Son dönemde başta Batı merkezli yayın organlarında olmak üzere, Türkiye hakkında artan alarm verici analizler ve provokatif yorumlar dikkat çekiyor. Bazı dış basın yayınları, Türkiye’nin istikrarını ve birliğini hedef alan karanlık senaryoları ardı ardına servis ediyor.
Bu yayınlarda öne çıkan iddialar arasında:
– Türkiye’de bir iç savaşın çıkabileceği,
– Ülkenin uzun yıllardır süren görece huzur ortamının sona erdiği,
– Türkiye’nin Hamas’a verdiği desteğin, ülke içinde etnik fay hatlarını tetikleyeceği,
– Kürtlerin Filistin’i örnek alarak harekete geçeceği ve bağımsızlık isteyeceği,
– Türkiye’nin bölünmesinin kaçınılmaz hale geleceği,
– Hatta Ankara’nın itirazlarına rağmen “Kürt halkı” için bir plebisit (halk oylaması) yapılacağı ve sonucunda üniter yapının son bulacağı gibi son derece ağır ve sorumsuz iddialar yer almakta.
Bu Yayınların Arkasındaki Amaç Ne?
Uzmanlara göre bu yayınlar; uluslararası kamuoyunda Türkiye’yi istikrarsız, bölünmeye yakın bir ülke gibi göstermek isteyen güçlerin sistematik bir algı operasyonudur. Dış politika uzmanları, bu söylemlerin bazı Batılı merkezlerin Türkiye’nin bölgesel güç olmasından rahatsızlık duyduğunun açık göstergesi olduğunu belirtiyor.
Türkiye’nin Ortadoğu’daki diplomatik çıkışları, Gazze konusundaki net tavrı ve NATO içindeki bağımsız pozisyonu, bazı çevreleri rahatsız ediyor. Bu nedenle Türkiye’yi yalnızlaştırmaya, içeride toplumsal kutuplaşmayı tetiklemeye ve dış politikada elini zayıflatmaya yönelik bilinçli bir medya dili devreye sokulmuş durumda.
“Dost Kalemler Nerede?”
Bir başka dikkat çekici gerçek ise şu: Türkiye’ye destek veren, ülkenin gerçeklerini objektif şekilde aktaran dış basın yazarlarının yok denecek kadar az olması. Türkiye’nin ekonomik, diplomatik ve güvenlik alanındaki başarılarını öne çıkaran, dezenformasyona karşı duran sesler ya susturuluyor ya da görmezden geliniyor.
Bu durum da kamuoyunda, “Türkiye’nin dışarıda dostu yok mu?”, “Niçin bu kadar sessiz kalıyoruz?” sorularını beraberinde getiriyor. Uzmanlar, Türkiye’nin küresel medya ağlarında daha güçlü, daha aktif ve daha planlı bir şekilde yer alması gerektiğini vurguluyor.
Sonuç: Tehdit Açık, Cevap Gecikmemeli
Bu tür karanlık senaryolar, sadece dış basının kurgu gücü değil; aynı zamanda psikolojik savaşın bir parçasıdır. Türkiye’nin resmi kurumlarının ve medya organlarının bu propagandaları çürüten, gerçekleri anlatan içeriklerle uluslararası alanda daha görünür olması, milli bir sorumluluk haline gelmiştir.
Türkiye ne Yugoslavya’dır ne de senaryolara teslim olacak bir ülkedir. Bu topraklar, bin yıllık birlik ve beraberliğin harcıyla yoğrulmuştur ve asılsız dış müdahale hayalleriyle sarsılmayacaktır.