Yerel basının bilge kalemi Bahri Palas, Bursa Vatan Medya Grubu’ndaki köşesinde yine ezber bozan bir yazıya imza attı. Bu kez gündelik yaşamda sıkça kullandığımız ama çoğu zaman derinliğini düşünmediğimiz bir kelimeyi, “Zalim” ve onun yansıması “Zulüm” kavramını ele aldı.
Palas, yazısında “zalim” kelimesinin sadece çevresine acı veren bir sıfat değil, çok daha köklü ve ilahi bir anlam taşıdığını vurguluyor. Kur’an-ı Kerim’den örneklerle zenginleştirdiği metninde, zulmün esasen “bilgisizliğin karanlığında kalmış bir insanın, farkında olmadan Hak ve Hukuk’tan uzaklaşması” olduğunu belirtiyor.
Yazının dikkat çeken bölümlerinden biri, peygamberlerin dahi kendi nefislerine “zulmettiklerini” kabul ettikleri ayetler. Hz. Adem’in cennetten çıkarılması sonrası, Allah’a yönelerek “Biz kendi nefsimize zulmettik” demesi ya da Hz. Yunus’un (Zün’nun) kavmini terk edip balığın karnında yaptığı dua, bu örneklerden yalnızca ikisi.
Bahri Palas, bu manevi yorumun ardından zalimliği sadece dışarıya yönelik bir kötülük değil, kişinin kendisine yaptığı en büyük haksızlık olarak tanımlıyor. Egoizmin, bilgisizliğin ve ilahi rehberlikten uzaklaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan bu halin bireyi nasıl yıkıcı bir yaşam biçimine sürüklediğini sade ama derin bir dille anlatıyor.
Palas’ın yazısı, sadece bir kavramı tanımlamakla kalmıyor, okuyucuyu da içsel bir sorgulamaya davet ediyor. Bu yönüyle yazı, hem entelektüel hem de manevi bir yolculuk niteliği taşıyor.
ZALİM VE ZULÜM
Günlük lisanımızda hemen hemen herkesin çokça kullandığı ve şarkılarımızın malzemesi bile olan şu ZALİM kelimesinin üzerinde durmak istiyorum. Nedir zalim veya onun uygulamalarının sonucuna verilen ismi ile ZULÜM ? Kur’an-kerim de çokça kullanılan bu kelime bizim lisanımızda da çevresine acı ve ızdırap veren insanlar için kullanılan bir sıfat olmuştur, fakat yüce kitabımızda bu kelimenin kullanıldığı ayetlere bakarsak oradan çıkan bilgi aşağı yukarı şu anlamdadır .; “Bilgisizliğin karanlığında kalmış olan kişinin farkında olmadan Hak’tan ve Hukuk’tan uzaklaşmış yaşamının sonucunda hem kendisine hem toplumuna hem de yaratıcısına karşı isyankar davranışı ile egoizmin sınır tanımaz azgınlığı içerisinde yıkıcı bir yaşam biçimi sürdürmesi hali “Kur’anda peygamberin üzerinden dahi bu zulüm örnekleri verilmiştir ,örneğin ; Adem Peygamber şeytanın aldatmasına kanıp bir Takım arzularının peşine düşmesi ve neticede cennetten çıkarılması sonucunda Allah’tan bağışlanma dilerken ,özür olarak (hakkında Gerçek bir bilgiye sahip olmadığı şeyin peşinden koşmaktan dolayı uğradığı ızdırap haliyle )“ biz kendi nefsine zulüm edenlerden olduk “itirafında bulunmuştur. Örneğin Zün ‘nun (yunus )peygamber kavmini Allahın izni olmadan terk etmesinin sonucunda balığın karnında iken yaptığı hatayı fark edip “Rabbim beni bağışla ben nefsine zulüm edenlerden oldum “ diye yakarşı vardır.
Böylece peygamberlerin dahi içine düşünebildiği bir zulüm (bilgisizliğin karanlığı ) hali Allah’ın rahmeti sayesinde NUR’a (yani bilginin getirdiği aydınlığa ) dönüşebiliyor. Zaten yine yüce kitabımız ne diyor bir diğer ayetinde ; emaneti dağlara taşlara yükledim kabul etmediler ancak emaneti pek zalim olan insan yüklendi. ”peki bu ayetten şimdi biz ne anlayacağız…..bizler kanaatimce şunu anlamanız gerekir. insan varlık alemine hiçbir şeyin bilgisine sahip olarak gelmedi ,fakat bilgisiz olarak da kalmayacak peki bu nasıl olucak ? Şöyle ki , ondaki tahkik ve araştırma yönü ile bilgiyi alıp üretme yönünü çalıştıracak bir malzeme verilirse o zulümden kurtulup aydınlığa ulaşabilir , peki insan bilgiye ulaşmadıysa ne olacak ? Eyvah!!! O daha insan değil ki, o bilgisizlik halindeyken sadece ZALİM ve uygulamaları da ZULÜM , o halde ondan uzak dur veya o zulüm sergiliyorsa ona baş eğme , ta ki bilgiyle aydınlanana kadar .o kişi bilgisizliğin karanlığından ve onun getireceği zulüm uygulamalarından kurtulmak istiyorsa derhal (Nur’un) bilginin peşine düşmesi gerekecektir ancak ( Nur) bilgi onun zulmünü (karanlığını ) kaldıracaktır. hak ve hakikat’e sırt çeviren ,tutkularının ve egoizminin esiri olup tüm dengeleri bozulmuş , bilgisizlik karanlığında kalmış insan benliği karşısında bizler koyun halini terk etmemiz gerekmiyor mu ?işte ilmin kapısı sıfat ile şereflenen ve Hz.resulullah’ın “biz bir Nur’dan yaratıldık “dediği HzAli, , bilgi yoksulluğu ve yoksunluğu içinde olan (ZALİM) insanların uygulamalrına karşı “Zalimin zulmüne baş eğersen zarar daha çok olur , Hakkınla birlikte şerefinde yok olur “diyerek tüm insanlığı uyarmıştır .Tarih boyunca değilmidir ki insanlık ne çektiyse ZALİM ‘lerden yani insanlık yolculuğunu tanmamlayamamış varlıklardan çekmiştir .Çünkü insan zulmetmez. Furkan Suresi 44. Ayette cenabı hak bu tarz insanlar için en güzel açıklamayı yapmıştır.
‘’ Onlar ancak hayvanlar gibidirler , Hayır yol bakımından daha şaşkın ( ve aşağı ) dırlar. Yoksa ( Ey Resulum ) , onların çoğunu , hakkı işitiyorlar veya hakkı anlıyorlar mı zannediyorsun ? Onlar ancak hayvanlar gibidirler . Doğrusu gidişçe daha sapıktırlar.
Bu gidişatı değiştirmenin bir tek sihirli dokunuşu vardır ki o da ilim sahibi olmak yani ( NUR ) bilgi sahibi olmaktır o da ancak oku emrine itaat ettiğimiz müddetçe olacaktır.
Ve yine bizim benzeri olmayan tek liderimiz M. Kemal ATATÜRK diyor ki ;
HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİD İLİMDİR .
Sağlıcakla ve esenlikle kalınız.