Bayramda Bursa’nın Kalbinde Bir Yolculuk: Ahmet Koçak’ın Gözünden Şehir ve Tarih

Bayramda Bursa’nın Kalbinde Bir Yolculuk: Ahmet Koçak’ın Gözünden Şehir ve Tarih
Yayınlama: 08.06.2025
A+
A-

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarı Ahmet Koçak, Kurban Bayramı’nın ikinci gününde kaleme aldığı yazısında, şehrin bayram atmosferini ve tarihi dokusunu gözler önüne serdi. Koçak, belediye otobüsüyle çıktığı yolculukta, Bursa’nın geçmişiyle bugünü arasında kurduğu köprüyü okuyucularıyla paylaştı.

Tarihin İzinde: Muradiye ve Tophane

Koçak, gezisine Muradiye semtindeki Muradiye Külliyesi’nden başladı. II. Murat’ın türbesini ziyaret ettikten sonra, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın türbesine yöneldi. Ziyaretçiler, türbede dualar ederek manevi atmosferi paylaştılar.

Tophane’deki Osman Gazi ve Orhan Gazi türbeleri, bayramın en yoğun ziyaretçi akınına uğrayan yerler arasındaydı. Özellikle Osman Gazi’nin türbesi önünde oluşan kalabalık nedeniyle ziyaretler geçici olarak durduruldu. Nöbet değişimi seremonisi, vatandaşlar tarafından ilgiyle izlendi ve cep telefonlarıyla kaydedildi.

Efsanelerle Yoğrulmuş Bir Ziyaret: Okçu Baba Türbesi

Tophane’den aşağı inen Koçak, Okçu Baba Türbesi’ni ziyaret etti. Türbenin tanıtım yazısında yer alan efsane, ziyaretçilerin ilgisini çekti. Rivayete göre, Orhan Bey döneminde yaşayan Nusret Bey, Uludağ’ın zirvesinden attığı okun düştüğü yere gömülmeyi vasiyet etmiş ve okun düştüğü yere defnedilmiş.

Bayramda Bursa’nın Canlılığı

Koçak’ın gözlemlerine göre, bayramın ikinci gününde Bursa’da işyerlerinin büyük bölümü açıktı. Yeme içme ve giyim mağazaları, yoğun müşteri trafiğiyle dikkat çekti. Tarihi ve turistik alanlar, hem yerli hem de yabancı turistlerin akınına uğradı.

Ahmet Koçak’ın kaleme aldığı bu yazı, Bursa’nın bayramdaki canlılığını ve tarihi zenginliğini bir arada sunarak, okuyucularına şehrin ruhunu hissettirdi.

