“Köyler Terk Edilmiş, Hizmetler Kağıt Üzerinde!”

Mudanya Egerce’de Çıkan Yangın Kırsal Alandaki Çözülmeyi Bir Kez Daha Gözler Önüne Serdi: “Köyler Terk Edilmiş, Hizmetler Kağıt Üzerinde!”

Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı Egerce Mahallesi’nde 17 Kasım’da meydana gelen yangın, yalnızca alevlerin yarattığı tahribatı değil, bölgenin yıllardır süregelen altyapı eksikliklerini, acil müdahale zafiyetlerini ve kırsal hizmetlerdeki çöküşü tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardı.

Yerleşim alanına yakın bir noktada başlayan yangın kısa sürede rüzgârın etkisiyle büyüdü. Bölgedeki evler, zeytinlikler ve ormanlık alan alevlerin arasında kalırken, ilk müdahalenin yurttaşlar tarafından yapılması büyük bir tartışmayı da beraberinde getirdi.

1 Tonluk Su Tankları Dağıtıldı, Fakat Kullanım Eğitimi Verilmedi

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yangınlara karşı köylere dağıttığı 1 tonluk su tankları, olayda adeta sembolik bir unsur hâline geldi. Tankların köylere teslim edildiği, ancak kullanımına dair hiçbir teknik eğitim verilmediği ortaya çıktı.

Yangın sırasında su tanklarının başına geçen yurttaşlar, nasıl kullanılacağını bilmedikleri için alevlere etkili bir müdahale gerçekleştiremedi. Köylüler, “Tank var ama bilgi yok; kendi hâlimize terk edildik” diyerek tepki gösterdi.

İtfaiyenin Ulaşımı 1–1,5 Saati Buluyor: Altyapı ve Ulaşım Sorunları Kronikleşti

Egerce Mahallesi, Mudanya ilçe merkezine yaklaşık 1 saat uzaklıkta bulunuyor. Bölgeye giden yolların dar ve bakımsız olması, yangın anında kritik önem taşıyan itfaiye ekiplerinin ulaşımını daha da geciktirdi.

Yurttaşların ifadelerine göre ekipler yangın bölgesine 1 ila 1,5 saat sonra ulaştı. Bu süre zarfında evlerin bir kısmı, tarım alanları ve çevredeki zengin flora büyük ölçüde zarar gördü.

Uzmanlar, gecikmenin devam etmesi halinde en az 50 hektarlık orman alanının kül olabileceğini, bu kaybın ekolojik ve ekonomik etkilerinin yıllarca hissedileceğini belirtiyor.

Sağlık Hizmetleri De Çökmüş Durumda: “Tabelası Var, İçerisi Boş!”

Egerce ve çevre mahallelerde sadece yangın değil, genel hizmet eksiklikleri de büyük bir krize dönüşmüş durumda. Bölgede uzun süredir sağlık çalışanı bulunmadığı, sağlık ocaklarının yalnızca tabeladan ibaret olduğu belirtiliyor.

Acil durumlarda ambulansın köylere ulaşma süresi en az 1 saat. Sağlık uzmanları bu gecikmenin, özellikle yaşlı nüfusun yoğun olduğu bu mahallelerde yaşam ile ölüm arasında belirleyici bir fark yarattığını dile getiriyor.

Köylüler Tepkili: “Göz Göre Göre Yanıyoruz, Göz Göre Göre Ölüyoruz”

Yangına kendi imkânlarıyla müdahale eden bölge halkı, yetkililerin yıllardır süren ilgisizliğinden şikâyetçi. Köylülerin sıkça tekrarladığı cümle ise şöyle:

“Bizi kaderimize terk ettiler.”

Mahalle sakinleri, hem yangın gibi afetlerde hem de sağlık hizmetlerinde yaşanan büyük boşlukların artık dayanılmaz bir hâl aldığını dile getirerek yetkililere sesleniyor:

“Hizmet beklemek dilencilik değil; en temel hakkımız!”

Sorumluluk Tartışması Büyüyor: Hangi Kurum Ne Yapıyor?

Egerce’deki son olay, belediyenin kırsal mahallelere yönelik yangın önleme politikalarının ne kadar etkili olduğu konusunda soru işaretleri yarattı.

Su tanklarının eğitimsiz teslim edilmesi, yolların uzun süredir tamir edilmemesi, kırsal bölgelerde itfaiye birimlerinin bulunmaması ve sağlık hizmetlerinin tamamen işlevsiz hale gelmesi, kamu yönetimi açısından büyük bir koordinasyon eksikliğine işaret ediyor.

Yerel sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve bölge muhtarlarının da defalarca gündeme getirdiği bu sorunların çözümü için somut bir adım atılmadığı belirtiliyor.

“Bu Bölgelere Hizmet Götürmek Lütuf Değil, Kamu Görevidir”

Egerce’deki yangın, yalnızca bir doğa olayı değil, giderek derinleşen bir yapısal sorunun yansıması olarak değerlendiriliyor. Kırsal kesimin yıllardır süregelen terk edilmişliği, afet anlarında acı sonuçlar doğuruyor.

Bölge halkı ve uzmanlar, merkezi idare ve yerel yönetimlere şu çağrıyı yineliyor:

“Hizmet bir lütuf değil; kamusal sorumluluk. Yangını söndüremeyen, sağlık hizmeti veremeyen sistem sürdürülebilir değildir.”

Egerce ve çevre mahallelerde yaşayan yurttaşlar, artık seslerinin duyulmasını istiyor:

“Görmezden gelinmek istemiyoruz!”