Hasan KAYA – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı
Allah insana iki göz, iki kulak vermiş; ancak bir ağızla yaratmıştır. Bu yaratılışın hikmeti üzerine nice söz söylenmiş, en anlamlısı belki de şudur: “Gördüğünü ve duyduğunu iki kere düşün, sözünü ise bir kere söyle.”
Ancak ne yazık ki, günümüz siyasetinde bu incelikten ve vicdani duruştan eser kalmadı. Bir insanın son yolculuğuna uğurlandığı, acının en derin yaşandığı cenaze merasimleri bile artık siyasi mesaj verme aracı haline geldi. Bu durum yalnızca ölenin değil, geride kalanların da ruhunu yaralıyor.
Cenazeler; siyaset değil, dua yeridir. Mikrofonların, kameraların karşısında gösteri yapmanın değil, susmanın, sabrın ve saygının zamanıdır. Merhameti unutup, politik hesaplara gömülmek; toplumun vicdanına ihanettir.
Siyaset, her şeyi malzeme yapabilir ama cenazeyi değil!
Bir ölü üzerinden prim yapılmaz, yapılmamalıdır.
Vicdanın iflas ettiği bu tür yaklaşımların toplumda karşılığı yoktur; olamaz da. Gerçek olan şudur:
Susulması gereken yerde konuşanlar, konuşulması gereken yerde sessiz kalırlar…
Hasan KAYA
Cenazeden Siyaset Çıkarmak: Vicdanın İflası
Allah insana iki göz, iki kulak vermiş; yalnızca bir ağız ile yaratmıştır. Rabbimin hikmetine sual olunmaz elbette. Ancak bazıları bu yaradılış düzenini kendilerince şöyle yorumlamıştır: “Gördüğünü ve duyduğunu iki kere düşün; sözünü ise bir kere söyle.”
Bunun yanında Yüce Rabbimiz, Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve insanlığa rehber olarak gönderdiği Peygamberimiz (SAV) aracılığıyla, insanın nasıl yaşaması, nasıl konuşması, neler yapması ve nelerden sakınması gerektiğini açıkça bildirmiştir.
Ne var ki insanoğlu heva ve hevesine uyduğu için Rabbimizin emirlerini göz ardı etmiş, Peygamberimizin (SAV) sünnetini de görmezden gelmiştir. Kendi kıt aklıyla düzen kurmaya kalkışmış; ben merkezli bir kısır döngüye saplanarak sosyal hayatı içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir.
Günümüzde de maalesef bu çıkmaz zirve yapmış vaziyettedir. Yalanın bini bir para… Manipülasyon için olsun, çıkar için olsun, hakikatin üstü örtülmekte; sözün değeri, güvenin kıymeti her geçen gün aşınmaktadır.
Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olanlar ve yancısı, trolü ise hâl ve hareketleri, söz ve söylemleriyle mevcut karmaşa ortamını çözüm üretecekleri yerde yangına benzin dökercesine harlamaktadırlar.
Manisa Şehzadeler Belediye Başkanı genç bir kızımız kansere yenik düştü… Acısını paylaşıyor ve anne babasına, ailesine, sevenlerine Allah (CC) sabrı cemil ihsan etmesini diliyorum…
Acı üzerinden siyaset yapılmaz; ama bazıları bu acılı olaydan dahi prim yapmaya kalkışarak, genç yaşta vefat eden Şehzadeler Belediye Başkanı üzerinden üretilen söylentileri CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında çıkarılan iğrenç haberlerle birleştirip pervasızca siyasi gündem oluşturma ve oy devşirme çabasına giriştiler.
Yapmayın Allah’ınızı severseniz…!