İşte o yazı; BAYRAMDA BURSA’YI GEZDİM
Bayramın birinci gün telaşı geçtikten sonra ikinci gün Bursa’da Bayramın nasıl geçtiğini görmek için belediye otobüsüyle düştüm yola. İşyerlerinin üçte ikisi açıktı. Yeme içme ve giyim mağazalarının hepsi açıktı ve bolca müşterisi vardı. İnsan kalabalığının en yoğun olduğu yerler tarihi ve turistik yerlerdi.
Gezime Muradiye semtindeki Muradiye külliyesiyle başladım. İkinci Murat’ın türbesinden sonra babası Kanuni Sultan Süleyman tarafından boğularak öldürülen Şehzade Mustafa’nın türbesini ziyaret ettim. Kalabalıklar içeri girip dualar ediyorlardı.
Ardından Tophane denilen Osman Bey ve Orhan Bey’in türbelerinin olduğu yere gittim. Osman Bey’in türbesinin önünde çok kalabalık birikmiş, türbe geçici olarak ziyarete kapatılmıştı. Kapıda bekleyen iki nöbetçi askerin nöbet törenini izlemek isteyenler nöbet değişimi seremonisini cep telefonları ile kaydettiler.
Tophaneden aşağı doğru inerken sol tarafta Okçu Baba türbesine indim. Tanıtım yazısındaki bir tümce dikkatimi çekti; Orhan Bey zamanında ok ve yay yapan Nusret Bey bir söylentiye göre okunu ve yayını yanına alarak Uludağ’ın zirvesine çıkmış. Yayını gerip okunu Bursa’ya doğru atmış ve “ok nereye düşerse mezarımı oraya yapın.” demiş. Ok türbesinin olduğu yere düşmüş ve öldüğünde buraya gömmüşler. Türbeyi ziyaretten çıkan otuz -otuz beş yaşlarındaki adamla bayramlaştıktan sonra aramızda geçen kısa konuşma:
“Burada Okçu Baba Uludağ‘ın zirvesinden okunu atmış buraya kadar gelmiş, yazıyor. Kuş uçumu mesafe yaklaşık on üç km. Sen ne dersin?”
“İman gücüyle duayla olur. ”
“İman gücümüz var. Çok da dua ediyoruz ama İsrail’in Gazze’deki zulmünü durduramıyoruz.”
“Sade iman gücüyle duayla olmaz. Tevekkül de lazımdır. Tevekkül tedbir almak, silah üretmek, teknolojide ileri gitmek demektir. Bizde o eksik de ondan:”
“Türkçe sözcükler kullanmayı yeğlerim de Arapça sözcük olan tevekkül: Her şeyi Tanrıya, yazgıya bırakma anlamına geliyor. Yanlış biliyorsun delikanlı.”
“Doğru biliyorum. İmanla birlikte tevekkülde de ileri gitmemiz lazım. Yani aklımızı çalıştırmalıyız. Tank, top, uçak yapmalıyız.”
“Eğitimin nedir?” diye sorarken bir yandan da internetten tevekkülün anlamını buldum.
“Üniversite mezunuyum. İşletme okudum.”
Telefonu uzattım. Anlamını okudu. Benim dediğim gibiydi. Böyle haklı çıktığım durumlara bayılırım. Ama o hiç de bayılmadı;
“Baktığın Gogıl Yahudilerin elinde. Benim dediğim anlamda hiç yazarlar mı? Hıristiyanların, Yahudilerin öğretisinin etkisi altındayız.”
“İnternet çıkmadan önceki sözlüklerde de aynı şey yazıyor.”
“Siyonizm’in etkisi tüm bunlar abi.” dedi ve ayrıldı. Okumuş cahil konusunda da dünya lideriyiz, düşüncesi geçti aklımdan.
Ulucami, Kozahan, Setbaşı köprüsünün altındaki lokanta ve kafelerdeki insan kalabalığını izleyerek Birinci Mehmet’in (Çelebi Mehmet)yattığı Yeşil Türbeyi ve Karşısındaki Yeşil Cami’yi de gezdikten sonra Emir Sultan mezarlığını ikiye bölen yoldan yürüyerek Emir Sultan’a geldim. Türbede dua okuyanları, camide namaz kılanları izledim. Etraf tur otobüsleri, elinde bayrak tur rehberleriyle doluydu. Çok turist görünce İtalya’nın Floransa’sına benzettim Bursa’yı.
İki adamın konuşmasına kulak misafiri oldum. Biri:
“Emir Sultan Yıldırım Bayezid’in damadıdır. Peygamber soyundan geldiğine inanılır. Padişahların yakınlarına da çok saygı gösterilirdi. Öyle ki; bu semtte Emir Sultan rahatsız olur, diye ramazanda davul çalınmazmış. Emir Sultan rahatsız oluyor da Şevket Sultan rahatsız olmuyor mu da benim mahallemde gümbür gümbür ramazan davulu çalıyorlar.” dedi. Şevket sultan kimmiş, diye düşünmeye başladım. Öyle bir padişah ve yakını bilmiyordum. Sorsam Okçu Baba’daki gencin durumuna düşeceğim. Sormasam kafama takılır gece uyuyamam. Yaklaşıp bayramlaştım ve sordum:
“Bağışlayın beni. İsteyerek konuşmalarınıza kulak misafiri oldum. Ya arkadaş bu Şevket Sultan kimdir çıkaramadım?”
“Ha bizimi dinlediniz. O ‘istemeden’ değil miydi? Espri yapmıştım. Şevket Sultan ben oluyorum.” Esprisine güldüm ve vedalaşıp Emir Sultan’ın mezarından elli metre aşağıda yatan Sanat Güneşimiz Zeki Müren’in mezarına indim. Aynı mezarlıkta İncirli Caddesi üzerinde yatan, genç yaşta öldürülen Sinan Ateş’in mezarını da ziyaret ettim.
Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu Çelebi Mehmet’i ziyaret edip babası Yıldırım Bayezid’i ziyaret etmemek olmazdı. Onun külliyesini ve türbesini de gezdikten sonra yoruldum. Neredeyse on kilometre yürümüştüm.
Tıklım tıklım dolu belediye otobüsüne bindim. Benden çok yaşlı bir adam yerinden kalktı ön sağdaki geniş koltuğu bana verdi. “Görüyor musun?” dedim içimden “o kadar padişahın evliyanın mezarlarını ziyaret ettim yararını hemen gördüm. Hayırlı yoldan yürüdüğüm, yorgun olduğum için bana hemen yer verildi.” derken adam kulağıma eğildi “ Ben önümüzdeki durakta ineceğim.”
Adam indi. Yakınımdaki bir genç:
“Abi ben bu koltuğun boşalmasını iki saattir bekliyordum. Sana nasipmiş.”
“Koltuk da padişah tahtı gibi geniş bir koltukmuş. Demek ki tekkeyi bekleyen her zaman çorbayı içemiyormuş.” diye yanıtladım. Delikanlı güldü. İlkokuldan sonra okumamış. Yaşam şartları onu çalışmaya zorlamış, ünlü bir dönercide çalışıyormuş.
Bir bayram gezim böylece sona erdi. BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!
ahmet.kocak16@hotmail.com.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.