Geçenlerde 4 yaşındaki çocuğuna Lesömi teşhisi koyulmuş bir aile danışmak için beni aradı:-Aileye feragatnameyi imzalattıktan sonra çocuğa KEMOPTERAPİ uygulanmışlar, çocuk kötüye gitmiş.
“Yeni bir tedavi var, yararı dokunabilir” demişler, yani “Çocuğunuzu kobay olarak kullanmak istiyoruz…” dememişler de “Yeni tedaviyi denemek istiyoruz…” demişler. Neyse, aile bunu da kabul etmiş, aileye yine imzayı da attırmışlar, kısaca çocuk ölürse-sakat kalırsa hiçbir sorumlulukları yok, her şeyin tek sorumlusu aile!
Fakat bu deneysel (Güya) tedavi ile çocuk daha da kötüye gitmiş.
Bunun üzerine aile deneysel ilacın sonraki dozlarını uygulamayı reddetmek istemiş, ama ne mümkün “Prosedür böyle uygulamak zorundasınız…” diyerek baskısı yapmışlar.
Aile; “O zaman biz de çocuğumuzu hastaneden çıkartırız…” deyince de kıyameti kopartmışlar;
“Ötenaziye müsaade edemeyiz, evinize polisle gelir zorla çocuğu alır, tedaviyi uygularız…” vs. diyerek aileyi korkutmuşlar, bir tanıdık vasıtası ile beni aradılar.
Ben; “Çocuğu zorla elinizden alamazlar ve tedaviyi reddetmek hakkınız olduğu gibi, istediğiniz aşamada tedaviden vaz geçmek de hakkınız, çocuk tedaviye yanıt vermiyor, hatta daha kötüye gidiyorsa kimsenin gönlü yapmak zorunda değilsiniz…” dedim.
Anne;
-“Ama bizim gibi durumu kötüye gittiği için çocuğunu evine götüren aileyi polisle tekrar hastaneye getirdiler…” dedi.
Bende; “Öyle şey olamaz, polis böyle bir şey için zor kullanamaz, çocuğu da zorla hastaneye getiremezler, ailenin gözünü korkutmuşlardır, kendileri hastaneye getirmiştir, peki hastaneye getirdikleri çocuğa ne oldu?” diye sordum.
Aile;
-“Bir ay sonra hastanede ÖLDÜ, bizim kaldığımız süre içinde yedi tane çocuk öldü zaten…” dedi!
Pekiyi bu çocuğa nasıl LÖSEMİ teşhisi koyuldu.
Tabi ki testler ile!
Testler yanlış sonuç vermiş olabilir mi? EVET!
Tedavi yanlış olabilir mi? EVET!
Sonrasında aileyi arayıp gelişmeleri sordum; aile çocuğunu hastaneden kaçırmış, güvenilir bir çocuk hastalıkları uzmanına muayene ettirmiş, ilgili testleri yaptırmışlar, sonuç; “Teşhis ve tedavi yanlışmış, bu güya tedaviler çocuğa çok zarar vermiş, bu noktada çocuğun yaşayacağına dahi ümit verilemez…” neticesi çıkmış. Aile çocuğunu alıp köyüne gitti, şimdi dava açmak için çocuğun kendini toparlamasını ve başka bir rapor almayı bekliyoruz. İşte “ZORUNLU OLDUĞU İDDİA EDİLEN (Topuk Kanı gibi) TESTLERİNİN TÜRK MİLLETİNİ GETİRECEĞİ NOKTA” budur; Öldüren tedavilere zorlanmak!
Artık eskisi gibi çocuklara hastalık bulguları ile teşhis koymak istemiyorlar, teste göre hasta iseniz (hiçbir hastalık belirtisi göstermeseniz dahi) hastasınız, o kadar. Buna da “Erken teşhis” diyorlar. Halbuki testler sadece bir maddenin, bir genin, virüs veya bakterinin vücudunuzda olup olmadığını belirler, bu da mutlaka hasta olduğunuz, tedaviye ihtiyacınız olduğu anlamına gelmez, bunun başkaca (Çevresel) sebepleri olabilir.
Covit-19 döneminde bu tabloyu daha net gördük, hiçbir hastalık belirtisi göstermeyen insanları PCR testleri ile hasta ilan edip (Çok ağır yan etkileri olan ve sonradan faydasız olduğunu kabul ettikleri) tedavilere-ilaçlara zorladılar. Sonuç; Yürüyerek hastaneye gidenlerin Covit-19 tedavileri uygulandıktan sonra cenazeleri eve geldi.
Aynı şey kanser için de söyleyebiliriz. Sizde kanser hücrelerinin olması, kanser hücrelerinin bir yere istif edilmesi (Kitle oluşması) sizin ölümcül bir kanser hastası olduğunuz, kemoterapi almanız gerektiği anlamına gelmez. Ancak kemoterapi almanız sizi peki ala öldürebilir. Rahmetli dedeme de kanser teşhisi koyulmuştu, ancak “kanserden değil, kanser ilaçlarının böbreklerini iflas ettirmesi sonucu ölmüştü.” Bunu da bize doktoru söylemişti.