Genç yaşta bir kızımız hayatını kaybetti… Bu kızımız belediye başkanı olmaktan öte bir anne ve babanın evladıydı… O anne ve babanın acısını anlatabilecek söz hiçbir dünya lügatinde yoktur… Onların acısı hürmetine saygı duymak ve susmak gerekirken, ağız ishaline tutulmuş bazıları gündemde bu söylentiler üzerinden dem vurmaya başladılar…
Siyaset, gazetecilik veya yorumculuk yapacaksanız kırmadan, dökmeden dağıtmadan, çarpıtmadan yapın. Yapmanız gerekenlere yoğunlaşın ve milletin çoluk çocuğunu, inancını, kutsalını rahat bırakın… Cenaze evinden çıkan mevta ve sevenleri için lütfen susun… Herkes acısını yaşasın, üzüntüsünü paylaşsın…
Cazgırlık yaparak yarayı gereksiz yere kaşıyıp kangren hâline getirmenin, sonra da karşısına geçip ağıt yakmanın hiç gereği yok…
CHP’lisi, AK Partilisi, MHP’lisi ile topyekûn partili ve partisiz bu ülkenin yaşlısı genciyle bütün vatandaşlarımız bizim insanımızdır… Birini önceleyip diğerini ötekileştirmek; birini yüceltip diğerini aşağılamak şimdiye kadar bu ülkeye zarar vermekten ve insanları ayrıştırmaktan, kutuplaştırmaktan başka hiçbir şeye yaramadı…
Eleştiri ve tenkitte “İğneyi önce kendimize, çuvaldızı başkasına batırma” düsturuyla hareket etmeliyiz ki orta yol bulunsun ve toplumsal barış sağlanabilsin…
İslam’ın bu konudaki emri ortadadır: “Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse, onu araştırın; yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de yaptığınıza pişman olursunuz.”
Burada dikkat çekilen nokta şudur:
Aslında bu ayet, günümüzde “doğrulama kültürü” dediğimiz şeyin özünü anlatıyor. Sosyal medyada, kahvehane sohbetlerinde veya günlük hayatta duyduğumuz her haberi sorgulamadan kabul etmek, yanlış anlaşılmalara ve haksızlıklara sebep olabilir.
“Kişiye yalan olarak, her duyduğunu söylemesi yeter.” (Müslim, Mukaddime, 5) Hadisi Şerifi ise akıldan hiç çıkarılmamalıdır…
Bir yalancı haber, şehrin üstüne çöken bir sis gibidir. İlk bakışta masum, hatta serinletici görünür; ama içine giren her adımda yönünü kaybedersin.
Kahvehane köşesinde bir fısıltı, meydanda bir bağırış, ekranda bir paylaşım… Hepsi aynı sisin parçalarıdır. Ve sisin ardında saklanan yalancı, kendi sesini yankıya dönüştürür: “Ben gerçeğim!” der. Oysa yankı, gerçeğin kendisi değil, sadece boşluğun çarpmasıdır.
Araştırmadan kabul edilen her söz, toplumu kör eden bir duman olur. Bir yanlış bilgi, bir ömrü gölgeye hapseder. Vicdan, sisin içinde yolunu kaybeder; hafıza, bulanık bir aynaya dönüşür.
Ayetin uyarısı işte burada yankılanır: “Araştırın, yoksa pişman olursunuz.” Çünkü sisin ardında hakikati aramayan, kendi pişmanlığının içine hapsolur.
Toplumsal suskunluk, bu sisin en büyük dostudur. Kimse sorgulamazsa, yalancı haber gökyüzünü kaplar. Sessizlik, suç ortaklığına dönüşür; vicdan kirlenmiş bir aynaya…
Sonra da kimisi şeytanın avukatlığına, kimisi de hak adına konuştuğunu zanneden birilerine dönüşür; ölümün varlığını unutup dili ve sözleriyle ortalığı karman çorman ve darmaduman ederler…
Aslında genç yaşta kaybettiğimiz Şehzadeler Belediye Başkanının ölümü, anlayabilenler için birçok gerçeği yüzümüze çarpıyor değil mi?