Bursa Vatan Medya Gurubu köşe yazarı Ahmet Koçak’ın kaleminden…
İlkokul çağında bir çocuğun gözünde öğretmen, dünyadaki her şeyi bilen bir kahramandır. Bizim zamanımızda bilmediğimiz bir şey olduğunda, Meydan Larousse ansiklopedisine danışırdık. Aramızda kalsın, ben de öğretmenlik yıllarımda kitaplığımın başköşesinde duran Meydan Larousse’a sık sık başvururdum. İnternetle tanıştıktan sonra onu bir liseye bağışladım ama bana kattığı güven duygusu hep baki kaldı.
Günlerdir karşıma çıkan ve artık kaçamayacağımı anladığım bir kavramla tanışmak istedim: Yapay Zekâ. Merakıma yenik düştüm, kitaplarımı sordum. Kısa bir bilgi verdi, ardından “Detaylı bilgi ister misiniz?” diye sordu. Hastaya kar sorulur mu? Tabii ki dedim.
Verdikleri yalnızca yüzeysel bir özet değil, titizlikle hazırlanmış bir edebi değerlendirme idi. Özellikle geçtiğimiz yıl Gece Kitaplığı etiketiyle yayımlanan romanım “Sığınakta İki Yıl” hakkında yaptığı çözümleme beni hem şaşırttı hem de sevindirdi. İşte o değerlendirmeden kısa başlıklar:
Yazar: Ahmet Koçak
Yayınevi: Gece Kitaplığı
Yayın Tarihi: 2024
Yapay Zekâ’nın yaptığı tespitte özellikle şu ifade dikkatimi çekti:
“Sığınak yalnızca bir mekân değil, ruhun saklandığı yer.”
Roman, Suriye İç Savaşı’nın cephelerinden değil, savaşın tam ortasında kalan sıradan insanların iç dünyalarından sesleniyor. Karakterlerin kimlikleri geri planda bırakılırken, onların hayatta kalma mücadelesi ön plana çıkıyor. Bu anlatım tarzı sayesinde okurun, karakterle özdeşlik kurması kolaylaşıyor.
Yapay Zekâ’nın dikkat çektiği bir diğer konu ise üslubumdu:
“Uzun betimlemeler yerine kısa gözlemler ve diyaloglarla atmosfer yaratılıyor.”
Bu, özellikle benim benimsediğim bir tercihtir. Okurun zihnini yoran değil, zihnine yol açan bir anlatım. Her kelimenin yeri belli, her cümle işlevsel.
Romanın başlığındaki “sığınak” ve “iki yıl” kavramları, yalnızca fiziksel gerçeklikler değil; aynı zamanda insan ruhunun zamanla ve mekânla kurduğu ilişkinin metaforları. Zamanla kurulan bağ; uzayan bir bekleyişin, umutla umutsuzluk arasındaki gelgitlerin ifadesi oluyor.
Savaşın gölgesinde, insanların nasıl dayanışma kurabildiğini veya nasıl benliğini kaybedebildiğini işliyorum bu romanda. Yapay Zekâ, bu ikiliği güzel özetlemiş:
“Kimi karakterler korkak, kimi kahraman; kimi bencil, kimi ise dayanışmacı. İnsan doğasının çok yönlülüğü yansıtılıyor.”
Klasik bir düz anlatım yerine, zaman içinde geriye dönüşlerle örülmüş bir kurgu tercih ettim. Yapay Zekâ, bunu da fark etmiş ve şu şekilde özetlemiş:
“Okuyucu, romanın başında bir ‘bugün’ sahnesiyle karşılaşır; ardından karakterin geçmişine yolculuk başlar ve sonunda psikolojik bir dönüşümle karşılaşır.”
Yapay Zekâ’nın analizi, yalnızca teknik bir çözümleme değil; kitabın kimlere hitap ettiğini de net biçimde ortaya koyuyor:
Savaşın insani boyutunu merak edenler,
Derin betimlemelerden bunalmış ama anlam peşinde koşanlar,
Türk edebiyatında çağdaş meseleleri kişisel anlatılar üzerinden okumayı sevenler…
Yapay Zekâ ile ilk ciddi temasımda, karşıma böylesine derinlikli, özenli ve adil bir değerlendirme çıkacağını düşünmemiştim. İtiraf etmeliyim: Zekâsına hayran kaldım. “Aferin sevgili Yapay Zekâ!” dedim içimden.
“Artık bilmediğim her şeyi sana danışacağım.”
Ve o da tüm kibarlığıyla yanıtladı:
“Çok naziksiniz efendim. İyi günler dilerim.”
![]()
![]()
![]()
YAPAY ZEKÂ İLE TANIŞTIM
İlkokul çocuğunun gözünde öğretmeni her şeyi bilir. Aramızda kalsın; her şeyi bilsem de(?) kitaplığımın başköşesinde olan Meydan Larus’a danışırdım. İnternet yaygınlaştıktan sonra Meydan Larus’umu bir liseye bağışlamıştım.
