Dişler dökülse de, akıl yerinde kalsın yeter!

Dişler dökülse de, akıl yerinde kalsın yeter!
Yayınlama: 22.06.2025
A+
A-

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarlarından Ahmet Koçak, kaleme aldığı “Dişten Artanlar” başlıklı köşe yazısında, hem hayatın doğal akışına hem de siyaset sahnesine ince bir gönderme yaparak okurlarına düşündürücü bir anlatı sundu.

️ Neşet Ertaş’tan İlhamla Başlayan Anlatı
Koçak, yazısına usta ozan Neşet Ertaş’ın unutulmaz türküsünden bir dörtlükle başlıyor:
“Ağarsa saçların, belin bükülse, birer birer hep dişlerin dökülse…”
Bu sözleri bir metafor olarak kullanan yazar, insanın yaşlanma sürecindeki kaçınılmaz gerçeklere değinirken; yaş, yorgunluk ve kayıpların hayatla olan ilişkimize nasıl yansıdığını irdeliyor.

Dişçi Koltukları ve Siyaset Koltukları
Yazının çarpıcı bölümünde ise dişçi koltuğu ile siyaset koltuğu arasında yaptığı kıyaslama, okuyucuda tebessüm ettiren ama düşündüren bir etki yaratıyor:
“Hiç oturmak istemeyip oturduğumuz dişçi koltukları, siyasetçilerin hiç kalkmak istemedikleri koltuklara benzemiyor…”

Bu benzetmeyle, yazar hem sağlık sorunlarının kaçınılmazlığını hem de siyasetteki koltuk hırsına zarif bir eleştiri yöneltiyor. Dişçi koltuğunun kısa ama yoğun acılar barındırdığını, buna karşın siyaset koltuğunun bazılarının hayatı pahasına terk etmek istemediği bir konfor alanı olduğuna dikkat çekiyor.

İnce Mizah, Derin Eleştiri
Koçak’ın yazısı, tipik bir siyasi eleştiriden öte; hayata dair mizahi bir dille yazılmış derinlikli bir gözlem niteliği taşıyor. Toplumun hem bireysel hem de siyasal reflekslerini, günlük yaşamdaki küçük ama etkili metaforlarla anlatıyor.

️ Yazıdan Kalan Tat
“Dişten Artanlar” yazısı, bir diş ağrısından yola çıkarak okuru hem geçmişe götürüyor hem de bugünün gerçekleriyle yüzleştiriyor. Hem içten, hem eleştirel… Ahmet Koçak, bir kez daha Bursa’nın gündeminde farklı bir pencereden bakmayı başarıyor.

