Haşim Yanar’ın “Terörsüz Türkiye” Süreci Üzerine Görüşleri

Haşim Yanar’ın “Terörsüz Türkiye” Süreci Üzerine Görüşleri
Yayınlama: 12.07.2025
A+
A-

ASTEM (Anadolu Düşünce ve Strateji Merkezi) Başkanı Haşim Yanar, kamuoyunda “barış süreci” olarak bilinen girişimlere yönelik sert eleştirilerde bulundu. “Terörsüz Türkiye” söyleminin kulağa hoş geldiğini belirten Yanar, bu hedefe yönelik atılacak adımların uzun vadeli etkileri göz önünde bulundurularak atılması gerektiğini vurguladı.

Yanar’a göre geçmişteki müzakere süreçleri, PKK terör örgütüne kurumsal bir muhataplık kazandırmış ve bu durum meşruiyet tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Sürece dair kamuoyunda oluşan baskının eleştirel düşünceyi bastırdığını savunan Yanar, anayasal düzenlemelerle PKK’nın taleplerinin dolaylı olarak kabul edilmesinden endişe duyduğunu ifade etti.

Yanar ayrıca, Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik ve siyasi kriz ortamında toplumun geniş kesimlerinin sürece destek vermeyeceğini düşündüğünü belirtti. İktidarın bu konuda CHP’yi de sürece dahil etmeye çalıştığını öne süren Yanar, toplumsal iradeden yoksun bu tür süreçlerin dış müdahaleye açık olduğunu savundu.

Son olarak Yanar, milletin bilinçli ve sorgulayıcı bir tavır takınarak bu süreçte siyasi aktörleri dikkatle izlemesi gerektiğini vurguladı.

İşte o sözlere imza atan paylaşımı;

“Uzun süredir kamuoyunun vicdanında karşılık bulan bir mağduriyeti dile getirmek, çözüm yollarına birlikte ışık tutmak istiyorum. Atanamayan Uzman Çavuşlar Derneği’nin #ATAUZDER bu konuda verdiği mücadele, sadece bir kesimin değil; aynı zamanda devlet vatandaş ilişkisinin adalet temelinde yeniden inşası için de örnek bir mücadeledir. Uzman çavuşluk, sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir vatan görevidir. Görevleri süresince dağda, ovada, sınır boylarında canları pahasına mücadele etmiş bu kardeşlerimizin, görev süreleri sona erdiğinde ya da çeşitli sebeplerle ayrıldıklarında bir kenara itilmiş olmaları, ne vicdana ne akla ne de devlet ciddiyetine yakışır. Halihazırda yürürlükte olan yasalar, görev süresi dolan ya da ayrılan uzman çavuşların kamu kurumlarında istihdam edilmesine olanak tanımaktadır. Ancak bu yasal uygunluk, pratikte işlememekte, işler hale gelmesi için ya siyasi referans, ya güçlü bir aracı ya da daha kötüsü, kimi yerlerde rüşvet gibi kabul edilemez uygulamalar devreye girmektedir. Bu durum, yalnızca liyakat ilkesine değil, aynı zamanda kamu vicdanına da zarar vermektedir. Buradan açıkça ifade etmek istiyorum: Uzman Çavuşlarımız için, “Yasal uygunluk yetmez, yasal zorunluluk olmalı”. Bu dönüşümün sorumluluğu doğrudan yürütme organındadır, yani iktidar partisinin omuzlarındadır. Bu sorumluluk, sadece bir kanun düzenlemesiyle değil, aynı zamanda uygulamanın etkin ve adil biçimde hayata geçirilmesiyle yerine getirilebilir. Muhalefet partilerine de bu konuda önemli bir çağrıda bulunmak istiyorum: Bugün Türkiye’nin dört bir yanında yerel yönetimlerin, belediyelerin birçok kadrosu boş durmaktadır. Bu boşluklar, atanamayan uzman çavuşlarımız için bir fırsata dönüştürülebilir. Siyasi ayrım yapılmaksızın, devletine sadakatle hizmet etmiş bu insanların belediye kadrolarında değerlendirilmesi, hem sosyal adaletin bir gereği hem de toplumsal barışın teminatı olacaktır. Bu mağduriyet sadece birkaç bin kişinin bireysel hikâyesi değildir. Bu, devletiyle gönül bağını sürdürmek isteyen, ama bu bağı kopartacak kadar umutsuzluğa itilen on binlerce vatan evladının ortak sesidir. Bu sesi duymamak, duymak istememek, sadece siyasetin değil; insanlığın da ayıbıdır. Devlet kadrolarında liyakatle, adaletle ve şeffaf biçimde yer almak isteyen uzman çavuşlarımız için yapılacak her düzenleme, toplumun devlete olan güvenini yeniden inşa edecektir. Siyaset, Devleti; yaklaşık 95 000 kişiyi doğrudan, 500 000 kişiyi dolaylı olarak etkileyen bu ucube durumdan, kitlesel magduriyetten kurtarmalıdır. “Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin.”

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.