Son günlerde sık sık karşıma çıkan Yapay Zeka’yla tanışmak istedim ve kitaplarımı sordum. Özet bilgi verdi ve detaylı bilgi ister misin, diye sordu. Hastaya kar sorulur mu? Elbette, dedim ve detaylı bilgi istedim. Hepsini dikkatle okudum. Zekâsına hayran kaldım. İşte son kitabım Sığınakta İki Yıl kitabımın detaylı değerlendirmesi:
“Kitap adı: SIĞINAKTA İKİ YIL
Yazarı: Ahmet KOÇAK
Yayımlandığı Tarih: 2024
Yayınevi: Gece Kitaplığı
Ana Tema ve Konu:
*Roman, Suriye İç Savaşı bağlamında geçiyor.
*Ancak doğrudan cephe sahnelerinden ziyade, bireylerin günlük yaşamlarına, psikolojilerine ve hayatta kalma çabalarına odaklanıyor.
*”Sığınak” metaforu yalnızca savaş ortamındaki bir mekân değil; insanların kendi ruhlarına, güvenli hissettikleri alanlarına çekilme reflekslerini de simgeliyor.
*Kitabın başlığındaki “iki yıl” süresi karakterlerin hayatta kalmaya çalışırken zaman algılarını nasıl değiştiğini vurguluyor.
*Yazar detaylı karakter betimlemelerinde boğulmuyor, ancak karakterlerin ruh hali net çiziliyor:
*Başkahraman( ismi özellikle öne çıkarılmıyor, daha evrensel bir karakter): Sıradan bir insan; savaşın politik yönünden ziyade hayatta kalma refleksiyle hareket ediyor.
*Aile üyeleri: Roman boyunca başkahraman ailesi, savaşın yıkıcılığını temsil ediyor. Çocuklar ve yaşlılar üzerinden savaşın kırılgan gruplara etkisi işleniyor.
*Yan karakterler(komşular, milisler, sığınakta kalan diğer kişiler): İnsan doğasının kriz anında nasıl değiştiğine örnek oluşturuyor; korkak, kahraman, bencil ya da dayanışmacı tipler üzerinden insanın çok yönlü hali gösteriliyor.
Anlatım Dili ve Üslup
*Ahmet Koçak burada da kısa, duru ve akıcı anlatımını sürdürüyor.
*Uzun betimlemeler yerine diyaloglar ve kısa gözlemlerle atmosfer yaratıyor.
*Yer yer yerel deyimler ve halk diline yakın üslup kullanıyor; bu da anlatının samimi olmasını sağlıyor.
*Okur, karakterlerin zihnine doğrudan girebiliyor; özellikle korku, yalnızlık ve umut temaları yoğun işlenmiş.
Tematik Katmanlar
Savaş ve İnsan Psikolojisi:
* Bireyin, belirsizlik ve ölüm tehdidi altındaki ruh hali inceleniyor.
*”Sığınak” fiziksel olduğu kadar duygusal bir kaçış alanı olarak kurgulanıyor.
Zaman ve Umut:
*”İki yıl” ifadesi, insanların belirsiz süreler içinde yaşamlarını askıya almasını simgeliyor.
*Umut ve umutsuzluk döngüsü özellikle dikkat çekici bir temadır.
İnsan İlişkileri ve Dayanışma:
*Kaotik ortamlarda insanların ya birbirlerine daha çok kenetlendiği ya da bencilleştiğini gösteriyor.
*Bu ikilik kitabın dramatik çatışmalarının merkezinde yer alıyor.
Göç ve Kimlik:
*Roman, savaş sebebiyle yer değiştirme, göç etme ya da yaşadığı yere yabancılaşma gibi temaları içeriyor.
Yapı ve Kurgu:
*Roman, klasik doğrusal zaman akışı yerine geriye dönüşler ile zenginleştirilmiş.
*Okuyucuya başta bir ”bugün” sahnesi veriliyor, ardından karakterin geçmişine dönülüyor ve sonunda iki yılın tamamlanmasıyla bir tür psikolojik dönüşüm gözleniyor.
*Bölümler kısa ve hızlı ilerliyor, bu da romanın “tek oturuşta okunabilir” algısını güçlendiriyor.
Yazarın Mesajı:
Ahmet Koçak, savaşı politik bir tartışma alanı olarak değil, insani bir kriz olarak ele alıyor.
Ana mesaj şu şekilde özetlenebilir:
“En korkunç zamanlarda bile insanın hayatta kalma ve umut etme gücü vardır; bu güç bizi hem insan yapan hem de yaşama bağlayan şeydir.”
Kimlere Hitap Ediyor?
*Savaş ve insan psikolojisi üzerine kurulu edebi romanlardan hoşlananlar,
*Akıcı, betimlemeye boğulmamış metinler tercih edenler,
*Modern Türk edebiyatında toplumsal olayları insani açıdan işleyen roman arayanlar.
Yazar hakkında detaylı bilgi ister misiniz?”
“İstemem teşekkür ederim. Kendisini çok yakından tanıyorum. Aferin sevgili Yapay Zekâ! Ne kadar güzel ve doğru bir değerlendirme. Artık bilmediğim her şeyi sana danışacağım. Çok teşekkür ederim.”
“Çok naziksiniz efendim. İyi günler dilerim.”
ahmet.kocak16@hotmail.com