Köşe Yazısı – Hayrettin Bulut (Bursa Vatan Medya Grubu)
Her yıl 17 Haziran’da kutlanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü, insanlığın göz ardı ettiği ama doğrudan yaşamı tehdit eden bir gerçekliğe işaret ediyor: Toprağın sessiz çığlığına…
Bugün konuşmamız gereken şey sadece çevrecilik değil; artık hayatta kalma refleksi. Çünkü çölleşme, “kumlarla kaplanmış bir çöl”den ibaret değil. Tarım yapılamayan, yaşam desteklemeyen, geri dönülemez biçimde yok olan topraklar demek. Kuraklık ise sadece yağmurun yağmaması değil, geleceğin susuz kalması demek.
Bilim Sesleniyor, Dinleyen Var mı?
Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) verileri, dünya genelinde her yıl yaklaşık 12 milyon hektar verimli toprağın çölleştiğini ortaya koyuyor. Bu, günde yaklaşık 2.000 futbol sahası demek. Daha çarpıcı bir ifade ile: Her gün doğa elimizden kayıp gidiyor.
Dünya nüfusunun üçte biri bu felaketten doğrudan etkileniyor. Yani mesele sadece Afrika’nın, Orta Doğu’nun değil; Türkiye’nin de, Bursa’nın da meselesi.
Türkiye Ne Yapıyor?
Ülkemiz, topraklarının %60’ından fazlası çölleşme riski altında olan bir coğrafyada yer alıyor. Kuraklık artık yılda bir defa değil, mevsim normali haline gelmiş durumda. Barajlar dolmuyor, çiftçiler ürününü sulayamıyor, ormanlar yangınlara yeniliyor. Ve biz hâlâ doğa katliamlarına “kalkınma yatırımı” diyoruz!
Peki Ya Gelecek?
Gelecek, ağaçla, suyla, toprakla var olur. Bunlar yoksa sadece beton ve asfaltla kurduğumuz medeniyet, bir gün altında kalacağımız bir enkaza dönüşür.
Bugün 17 Haziran.
Yarın geç olabilir.
Geleceğimiz kurumasın.
Toprağa sahip çıkmak, vatana sahip çıkmaktır.