Hüseyin Bozkurt Kaplan’dan Sert Çıkış: Bursa Çöküşe Sürüklendi!
Osmangazi, Bursa’nın kalbi… Ancak bu kalp, her geçen gün ağır bir hastalıkla mücadele ediyor ve bu hastalık artık ölümcül bir hal alıyor! Tarih, kültür, insan, hayat… Hepsi birer birer yok oluyor! Hem de kimsenin bu yıkıma dur demek için ciddi bir adım atmaya niyeti yokmuş gibi! Şimdi, o enkazın altındaki bir ses yükseliyor: Hüseyin Bozkurt Kaplan. Ve o ses, sadece bir uyarı değil, adeta bir çığlık!
“Osmangazi, Türkiye’nin en değerli miraslarından birini barındırıyor. Ama şu an neredeyse her şey yok olmak üzere!”
Kaplan, Osmangazi’nin içler acısı halini sert bir dille anlatıyor: 200 bin kişi, beton duvarlar arasında sıkışıp kalmış durumda. Her bir mahallede insanlar nefes almakta zorlanıyor, yaşam alanları yok oluyor. Tarihî miraslar yok sayılıyor, insan ölçeğinde yapılması gereken dönüşüm yerine sadece beton yığınları yükseliyor!
Kaplan, Osmangazi’nin çürüyen yapısına dikkat çekerek, “Kentsel dönüşüm şart ama bu dönüşüm, rant için değil, insan için olmalı! Kat yoğunluğu düşürülmeli, tarihî doku korunmalı. Bursa’nın en değerli alanlarını sadece betonla kaplamak, bu şehre yapılacak en büyük ihanettir!” diyerek kent yöneticilerine çok sert bir mesaj gönderiyor.
“Bursa’nın Tarihi Nefes Alamıyor!”
Kaplan’a göre, Bursa’nın kalbi, yani Osmangazi’de çok daha derin bir sorun var: Tarihî dokunun ölümcül şekilde çürütülmesi. Ulucami, Hanlar Bölgesi, Tophane, Emirsultan, Muradiye Külliyesi, Yeşiltürbe ve Hisar… Bunlar Bursa’nın kimliği, ruhu, mirasıdır! Ama ne yazık ki, bugün her biri betonun gölgesinde nefessiz kalmış durumda!
“Bu bölge, adeta bir hayalet şehir gibi. Her geçen gün tarih kayboluyor, kültür yok oluyor, insanlar hayatlarından çalınıyor. Bunların yerine ise sadece kazanç ve çıkarlar öne çıkıyor!” diye haykırıyor Kaplan.
“Bursa, 1970’lerin gözlüğüyle Bakılmalı!”
Kaplan, Bursa’nın geleceği için tarihî aklı ve geçmişin tecrübesini yeniden hayata geçirmeliyiz diyor: “Bursa’ya 1970’lerin gözüyle bakılmalı! Geçmişin aklıyla, bugünün yükünü hafifletmeliyiz! Bu şehre hayat verecek olan dönüşüm, sadece betonlaşmayı değil, tarihin ve kültürün yeniden ayağa kalkmasını sağlayacak bir anlayış olmalıdır!”
“Turizmi ve Ekonomiyi Canlandıracak Kentsel Dönüşüm Şart”
Kaplan, sadece yıkım değil, aynı zamanda canlandırma ve inşa etme çağrısı yapıyor: “Osmangazi’nin yıkılan tarihi alanlarını yeniden ayağa kaldırmalıyız. Çekirge kaplıcaları yeniden turizme kazandırılmalı, termal turizm desteklenmeli, eski sosyal alanlar yeniden halkla buluşturulmalıdır!”
Kaplan’ın önerisi açık: “Bursa, tarihi ve kültürüyle yeniden canlanmalı. Pansiyon işletmeciliğiyle turizmi teşvik etmeli, Hüsnü Güzel ve Wamtes gibi sosyal alanlar yeniden halkın nefes alacağı mekanlar olmalıdır.”
“Bursa Trafikte, Tarihte ve Turizmde Çökerse Bu Sadece Osmangazi’nin Değil, Tüm Türkiye’nin Kaybı Olur!”
Kaplan, Bursa’daki bu büyük dönüşümün sadece Osmangazi ile sınırlı kalmaması gerektiğini vurguluyor. “Osmangazi çöküşe sürüklenirse, bu sadece bir mahalle değil, bir şehrin ve hatta bir ülkenin kaybıdır. Bursa’nın bu durumda kaybedecek hiçbir şeyi yok, her şey bir an önce kurtarılmalı!”
Ve Kaplan’ın son çağrısı: “Bu gidişle, hem Bursa trafiği hem tarihi hem de turizmi çökecek! Bir an önce Osmangazi’de gerçek bir kentsel dönüşüm başlatılmalı. Bu dönüşüm, sadece binaların yenilenmesinden ibaret olmamalı; kültürün, tarihin, insanın ve geleceğin de yeniden inşa edilmesi gerekmektedir!”
“Osmangazi’nin Kalbi Durmak Üzere! Şimdi Yaşayan Bir Bursa Kurmalıyız!”
Osmangazi’de yaşanan yıkım sadece fiziksel değil, kültürel ve sosyal bir felakettir. Yıkılan sadece binalar değil, geçmişin hatıraları ve geleceğin umutlarıdır. Kaplan’ın çağrısı nettir: Osmangazi, Bursa’nın yüreğidir. Bu yürek durmadan, yeniden hayata dönmelidir!
