Halk arasında yerleşim alanı olarak bilinen tabiatın bir diğer ismi: Habitat… Yaşam alanı, doğanın sunduğu tüm kaynaklarla canlılara ev sahipliği yapan kutsal bir çevre. Ancak bugün, küresel etkilerle birlikte ekolojik sistem alarm veriyor.
İnsan, hayvan, bitki ve doğadaki tüm canlılar için yaşamsal öneme sahip olan hava, toprak ve su kaynaklarının giderek tükenmesi, hepimiz için büyük bir tehdit oluşturuyor. Ekolojik denge bozuldukça yalnızca doğa değil, insan sağlığı da ciddi biçimde etkileniyor.
Düşüncesizce yapılan sanayi üretimleri, bilinçsizce atılan çöpler, doğaya zarar veren atıkların kontrolsüzce yakılması, egzoz gazları, tarımda bilinçsiz su kullanımı… Tüm bu unsurlar, doğanın kendini yenileme şansını elinden alıyor. Özellikle sanayi ve tarım faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerde su kaybı daha da artmakta.
İş insanı Türkan Polat, bu konuda dikkat çeken açıklamalarda bulunarak şöyle diyor:
“İnsanoğlu olarak en büyük sorumluluğumuz, bize yaşam veren doğaya sahip çıkmaktır. Susuz hayat olmaz. Atıklarımızı doğaya değil geri dönüşüme bırakmalı, doğal kaynakları bilinçli tüketmeliyiz. Ozon tabakasının delinmesi, mevsimlerin dengesizliği, doğal felaketlerin artışı artık sadece bilim insanlarının değil, her bireyin farkında olması gereken gerçeklerdir.”
Doğada sağlık açısından şifa kaynağı olan bitkiler, tozlaşmayı sağlayan böcekler, yaşam mücadelesi veren ağaçlar ve canlıların yok edilmesine kimsenin hakkı olmadığını vurgulayan Polat, şu çağrıda bulunuyor:
“Ortak alanda bilgiyle güçlen, geleceğe yön ver!”
Temiz bir doğa, temiz bir toplumla mümkündür. Habitatı korumak, yalnızca bugünü değil, geleceği de kurtarmaktır.
Hava, Su, Toprak… Bu üç kutsal elementin korunması hepimizin sorumluluğudur.
Sağlıklı, huzurlu ve sürdürülebilir bir yaşam için: Doğayı küstürmeyin!