İşte o yazı; DİŞTEN ARTANLAR
Neşet Ertaş, “Ağarsa saçların, belin bükülse/Birer birer hep dişlerin dökülse/ Vücudun kurusa kanın çekilse/Yine şu gönlümün yârisin benim, yârisin benim, diye devam eder türküsüne. Türküdeki gibi; dişlerimiz dökülse de bizi şu gönlüne yar eden olur mu bilinmez. Diş problemlerini insan her yaşta yaşıyor. Dişler de yıllar geçtikçe birer birer dökülüyor. Hiç oturmak istemeyip oturduğumuz dişçi koltukları siyasetçilerin hiç kalkmak istemedikleri koltuklara benzemiyor, oturan hemen kalkmak istiyor. O koltuklarda en mutsuz anlarımızı yaşarız.
Diş üzerine özlü sözler: Dişini fırçalamayan protezini fırçalar, köprüyü takana kadar teknisyene ‘abi’ diyeceksin, fırça girmeyen ağıza kerpeten girer, diş dişe baka baka sararır, ağız taştan kokar, diş ipiyle kuyuya inilmez…
Üç yıl önce diş problemleri nedeniyle randevu aradım. Sistem evime on km uzaklıkta otobüsle gidip on dakika yürüyerek ulaşacağım Duaçınarı Diş Hastanesi’nden randevu verdi. Gittim o tadı bilinen koltuğa oturdum. Kadın hekime dişlerimi teslim ettim. Kimisini çekti, kimisine kazmayla, kürekle, hiltiyle daldı, dolgu yaptı. Öndeki dört kesici dişimi törpüleyip benzeri takma dişleri yapıştırdı. Bir de eksik azı dişler için protez yaptı. Haftaya gel takalım dedi. Haftaya gittim gelmemiş. Bir hafta sonra gittim gelmiş. Taktı uymadı. Başkasının takma dişi gelmiş. Öbür hafta gittim tüm hastane personeli seferber oldu bulamadı. Kadıncağız çok üzgündü. Bir aydır çorbayla yaşıyorum. Öbür hafta gittim gelmiş ama çok törpü istiyor. Acer dişimi törpücüye teslim ettikten sonra hastanenin protezlerini yapan şirketi başhekime şikayet için idare katına gittim. Görevli: “Görüşemezsiniz! Gidin halkla ilişkilere sızlanın.” dedi. Eskiden valilerle bile görüşebilirdim. Şimdi eski hükümet konaklarına benzer ufak bir hastanenin başhekimiyle bile görüşemediğime üzüldüm. Baya çaptan düşmüşüm. Oraya gittim. Bir hemşire hanımı bizim gibi sızlanıcıları dinlesin diye oturtmuşlar. Sızlandım da sızlandım. Dinledi de dinledi. Sonuç ne oldu? Başhekim hazretlerinin olaydan haberi oldu mu? Yoksa değerli canı sıkılmasın diye hiç mi iletilmedi? Ardına düşmedim. Takma dişim elimde, sıkkın canımla eve döndüm.
Dişçi koltuğunda otururken hekime verdiğim yanıtları düşününce beni bir gülme alır. İşte diş hekimlerinin işine çok yarayacak birkaç sözcük ve anlamları:
Ağaya(Acıyor), agalaya(acımıyor), yagunabihi mei (yutkunabilir miyim?), ne had akağa (ne kadar kaldı), mehem bahanda(midem bulandı), bihhedi mei (bitmedi mi), ıhık göühe geo (ışık gözüme geliyor), harca hı hadı? (Parça mı kaldı?)…
Üç yıl sonra iki azı dişimde sızlamalar başladı. Sistem beni bu kez ta Çekirge Devlet Hastanesi’ne yolladı. Hekimi görünce tanıdım. Protezimi yapan hekimdi. Muayene etti. Diş filmi istedi. İltihap oluşmuş antibiyotik yazdı “bu ilaçları kullan ve bir hastaneden randevu al, oraya git.” dedi. İnsanın baştan savılması çok acıdır. Benim de canım acıdı yüzüne baktım: “siz benim o kadar diş problemimi çözdünüz bir diş çekimi için mi beni diş hastanesine yolluyorsunuz?” demek istedim demedim.
Acı olayların içinde de gülmece oluşabilir. Gülmece 1:
Diş hekimi hastasına ağzını daha geniş açmasını söyledi. “Aman Tanrım!” dedi. “Gördüğüm en büyük çürüğe sahipsin, gördüğüm en büyük çürüğe.” “Tamam,” dedi hasta, “ama yeterince korkuyorum. Kendini tekrarlaman mı gerekiyor?” “Tekrarlamadım,” dedi diş hekimi devam etti: “O yankıydı.”
İlaçları kullandım. Diş hastanesinden ilaç bitiminden bir hafta sonraya ancak randevu alabildim. Bir erkek doktor muayene etti. Diş filmim ekranda gözüküyor. İlacınızı bitireli bir hafta geçmiş. Ben size yine antibiyotik yazayım. Bir çekim bir de kanal tedavisi gerekiyor. Endodentiye gitmeniz lazım. İki doktorun adını vereyim onlardan randevu alın, dedi gönderdi. Gülmece 2:
Göçmen olan diş doktorum benimle değil de ağzımla diyaloğa girmeyi seçer;
– Açıl!…açıl!..(ağzınızı açınız demeye çalışıyor)
– Tamam…kapanabilirsin şimdi….
-Şimdi tekrar açıl…Kocamaan açıl bakalııımm!..Güzel! Kapanabilirsin.
Böyle olunca insan kendi ağzına yabancılaşıyor…
Antibiyotiği içmeye devam ederken bir yandan da endodentist iki hekimden birinden randevu almaya çalıştım. İlaç bitti. İlacın bitiminden on gün sonraya kadın hekimden randevu alabildim. Bu sefer çözülecek sevinciyle odasına girdim. Başımdan geçenleri anlattım. Ekranda diş filmim var. Filmimi yazılarımı okuyan kişiden çok kişi gördü. “Ama ben de seni yönlendiren hekim gibi bir hekimim. Sallanan dişinizi çekerim sorun değil de kanal tedavisini bir endodentist yapmalı. Dışarıda bekleyin sizi çağıracağım.” Çıktım dışarıya. Düşündüm; kadın haklı göğüs doktoruna beyin ameliyatı da yaptırılmaz ki? Çağırdı. İçeri girdim. “Şimdi dişinizi çekemem. Antibiyotik biteli çok olmuş. Yeniden yazayım.”
“Doktor hanım antibiyotik biter bitmez randevu alamıyorum. İki kutu antibiyotik içtim. Bu üçüncüsü olacak. Yine randevu alamazsam ne olacak? “diyerek hakkımı çiğnetmemek istedim. Faydası oldu.
“Antibiyotiğiniz bittiği tarihe randevu vereyim gelin dişinizi çekeyim ama kanal tedavisi için randevu almanız gerekiyor.” dedi ve çıktım eve geldim. Randevu saatinde gittim sallanan dişimi çekti. Bir haftadır Endodentiden randevu alamadım. Bursa’nın tüm ilçelerine razıyım ama hiç randevu yok. Sağlık sistemi yavaş işliyor. Sığınmacılar da katılınca hasta sayısı çok fazla. Sistem de doktorlar da tıkanmış durumdalar. Sistem hepimizi özel hastanelere yönlendiriyor. Onlar da para tuzağından başka bir şey değiller.
Gülmece 3:
-Evet, muayene oldunuz. Köprü yapılması lazım.
-Köprü mü?
-Evet köprü ama korkmayın müteahhit tanıdık ahahahhahaa
ahmet.kocak16@hotmail.com

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.