Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı: Zeki Baştürk
Canan Sergül, “İnsanlığın Kitabını Yazdım” adlı eseriyle edebiyat dünyasında cesur bir kapı aralıyor. Kitap, daha kapağında sorduğu derin bir soruyla dikkat çekiyor: “İnsanlığın bir kitabı olur mu?” Bu soru, kitabın yalnızca bir anlatı değil; aynı zamanda bir içsel sorgulama metni olduğunun işaretini veriyor.
Sergül, okura öğütler ya da hazır cevaplar sunmuyor. Aksine, insanın karmaşık doğasına dokunarak onu çelişkileriyle, korkularıyla, acılarıyla ve umutlarıyla baş başa bırakıyor. Eser, klasik tür sınırlarını aşarak deneme, anlatı, içsel monologlar ve felsefi sorgulamaları ustalıkla harmanlıyor.
Yazarın en dikkat çekici yönü; didaktik olmayan, yargılamayan ama derinden sarsan anlatımı. Sergül, okuru yalnızca insanlıkla değil, kendisiyle de yüzleştiriyor. Her paragraf, aynaya bakmayı cesaret isteyen bir yolculuğa dönüşüyor.
Canan Sergül, bu kitabıyla şunu fısıldıyor adeta: “İnsanlığa dair bir şey yazacaksan, önce kendine dürüst olacaksın.”
Ve bu eser, o dürüstlüğün güçlü bir yansıması.

“İNSANLIĞIN KİTABINI YAZMAK” OLASI MI?
Canan Sergül, “İnsanlığın Kitabını Yazdım” adlı kitabıyla iddialı bir kapı aralıyor okura. Daha kapağında soruyu fısıldayan bir kitap bu: İnsanlığın bir kitabı olur mu? Olursa kim yazar, ne yazar, kimin adına yazar? Sergül, bu soruların kolay yanıyı olmadığını bilerek yola çıkıyor ve okuru, hazır doğrularla değil; yüzleşmelerle baş başa bırakıyor.
Kitap, tek bir türün kalıplarına sığmıyor. Deneme, anlatı, iç konuşmalsr ve yer yer felsefi sorgulama iç içe geçiyor. Yazar, insanı yalnızca biyolojik bir varlık olarak değil; çelişkileri, korkuları, acıları, iyilikleri ve kötülükleriyle birlikte ele alıyor. En çarpıcı yanı ise, insanı yargılamaktan çok aynaya bakmaya zorlaması. Okur, satırlar arasında ilerlerken sık sık kendisiyle karşılaşıyor.
Sergül’ün dili yalın ama yüzeysel değil. Büyük laflardan özellikle kaçınıyor; çünkü insanlığın trajedisinin zaten süslü tümcelerev gereksinimi olmadığını biliyor. Savaşlar, adaletsizlikler, yalnızlık, sevgisizlik ve umursamazlık; kitapta birer “olay” olarak değil, insanın içinden taşan durumlar olarak yer buluyor. Bu yönüyle yspıt, günümüz dünyasının vicdan kaydını tutan bir metne dönüşüyor.
İnsanlığın Kitabını Yazdım, “iyi insan–kötü insan” gibi keskin ayrımlara yaslanmıyor. Aksine, insanın gri alanlarını görünür kılıyor. En güçlü yanlarından biri de burada: Okura üstün bir yerden seslenmeyen, onunla aynı masaya oturan bir anlatıcı var karşımızda. Bu sıcaklık, içtenlik ve doğallık kitabın etkisini artırıyor.
Ancak kitap, kolay okunan bir metin olmasına karşın rahat okunan bir metin değil. Çünkü rahatsız ediyor, düşündürüyor, yer yer can acıtıyor. Belki de insanlığın kitabı tam olarak böyle bir şey olmalı: Okuru konfor alanından çıkaran, onu kendi sorumluluğuyla baş başa bırakan bir metin.
Sonuç olarak Canan Sergül, bu kitabıyla “insanlığın kitabı”nı yazdığını savlamıyor, aslında onu yarım bırakıyor. Çünkü insanlığın kitabı, her okurun vicdanında tamamlanıyor. Ve belki de en doğru yer orasıdır.
Felsefik ve etik kavramların ele alındığı bu kitapta yazar, görüşlerini özlü sözlerle ve şiirlerle pekiştiriyor.
Kendisini tanımak kendisiyle yüzleşmek isteyenler bu kitabı mutlaka okumalı.
Zeki BAŞTÜRK