Zeki Baştürk’ten Çarpıcı Yorum: “Toplumsal Arınma Şart, Çünkü Adı Konmayan Sorun Çözülmez”

Zeki Baştürk’ten Çarpıcı Yorum: “Toplumsal Arınma Şart, Çünkü Adı Konmayan Sorun Çözülmez”
Yayınlama: 01.12.2025
A+
A-

Bursa Vatan Medya Grubu köşe yazarlarından Zeki Baştürk, kaleme aldığı son yazısında Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyolojik ve siyasal tıkanıklığa dikkat çekti. Baştürk’ün yazısı, sadece bir analiz değil, aynı zamanda bir toplumsal yüzleşme ve vicdan çağrısı niteliği taşıyor.

“Kulağa uzun bir sessizliğin içinden yükselen, derin bir soluk gibi geliyor” sözleriyle başlayan yazı, yılların biriktirdiği adaletsizlikleri, kirlenen dili, zehirlenen duyguları ve vicdan erozyonunu sert bir dille ele alıyor. Baştürk, birey gibi toplumların da arınmaya ihtiyacı olduğunu vurgularken, bu arınmanın sadece dışsal değil, ruhsal ve ahlaki bir yenilenme olduğunun altını çiziyor.

“Yenilenme için önce arınma, iyileşme için yüzleşme gerekir” diyen Baştürk, sessizliğe gömülmüş kitlelerin artık “ne olacağız?” sorusunu fısıltıyla sormaya başladığını, bu fısıltının aslında içten gelen bir değişim ve dönüşüm çağrısı olduğunu ifade ediyor.

Yalana karşı doğruluk, öfkeye karşı hoşgörü, umutsuzluğa karşı dayanışma, baskıya karşı adalet…
Zeki Baştürk’e göre, toplumsal arınmanın ilk adımı bellekte başlıyor. Unutmak değil, hatırlamak gerekiyor. Özellikle hangi haksızlıkların nasıl sıradanlaştığı, hangi yanlışların nasıl meşrulaştırıldığı açıkça ortaya konmalı. “Adı konmayan sorun çözülmez” diyerek, sorunun adını koymadan çözüm beklemenin anlamsızlığını dile getiriyor.

Bu yazı, sadece bir uyarı değil; aynı zamanda bir vicdan muhasebesi. Baştürk, sessizliğin arkasındaki çığlığı duymaya çağırıyor: toplumu, siyaseti ve bireyi…

ARINMA

Arınma…
Kulağa uzun bir sessizliğin içinden yükselen, derin bir soluk  gibi geliyor. Yılların tortusunu biriktiren toplumların da tıpkı insanlar gibi arınmaya gereksinimi  vardır: kirlenen dilden, zehirlenen duygudan, erozyona uğrayan vicdandan, kabuk bağlamış adaletsizlikten… Çünkü arınma olmadan yenilenme olmaz; yüzleşme olmadan iyileşme gelmez.

Bugün ülke olarak tam da böyle bir eşikte duruyoruz. Sözün değeri azaldığında, gerçeğin sesi bastırıldığında, toplumu bir arada tutan görünmez bağlar incelir. İnsanların “ne olacağız?” sorusunu fısıltıyla sormaya başladığı her dönemde, aslında bir arınma çağrısı kendiliğinden doğar. Bu çağrı, sesini sokaklardan değil, insanların içinden yükseltir: Yalana karşı doğruluk, öfkeye karşı hoşgörü, umutsuzluğa karşı dayanışma, baskıya karşı adalet isteği….

Toplumsal arınma, önce bellekte  başlar. Unutmak değil, anımsamak gerekir: Hangi yanlışın nasıl sıradanlaştığını, hangi haksızlığın nasıl görünmez kılındığını, hangi sözlerin toplumu nasıl zehirlediğini… Arınmanın ilk adımı, bu karanlığı adlarıyla çağırmaktır. Çünkü adı konmayan sorun, çözülmez.

Siyasal arınma ise hesaplaşmayla başlar ama öç alma duygusuyla değil; yüzleşmeyle, saydamlıkla, doğrulukla… Kurumların içinin boşaltıldığı, liyakatin örselendiği, adalet duygusunun yaralandığı bir toplumda arınma, yeniden başlama  anlamına gelir. Yıkılan güveni onarmak, kırılan bağı onarmak,  yeniden “biz” diyebilmek…..

Arınma bir kopuş değildir; daha iyiye doğru bir yürüyüştür. Kirlenen ne varsa temizlemek, çürüyen ne varsa iyileştirmek, yaralanan ne varsa sarmak… Toplumu yeniden sağaltan bir bilinçlenme, bir silkiniş, bir uyanıştır.

Ve belki de arınmanın en güçlü ögesi, dayanışmadır. Bir kişinin değil, bir kesimin değil, bir partinin değil; toplumun bütününü kapsayan ortak bir duyarlılıktır. Çünkü arınma, birlikte nefes almanın, birlikte iyileşmenin adıdır.

Bugün gereksinim  duyduğumuz şey tam da budur: Karanlığın tortusundan, umutsuzluğun gri sisinden, gerçeklerle  aramıza çekilen perdelerden arınmak… Daha adil, daha özgür, daha vicdanlı bir yarın için arınmak.

Belki de artık kendimize şu soruyu sormanın zamanı gelmiştir: Arınmadan söz edenlerin önce kendilerinin arınması  gerekmez mi? Her yenilgiyi içine sindirenlerin, atılımı, yükselişi engellemeye çalışanların,  iktidarla işbirliği yapanların arınmasını beklemek  hakkımız değil mi?

Arınmadan nasıl değişeceğiz? Değişmeden nasıl özgürleşeceğiz?

Yanıtı  hepimizin içinde: Halkına sırtını dönenlerden
Arınarak…
Arınarak ,  yenileşerek,  atılım yaparak….
Gölge etmesinler yeter!

Zeki BAŞTÜRK

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.