BUNLARIN ÇOK İYİ NİYETLİ OLDUKLARINI FARZ EDELİM;
Testi ret edemez iseniz; standart-prosedüre uygun tedaviyi hatalı olsa dahi ret edemez hale gelirsiniz, hatta çocuğunuzun durumu bu (Güya) tedaviler ile kötüye gitse ve hatta ÖLMEYE BAŞLAŞA DA!
“Günümüzde topuk kanı ile ilgili yaşanan bütün baskılara rağmen hukukumuzda sağlıklı çocuğa uygulanmak istenen testi ret etmenin bir cezası-yaptırımı yoktur.” Mahkemeden tedbir kararı alsalar dahi bu karara dayanarak ne çocuğunuza zorla test yapabilirler, ne sorumsuz ebeveyn olduğunuzu iddia ederek çocuğunuzu elinizden alabilirler, ne de size bir hapis cezası verebilirler.
Ancak bu testler ile hasta ilan edilmiş bir çocuğun (Prosedüre uygun) tedavisini yaptırmayı “Bu ilaçların çok ağır yan etkileri var, tedavisinin hiçbir garantisi yok, aile doktorumuz çocukta bu hastalık yok diyor…” vs. diyerek ret ederseniz; TCK. 233, TMK m.348 kapsamında sorumluluğunuza gidilebilirler. Bu durumda mahkemenin en fazla yapabileceği şey çocuğunuzu başka bir sağlık kuruluşuna (Test sonuçları ile birlikte) sevk edip, çocukta o hastalığın olup olmadığını sormaktır ve Sağlık Sektöründe kimse kimsenin ayağına basmaz, buna cesaret edemez, çünkü sistem merkezidir ve siz de çaresiz kalırsınız.
“Tek çareniz (zorunlu olduğu iddia edilen ve gittikçe arttırmayı hedefledikleri) genel sağlık tarama testlerini RET ETMEK, yani sarı öküzü baştan vermemektir.” Elbette çocuğunuzda bazı hastalık belirtileri varsa onu güvendiğiniz bir doktora götürmelisiniz, ama hiç bir şekilde günümüz ticarileşmiş sağlık sektörünün “Erkenden teşhis ettik, ancak şu şu tedavi ile kurtulabilir vs.” laflarına güvenip bunlara teslim olmamalısınız.
Günümüzde sağlık sektörü tamamen özelleşmiştir, “Devlet-kamu hastanesi denilen yerlerin dahi sadece binaları devlete aittir, ancak sistem özeldir ve dışarıdan yönetilir, bunların durumu Devlete ait AVM’leri kiralayan özel şirketlere benzer.” Sağlık Bakanlığından bağımsız olan MEDULA sistemine her şeyi kaydederler, Amerikan merkezli Tıp Kartelleri ve Dünya Bankası tarafından dolaylı olarak yönetilirler. Bunların çocuklarımızı hasta ilan ederek gereksiz ilaç-tedavi-ameliyat satmakta ciddi menfaatleri vardır. Sağlık Bakanlığının ise test ve tedavi prosedürleri üzerinde bir yetkisi yoktur. Yani aslında Sağlık Bakanlığı Sağlık Sektörünü değil, sektör dolaylı olarak Bakanlığı yönetiyor diyebiliriz.
PEKİYİ YA NİYETLERİ KÖTÜ İSE;
Dış kaynaklı bu güç; testleri ve tedavi prosedürlerini ayarlayarak kimsenin ruhu dahi duymadan yüzbinlerce çocuğu hasta edebilir veya öldürebilir ve prosedüre uydukları için hakkınızı da arayamazsınız, daha doğrusu haklı olduğunuzu ispat edemezsiniz (Covit-19 döneminde olduğu gibi.), Kısaca “Yenidoğan” çetesi ne yenidir, nede birkaç hastane ile sınırlıdır. İşte bu Topuk kanı (Ve diğer Genel Sağlık Tarama testlerini) ZORUNLU KABUL ETMENİN, BUNLARA BOYUN EĞMENİN SONUCU BUDUR; çocuğunuzun HAYVAN-KOBAY olduğunu kabul etmek!
Kısaca seçim sizin;
-Ya boyun eğin, hayvan muamelesi görün,
-Ya da DİRENİN, İNSAN OLMAYI SEÇİN.
Av. Cüneyt Bülent ŞEKER
YARARLANILAN KAYNAKLAR;
Doç. Dr. Cüneyt Konuralp
https://www.habervakti.com/doc-dr-cuneyt-konuralptan-ezber-bozan-topuk-kani-aciklamasi
https://www.youtube.com/watch?v=y4E9p5wgopY
———
Prof. Dr. Alişan Yıldıran ( Çocuk Hastalıkları ve İmminoloji uzmanı )
http://www.gidahareketi.org/yazi-bebeklerde_topuk_kani_neden_verilmemeli-920
Dr. Uğur Yılmaz (Cerrah, Bilirkişi, Eski SGK çalışanı)
http://sagligin-karanlik-yuzu.blogspot.com/2025/04/dunyanin-en-pahali-ilaclari-nasil.html
Avukat Cüneyt Bülent Şeker