BURSA SANATIN KENDİSİDİR

BURSA SANATIN KENDİSİDİR
Yayınlama: 15.09.2025
A+
A-

Ahmet Koçak – Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazarı

Bursa… Tarihiyle, doğasıyla, kültürüyle olduğu kadar sanata kattıklarıyla da her zaman özel bir şehir olmuştur. Sadece bir üretim ve sanayi kenti değil, aynı zamanda duygunun, estetiğin ve sanatın da yoğrulduğu bir medeniyet beşiğidir. Bursa deyince sadece Uludağ, İskender kebap veya tarihi çarşılar akla gelmemeli; bu toprakların bağrından çıkan sanatçılar da bir o kadar kıymetlidir.

Müziğin Bursa’sı:

Türkiye’nin sanat güneşi Zeki Müren, sesiyle ölümsüzleşen Müzeyyen Senar, romantik besteleriyle gönüllere taht kuran Yıldırım Gürses, mistik sözleri ve eşsiz müziğiyle unutulmayan İlhan İrem… Her biri Bursa’nın müzikal dokusunun bir parçasıdır. Sadece şehri değil, Türkiye’yi etkilemiş sanatçılardır bunlar.

Tiyatro ve sinemanın Bursa’dan çıkma yıldızları:

Erdal Özyağcılar, Halil Ergün, Erkan Can, Aydan Şener, Beyazıt Öztürk, Ata Demirer ve Devrim Nas… Her biri tiyatro sahnesinden televizyon ekranına, sinema perdesine kadar uzanan büyük bir emeğin ve yeteneğin temsilcisi. Oyunculukta Bursa’nın damgasını her projede görmek mümkün.

Karikatürün ustası: Cemal Nadir Güler

Bursa’nın sembollerinden biri olan Cemal Nadir, sadece çizgileriyle değil, zekâsıyla da hafızalarda yer etti. Somurtkan tavırlarıyla tanınmasına rağmen, soyadına ithafen yapılan esprilere karşı verdiği o meşhur cevap hâlâ hafızalarda:
“-Bu ne somurtkanlık üstadım? Halbuki sen “Güler”sin!”
-“Yanılıyorsun dostum… Ben Nadir Güler’im.”*

İnce zekâ, derin düşünce… Bursa’nın sanatsal dokusunu anlatan en zarif örneklerden biri.

Edebiyat ve resimde de öncü isimler:

Yazın dünyasında Pınar Kür, Nezihe Meriç, İsmail Hakkı Bursalı gibi kalemler; resim sanatında ise Şefik Bursalı gibi ustalar, Bursa’nın kültürel zenginliğinin başka bir yüzüdür. Her biri, kalemiyle ya da fırçasıyla şehrin ruhunu satırlara ve tuvallere taşımıştır.

Sanat bir şehrin aynasıdır.

Ve Bursa bu aynada sadece tarihini değil, duygusunu, düşüncesini ve estetiğini de yansıtır. Sanatçılarıyla gurur duymayı bilen bir şehir, geleceğe daha güçlü bakar. Bu nedenle Bursa sadece “sanatçılar yetiştiren şehir” değil; aynı zamanda sanatın ta kendisidir.

BURSA’DA SANAT VE SANATÇILAR
Bursa’da sanat deyince;
Müzikte; Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Yıldırım Gürses, İlhan İrem…
Tiyatro ve Sinemada; Erdal Özyağcılar, Halil Ergün, Erkan Can, Aydan Şener, Beyazıt Öztürk, Ata Demirer, Devrim Nas…
Karikatürde; Cemal Nadir Güler.. (Somurtkan bir kişiliğe sahip karikatür ustasına üzüntülü olduğu bir günde sorarlar:
-Bu ne somurtkanlık üstadım? Halbuki sen “Güler”sin!” Cemal Nadir yanıt verir:
-Yanılıyorsun dostum… Ben Nadir Güler’im.)
Yazında; Pınar Kür, Nezihe Meriç, İsmail Hakkı Bursalı…
Resimde; Şefik Bursalı.. ilk akla gelenlerdir.
Günümüzde bir avuç denecek sanatçı ve sanatsever Bursa’da sanatı yaşatmak ve yeşertmek için çabalayıp duruyor. Bunlar Türkiye genelinde tanınmasa da Bursa’da tanınan kişilerdir. Zaman zaman aralarına katılarak onların sanatı yeşertmek, ülkeyi bu konuda çöl olmaktan kurtarmak için çabalarına tanıklık ederim. Kimisini tanıyorum, kimisini de sosyal medyadan tanıyor ve izliyorum.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Bursa Kent Konseyi Edebiyat Çalışma Grubu’nun üçüncü toplantısına katıldım. Oya KORKMAZ Hanımın kolaylaştırıcılığında yürütülen çalışmanın ilk konuşmacısı başkan Duran SAPER olmuş. Geç kaldığım için konuşmasını dinleyemedim. Yanıma gelerek konuşması hakkında bilgi verdi sağ olsun. Duran Bey Tokatlıdır. Küçük yaşta annesini kaybetmesinin acısını hâlâ üzerinde taşıyan duygusal şiirlerin üstadı bir eğitimcidir.
Sebahattin Abi yine yeni çalışmalarını anlattı kürsüden. Facebook profilinde ‘Adın Kavuşmak Olsun’ kitabını paylaşmış. Kitabın adının altında da güzel bir tümce dikkat çekiyor; “Önce özlemeyi unuttur bana, sonra git istersen.”
Meslek lisesi müdür yardımcısıyken bu yaz emekliye ayrılan, emeklilik döneminde sanatsal aktivitelere daha fazla zaman ayıracağını sezdiren Şerife Tekmen TÜRK konuştu. On yıllık yöneticilikten kurtulmak kolay olmaz; burada da milli bir bayramı yönetiyormuş gibi heyecanı vardı. Kendisinden okumak için bir öykü ya da romanını istedim. Ben de kendisine bir kitabımı armağan edeceğimi söyledim. Çantasında varmış, imzalayıp; Bekleyiş(Öykü), Kalabalıklar ve Papatyalar(şiir) iki kitabını armağan etti sağ olsun.
O ve Duran Bey yerinde oturmuyor salonda, koridorda geziyorlardı. Bir başka gezen kişi ise Hatice Türkmen YURTSEVEN Hanımdı. O da katılımcıların imzalarını alıyordu
“Bir insana “eksik olma” demek ne güzel bir ifade değil mi.! “Eksik olma” çünkü varlığın ne güzel diyenleriniz olsun inşallah” Eksik olmayın kıymetli Sayfacanlarım. Sürekli takipte olanlarım. Okuyup da beğeni yapanlarım. Okuduğunu anlayarak yorum yazanlarım. Eksik olmayın, sağ olun, var olun, nur olun inşallah!” . Paylaşımının altında konuşurken ki bir resmini görünce onun da önceden konuşma yaptığını anladım.

