TARIM ORKAM-SEN Bursa Şube Başkanı Tarık Efe: “7 Dönemdir Hak Kayıplarına Sessiz Kalmayacağız!”
TARIM ORKAM-SEN, kamu emekçilerine dayatılan göstermelik toplu sözleşmelere karşı sesini yükseltmeye devam ediyor. Sendikanın Bursa Şube Başkanı Tarık Efe, Tarım Bakanlığı önünde yaptığı açıklamada, gerçek bir toplu sözleşme süreci için mücadele çağrısında bulundu.
“14 Yılda Hakkımız Gasp Edildi!”
Tarık Efe, 7 dönemdir yapılan toplu sözleşmelerin emekçiler açısından bir pazarlık değil, aldatmaca olduğunu belirterek, “14 yıldır kaybedilen haklarımızı geri istiyoruz. ‘Toplu sözleşme’ denilen süreçler, aslında emeği değersizleştiren bir oyunun parçası haline geldi” dedi.
“Programlar değişiyor, zulüm aynı kalıyor”
Derviş’ten Nebati’ye, Nas’tan Şimşek’e kadar değişen ekonomi programlarının özünde emekçiyi ezen aynı zihniyeti taşıdığını vurgulayan Efe, “Bu ülkeyi yönetenlerin bir tane programı var: Emekçilere yoksulluğu dayatmak! Farklı isimler, aynı sömürü politikaları” ifadelerini kullandı.
“TİS süreci, sermaye düzeninin aracı oldu”
Toplu İş Sözleşmeleri (TİS) sürecinin yıllardır sermayeye hizmet eden bir formaliteye dönüştüğünü söyleyen Efe, şöyle konuştu:
“Orta vadeli programlar, bütçeler ve ne yazık ki TİS’ler; emeği ile geçinenlere dayatılan kölelik ve yoksulluk politikalarının parçasıdır. Biz bu oyunu bozmakta kararlıyız.”
“Sokaklar bizimdir, mücadele meşrudur”
Tarım Bakanlığı önünden tüm emekçilere çağrıda bulunan Efe, “Bu düzeni kabul etmiyoruz! Gerçek TİS taleplerimizi meydanlarda, sokaklarda haykırmaya devam edeceğiz. Ne sadaka istiyoruz, ne tevekkül… Alın terimizin karşılığını, insanca yaşamı istiyoruz!” dedi.
TARIM ORKAM-SEN’in eylemleri önümüzdeki günlerde çeşitli illerde yaygınlaştırılarak sürecek.
BASINA VE KAMUOYUNA
“Toplu Sözleşme” adı altında 7 dönem, 14 yılda kaybettiğimiz haklarımız için gerçek TİS taleplerimizi yüksek sesle haykırmak için Tarım Bakanlığı’nın önündeyiz.
Ülkemiz uzun süredir, ekonomik, siyasal, sosyal fay hatlarının daha da kırılgan hale geldiği, sarsıntıların, bunalımların her alanda derinleştiği bir süreçten geçiyor. Vahşi kapitalist sistemin hayat bulduğu her ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu bunalımların, krizlerin faturası hep emeğe, emekçilere kesiliyor.
Ülkeyi yönetenler yıllardır sözde farklı farklı ekonomi programlarını hayata geçiriyorlar. Derviş Programı, Nebati Programı, Nas Programı …şimdi karşımıza çıkan en son Şimşek Programı.
Adları değişse de bu programların tamamı sermayenin, patronların çıkarlarını temel alan programlardır. Yıllardır hayata geçirilen orta vadeli programlar, bütçeler ve ne yazık ki TİS’ler emeği ile geçinenlere dayatılan köleliğe ve yoksulluğa uyum programının araçları haline getirilmiştir. Dolayısıyla bize göre yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin tek bir programı vardır. O da emeği ile geçinenlere dayatılan ‘bizim yaptığımız sisteme uyacaksınız’ programıdır.
