Zeki Baştürk – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarımızın Kaleminden…
Bir ülkenin yazgısı, çoğu kez kapalı kapılar ardında belirlenir. Halk, sokakta alın teri dökerken; yoksul, mutfakta tenceresini kaynatmaya çalışırken; genç, yarınını düşünürken… İşçinin, emekçinin, emeklinin ücretleri, masa başında, halkın giremediği odalarda karara bağlanır.
İmara açılacak alanlar, kamulaştırma yapılacak bölgeler, konut yapılacak arsalar… Bunlar, o kapalı kapılar ardında çizilen planlarda belirlenir. O masalar, sıradan insanların adım atamayacağı odalardadır.
Kapalı kapılar ardında konuşulanlar, alınan kararlar çoğu zaman halka açıklanmaz. Bütçeler yapılır, kaynaklar paylaşılır, imzalar atılır… Ama bunların kaçı halkın yararına, kaçı belli bir zümrenin çıkarına? İşte bu sorunun yanıtı hep o kapalı kapıların ardında saklıdır. Halkın seçtikleri, çoğu kez halktan saklar gerçeği.
Sadece resmi kurumlar değil; şirketler, vakıflar, medya kuruluşları da kendi kapılarını kapatır. Kamuoyuna açık toplantılar, çoğu zaman bir vitrin süsünden ibarettir. Gerçek pazarlıklar, kameraların göremediği yerlerde yapılır.
Bazen bir kapının ardında, milyonların geleceğini etkileyecek bir ihale kararı alınır. Bazen bir yasa önerisi sessizce kabul edilir. Bazen de halkın malı, halktan habersiz el değiştirir. Ve bütün bunlar olurken, kapının dışında kalanların payına, olan biteni sonradan öğrenmek düşer.
Oysa saydamlık bir lütuf değil, bir haktır. Kapılar, halkın iradesiyle açılmalı; kararlar, ışık altında alınmalıdır. Çünkü kapalı kapılar ardında biçimlenen gelecek, çoğu zaman halkın değil, kapıyı kapatanların geleceğidir.
Belki de asıl sorun, o kapıları çalmakta değil… Onların, halka ait oldukları gerçeğiyle yüzleşmesini sağlamaktadır.