Hareketli, çalışkan ekibi iş başında izlemek keyifliydi.
Şiir okuma bölümüne geçildi. Salon şairlerle doluydu ve herkes kendi şiirini okudu. Onlara heveslendim ve şiir yazamadığıma üzüldüm. Güzel şiirlerim olsaydı onlardan hangisini okuyacağımı seçerken tatlı bir telaş yaşasaydım güzel olmaz mıydı? Neyse ki ben de düz yazı yazabiliyorum, diyerek kendimi teselli ettim. (Yine kendi kendimi tedavi ettim.)
Bir Kuple Şiir, Bir Kuple Şarkı grubunun, Bursa’daki Gezek’lerin, koroların filmini çeken ve sosyal medyada paylaşan Selahattin SEYMEN de ortalarda yerini almış çekim yapmakla meşguldü. Uzaktan selamlaştık.
Derneklerde, sanatsal aktivitelerde sıkça adını duyduğum Profesör Fuat Odabaşıoğlu da çalışma yöntemleri hakkında bilgiler verdi. Kendisi ile hep tanışmak isterdim; şans ayağıma gelmişti; değerlendirdim ve tanıştım.
Orhan Kılıç duygusallığı tavan yapmış; şarkı ve şiir yorumcusu güzel bir insandır. Onu gördüğümde ‘herkes onun gibi olsa insanlar incinmeden yaşar’ düşünceleri geçer hep aklımdan. Bir arkadaşıyla sahneye çıktılar. Bir şarkının öyküsünü anlattı. Arkadaşı şiirini okudu. Orhan Bey şarkısını çalgısız söyledi. Dinlemeye değerdi. Bu kadar hatasız sunumdan kuşkulandım sonradan sordum¬; doğaçlama olduğunu önceden bir prova yapmadıklarını söyledi. Demek ki İnsan şiiri, şarkı söylemeyi severse her şey kolay oluyor.
Çıkışta yanımda kızıyla yürüyen gözümün bir yerden ısırdığı kadının kim olduğunu düşününce çıkardım. O sosyal medyadan şiir yorumlarını izlediğim, paylaştığım Rüya Güneş’ti. Yüz yüze tanıştım. “Rüya Hanım merhaba. Ben sizi daha iri yarı biri sanıyordum” dememe gülümsedi; “Beni gören herkes aynı şeyi söylüyor.” diye yanıtladı.
“-Merhaba. Günaydın. Nasılsınız?
-İyi diyelim iyi olsun. Ya siz?
– Teşekkür ederim ben de iyiyim. İyi günler dilerim…”
Gibi sıradan bir diyalogu Rüya Hanıma, Hayati Yıldırım’a, Orhan Kılıç’a versek onlar şiir formatında yorumlasa; o sıradan diyalog şiir olur çıkar. Yani öyle güzel yorumculardır.
Şiir okumaları devam ederken telefonum çaldı dışarı çıktım. Konuşurken gökyüzüne baktım; içgüdüsel olarak Bursa’nın soğuyacağını sezen leylekler, diğer göçmen kuşlar Atatürk Kültür Merkezi Koza Salonu’nun üzerinden geçerken amatörce çalışan Edebiyat Çalışma Grubu’ndaki güzel insanlara kanatlarıyla selam edip vedalaştılar. Üzerimde kalmasın arkadaşlara göçmen kuşların selamını ileteyim hem de çalışmalarında başarılar dileyeyim…
ahmet.kocak16@hotmail.com

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.