili uygulamalara” dönüşme riskini taşıdığını; bunun da sahipsiz hayvanların yaşam hakkını tahrip ettiğini söylüyor. Eleştiriler, sadece mevzuatın kelimesindeki değişikliklerle sınırlı kalmayıp; uygulama mekanizmalarının da sorgulanması gerektiğini işaret ediyor.

Hayvan hakları savunucuları ve hukukçular ne diyor?

Hayvan hakları savunucuları, barınak kapasitesinin yetersiz olduğu, şeffaflık eksikliği bulunduğu ve hayvanların toplanma-sahiplendirme süreçlerinin sağlıklı yürütülmediğini öne sürüyor. Bazı hukuk uzmanları ise değişikliğin idarelere verdiği takdir alanının daraltılması veya denetimin artırılması gerektiğini savunuyor. Kamuoyu tepkileri çok yönlü: Kimileri yasanın “sokak hayvanları kaynaklı riskleri” azaltmak için gerekli olduğunu öne sürerken; büyük bir kesim ise uygulamadaki ihmaller ve kötü uygulamalara karşı çıkıyor.

Vatandaşların ve mağdurların iddiaları — “Benim köpeğim planlı öldürüldü”

Sosyal medyada ve aktivist gruplarda paylaşılan kimi hikâyelerde bireyler kendi sokak hayvanlarının “planlı şekilde” öldürüldüğünü iddia ediyor. Bu tür iddialar, fail/olay tespit edilene kadar “iddia” statüsünde kalmakla birlikte, ortaya çıkan görüntüler ve görgü bilgileri soruşturulması gereken ciddi iddialar barındırıyor. Bir mağdurun anlattığı gibi: “Birkaç hafta önce benim köpeğim planlı öldürüldü — güvenlik kameralarını inceledim, gece o konumdan kimse geçmedi” şeklindeki ifadeler hem hukuki hem de vicdani soru işaretlerini artırıyor. Haberleştiğimiz hayvan hakları aktivistleri, benzer iddiaların belgelenmesi için çağrı yapıyor ve yetkililerden şeffaf soruşturma talep ediyor. (Bu paragrafta verilen kişisel iddialar haber kaynaklarının ve mağdurların anlatımları olarak aktarılmıştır.)

Barınak kapasitesi ve yönetim raporları

Bazı sivil toplum raporları ve medya araştırmaları, Türkiye genelinde yeterli kapasitede modern, sürdürülebilir barınakların sınırlı olduğunu, mevcut barınakların doluluk, hijyen ve kayıt açısından eksiklikler taşıdığını gösteriyor. Bu durum, hayvanların toplanıp barınaklara yerleştirilmesinin ardından yaşanan ölümler veya “kayıplar”ın arkasındaki altyapısal problemleri gözler önüne seriyor. Uzmanlar, sorunun yalnızca hukuki düzenlemeyle çözülemeyeceğini; aynı zamanda kaynak, yönetim, denetim ve toplumsal eğitim gerektirdiğini vurguluyor.

Yetkililer ne yapmalı? Talepler ve öneriler

Hayvan hakları örgütleri ve konuya ilişkin uzmanlar bir dizi acil adım öneriyor:

  • Yasanın uygulama yönetmeliğinin şeffaf ve denetlenebilir hale getirilmesi; idareye tanınan takdir yetkisinin somut, denetlenebilir kriterlere bağlanması.

  • Barınakların kapasite, sağlık ve kayıt standartlarının derhal yükseltilmesi; belediyelerin barınak yönetimlerinin bağımsız denetime açılması.

  • Sokak hayvanlarının toplanması, rehabilitasyonu ve sahiplendirilmesi süreçlerinde sivil toplum ve barınaklarla iş birliği; sahiplendirme süreçlerinin kolaylaştırılması.

  • İddiaların hızla araştırılması ve fail/ihmal varsa sorumlular hakkında adli ve idari süreçlerin işletilmesi; şeffaf soruşturma raporlarının kamuoyuyla paylaşılması.

Kamuoyu tepkisi — imza ve eylem çağrıları

Sosyal medyada ve hayvan hakları ağlarında yasanın iptali için imza kampanyaları, yerel eylemler ve farkındalık çalışmaları sürüyor. Aktivistler “sokaklar kedisiyle, köpeğiyle, kuşlarıyla, ağaçlarıyla güzel” sloganını kullanarak hem duygusal hem de hukuki bir direnç hattı oluşturuyor. Bu kampanyaların amacı, yalnızca yasanın geri çekilmesi değil; yasayla fiilen uygulanan ve can kayıplarına yol açan mekanizmaların da durdurulması.


Bir hukuk, yönetim ve vicdan sınavı

7527 sayılı düzenlemeyle başlayan süreç, Türkiye’nin hayvan hakları politikası açısından bir dönüm noktası oldu. Kanun metnindeki niyet ile sahadaki pratikler arasındaki fark, bir bütün olarak hem hukuki hem idari hem de etik soruları gündeme getirdi. Uzmanlar, çözümün yasayı tek başına iptal etmekten ziyade; denetlenebilir, bilimsel, şeffaf ve kaynaklı politikalarla hayata geçirilmiş bir koruma rejiminde olduğunu söylüyor. Ancak bugüne kadar gelen şikâyetler; acil, şeffaf ve bağımsız soruşturmalar yapılmadığı, barınak koşulları iyileştirilmediği ve idari uygulama biçimleri gözden geçirilmediği takdirde benzer trajedilerin sürme riski bulunduğunu gösteriyor.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.