Bugün kamu emekçileri olarak çalışanı, emeklisi ile birlikte ailelerimizi de kattığımızda 25 milyonluk devasa bir kitlenin geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir sürecin arifesindeyiz. 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci Temmuz ayı ortası itibari ile başlayacak, 1 Ağustos’ta toplu sözleşme masası kurulacak.
14 yıldır “toplu sözleşme” adı ile sürdürülen bu sistemde kaybeden taraf her zaman hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri ve emeklileri olmuştur. Çünkü ortada gerçek anlamda bir TİS masası yoktur.
İktidarın “sendikamız” dediği bir yapının ‘kraldan çok kralcı’ yöneticileri ise 7 milyona yakın kamu emekçisi ve emekli adına masaya tek “yetkili” olarak oturtulmuştur.
Ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımız yıllardır yok sayılmaktadır. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasa düzenlemesi ihlal edilmektedir. Grev hakkından mahrum bırakan taraflı ve kendi çıkarları için masada yetkili bulunanlardan emekçiler için hayırlı bir kararın çıkması mümkün müdür? Bunun mümkün olmadığı geçtiğimiz 14 yılda, 7 kez ispatlanmıştır.
Birileri hala hiç sıkılmadan “tarihi başarı, tarihi kazanım” nutukları atsa da bugün geldiğimiz noktada kamu emekçileri derin bir yoksulluk, güvencesizlik ve angarya çalışma ile karşı karşıyadır.
Ancak bilinmelidir ki bu düzene artık geçit yok! KESK olarak, masa başı satış protokollerini, “mutabakat” kisvesi altında pazarlanan sefalet sözleşmelerini tanımıyoruz, tanımayacağız! Çünkü biz; kamu emekçileriyle birlikte, sokakta, işyerinde, meydanlarda, gerçek ve onurlu bir toplu sözleşme mücadelesi öreceğiz.
Tarım ve Ormancılık İş Kolumuza Ait İşyerlerinden ve Üyelerimizden Topladığımız Taleplerimiz;
Mali Haklara İlişkin Taleplerimiz
AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ VE KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASI
Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalıdır. Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalıdır. Aynı şekilde mutabakat metninde de kadına yönelik maddeler tek başlık altında toplanmalıdır.
İş Kolumuzdaki Kadın Emekçilere İlişkin Taleplerimiz;
Buradan tüm kamu emekçilerine, emeklilere sesleniyoruz.
Sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan garabet sistem devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi mümkün değildir.
Bugüne kadar ‘yetkili’ sıfatı ile masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz.
Her iki çalışandan birinin açlık sınırının altına itildiği asgari ücretin tüm işçiler, emekçiler, çalışanlar için bir tehdit olarak kullanıldığını görüyoruz.
103 gün boyunca teklif bekleyen, 600 bin kamu işçisine TÜİK’in sanal rakamlarının bile altında yapılan sefalet teklifinin sadece onlara değil hepimize yapılmış olduğunu görüyoruz.
Bu nedenle; önümüzdeki süreci yalnızca bir sözleşme süreci olarak değil, emeğin haklarını savunma ve sınıfın kolektif gücünü büyütme süreci olarak ele alıyoruz.
Çünkü bugünün Türkiye’sinde emeğin, alın terinin hakkının verilmesi gereken Toplu İş Sözleşmeleri, Asgari Ücret Tespit Komisyonları ne yazık ki tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak kararlara bağlanmıştır. TİS masaları grev yasakları, düşük ücret dayatma, emeğin mevcut haklarını tırpanlama masalarına dönüşmüştür.
Şimdi, çalışanları, emekçileri karşı karşıya getirmeye dönük böl-parçala-yönet oyunlarını boşa çıkarma, Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz diyerek omuz omuza verme vaktidir.
Bunun için sefalette değil, refahta birleşinceye kadar kamu emekçilerinin, asgari ücretlilerin, emeklilerin, çiftçilerin, gençlerin yanında olmaya, emeğin birleşik mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz.
YAŞASIN TARIM ORKAM-SEN
YAŞASIN KESK
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