Gazeteci-Yazar: Hasan Mesut Ekmen
Batman Bağımsız Yerel İlçe Temsilcisi / Erdal Orhan İl Başkanı
Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde güvenlik sisteminin en kritik unsurlarından biri olan Köy Koruculuğu, 1985 yılından bu yana binlerce kahramanın fedakârlığıyla ayakta duruyor.
1985 öncesinde köylerin güvenliği, tamamen köylülerin kendi imkânlarıyla sağlanıyordu. Köy muhtarları, içlerinden birini seçerek “köy korucusu” veya “bekçi” olarak görevlendiriyor, bu görev bir gönül borcu olarak görülüyordu.
Ancak 1980’li yıllarda artan terör olaylarıyla birlikte, bu gönüllülük kurumsal bir yapıya dönüştü. 26 Mart 1985 tarihinde “Geçici Köy Koruculuğu” sistemi resmen kuruldu. Artık bu bir tercih değil, vatan savunmasının ayrılmaz bir parçasıydı.
Sistemin ilk yıllarında eğitimli veya eğitimsiz, genç ya da yaşlı fark etmeksizin herkes elini taşın altına koydu.
Kimisi tarlasını, kimisi ailesini bıraktı — köyünü, toprağını korumak için silah kuşandı.
Birçoğu o yıllarda şehit düştü, kimisi dağ başında, kimisi köy girişinde hain saldırılarda can verdi.
Ama hiçbiri korkmadı, geri adım atmadı.
Eğitimleri sınırlıydı belki, ama imanları tamdı. Onlar, bu toprakların ilk sessiz nöbetçileriydi.
1990’lı yıllardan itibaren sistem yeniden yapılandırıldı.
Köy korucuları artık asker disipliniyle eğitilen, silah ve savunma teknikleriyle donatılan profesyonel bir yapıya kavuştu.
Bugün köy korucuları, askerle omuz omuza, özel harekât birimleriyle yan yana görev yapıyor.
Her operasyonda, her sınır hattında, her dağ geçidinde bir korucunun imzası var.
Onlar; bir asker kadar cesur, bir anne kadar fedakâr, bir baba kadar koruyucu.
Bugün Türkiye’nin en ücra köylerinde bile huzur içinde yaşanabiliyorsa,
çocuklar okullarına korkmadan gidebiliyorsa,
bunun arkasında korucuların, askerlerin ve polislerin omuz omuza mücadelesi vardır.
Köy korucuları, isimleri çoğu zaman anılmayan ama dualarda yer bulan kahramanlardır.
Her biri, “Vatan sağ olsun” diyerek toprağa düşen iman neferleridir.
Bugün korucu sistemini eleştirenler, bu ülkenin o zor yıllarını yaşamamış olanlardır.
Oysa bu sistem sayesinde yüzlerce köy kurtuldu, binlerce çocuk yetim kalmadı, nice anne evladına sarılabildi.
Bir kalemle silinemez bu emek, bu fedakârlık.
Unutanlara hatırlatmak gerekir:
O şehitler, bu milletin huzuru için can verdi.
Evlatlarını toprağa veren anneler, babalar; eşlerini kaybeden kadınlar, babasız büyüyen çocuklar…
Hepsi bu vatan için bedel ödedi.
Ve o bedel, hiçbir unutuşla silinemez!
Köy korucuları yalnızca güvenliği değil; vicdanı, vatan sevgisini ve dayanışmayı da temsil eder.
Belki manşetlerde yoklar, alkışlanmıyorlar…
Ama her biri, bu milletin alnındaki onur nişanesidir.
Onlar, “Önce vatan” diyerek çıktıkları yolda, bizlere bir milletin nasıl dimdik durduğunu hatırlattılar.
“Bu vatanın sınırlarını haritalar değil, korucuların, askerlerin ve polislerin yüreği çizer.”
Köy korucularının hikâyesi, sadece bir güvenlik sisteminin değil; bir iman, vefa ve fedakârlık destanının hikâyesidir.
Şehit düşen tüm korucularımıza, askerlerimize ve polislerimize rahmet,
gazilerimize minnet, görevdeki tüm güvenlik güçlerimize selam olsun.
Bu vatan, onların yürekleriyle korunuyor.