İnancın ve Aklın Yan Yana Yürüdüğü Yerde: Sessizliğin Ardından Gelen Sözümüz

İnancın ve Aklın Yan Yana Yürüdüğü Yerde: Sessizliğin Ardından Gelen Sözümüz
Yayınlama: 21.08.2025
A+
A-

Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hilmi Şanlı, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 15 Ağustos 2025 tarihinde Cuma hutbesiyle ilgili yaptığı hadsiz, haddini aşan ve anayasal sınırları zorlayan girişimlerine karşı sert bir yazılı açıklama yayımladı ve konuyla ilgili resmi suç duyurusunda bulunduklarını kamuoyuna ilan etti.

“DİNİ DEĞERLERİMİZE DİL UZATAN HER KİM OLURSA OLSUN, HESABINI VERECEKTİR!”

Hilmi Şanlı, açıklamasında şunları kaydetti:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin dini ve manevi hayatını yüzyıllardır ayakta tutan Cuma hutbesi gibi kutsal bir değere, Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından yapılan mesnetsiz, ideolojik ve provokatif açıklamaları esefle kınıyoruz. Bu toprakların mayasında din vardır, ezan vardır, hutbe vardır. Kimse, bu milletin inancını sorgulayacak, yönlendirecek ve hedef alacak cüreti kendinde görmemelidir.”

“MÜFTÜLERİMİZİN VE DİYANET GÖREVLİLERİNİN ARKASINDAYIZ”

Şanlı, ADD’nin hutbe içeriğine yönelik suçlayıcı ifadelerinin bir linç kampanyasına dönüştürülmek istendiğine dikkat çekerek, “Diyanet teşkilatımızı ve müftülerimizi hedef alan bu saldırgan tutum, sadece bir kurumu değil, milletin manevi dünyasını hedef almaktadır. Kimsenin hutbeye parmak sallama hakkı yoktur. Unutulmasın ki, bu millet değerlerine düşmanlık edenleri tarihte nasıl yargıladıysa, bugün de aynı şekilde gereken cevabı verecektir” dedi.

“ADD, KENDİ İDEOLOJİK SAPKINLIĞINI HUTBEYE TAŞIYAMAZ”

Açıklamasında sert ifadelerini sürdüren Şanlı, “Atatürk’ün adını kullanarak laiklik maskesi altında inançlara savaş açmak, cumhuriyet değerleriyle değil, dogmatik bağnazlıkla örtüşür. ADD’nin amacı, milli birlik değil, ideolojik kaos yaratmaktır. Ne Diyanet ne de millet buna boyun eğmez!” diye konuştu.

“SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUK, HUKUKİ TAKİPÇİSİYİZ”

Hilmi Şanlı, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin hutbe içerikleriyle ilgili yaptığı açıklamalar sebebiyle Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını belirterek, “Bu açık tahrik, kamu düzenine, dini özgürlüklere ve anayasal kurumlara saldırıdır. Hukuk önünde hesap verecekler” ifadelerini kullandı.

SON SÖZ: “MANEVİ DEĞERLER BU TOPRAKLARIN ÇİMENTOSUDUR”

Şanlı, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:

“Cuma hutbesi üzerinden bu milletin inanç sistemine saldırmak, kardeşliği baltalamak ve Diyanet’i hedef göstermek kimsenin haddi değildir. Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak, bu tür ideolojik saldırılara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu milletin maneviyatına uzanan her kirli elin karşısında durmak, bizim tarihî ve ahlaki görevimizdir.”

Türk Diyanet Vakıf-Sen’in bu kararlı açıklaması, kamuoyunda geniş yankı bulurken, konunun yargıya taşınmasıyla sürecin nasıl şekilleneceği merak konusu oldu.

Şanlı’nın tam açıklama metni şu şekilde;

15 Ağustos 2025 tarihinde okunmuş bir cuma hutbesi üzerinden başlatılan tartışma ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin suç duyurusu bizleri derinden yaralamıştır.

O hutbe, milyonların gönlünü Allah’a çevirdiği, hak ve adalet için duaların göğe yükseldiği mukaddes bir anda söylenmiştir.
Ancak bugün görüyoruz ki, bir dernek kalkıp bu sözleri Anayasa’ya aykırı bulduğunu iddia etmekte, halkın inancına ve kutsalına pervasızca saldırmaktadır.

Soruyoruz:
Atatürk’ün adını taşıyan bir dernek, bu milletin inanç dünyasına zincir vurma yetkisini nereden bulmaktadır?
Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü, dinimizi yargılamak ve kutsallarımızı hedef göstermek için mi istismar edilmektedir?

Kadınların miras hakkı tartışılacaksa bunun yeri bellidir: akademi, hukuk, fikir platformları.
Ama camide, Kur’an’ın ayetlerinden alınarak ifade edilen hakikati suç konusu yapmak, sadece dine değil, milletin vicdanına açılmış bir savaştır.

Atatürkçü Düşünce Derneği’ne sesleniyoruz:
Siz gerçekten Atatürk’ün mirasını mı savunuyorsunuz, yoksa onun adını bir ideolojik kalkan yaparak milletin inancına saldırmak için mi kullanıyorsunuz?
Unutmayın ki Atatürk, camileri kapatmadı, din adamlarını düşman ilan etmedi. Tam aksine, “Din lüzumlu bir müessesedir” diyerek bu milletin inancına olan saygısını defalarca vurguladı.

Bugün milyonların saygı duyduğu bir din adamını hedef göstermek, bu milleti dindar-laik çatışmasına sürüklemekten başka hiçbir amaca hizmet etmez.
Gerçekten Atatürk’ün yolundan giden bir anlayış, bu milletin değerlerini anlamaya çalışır; onları susturmaya, yargılamaya değil, birleştirmeye uğraşır.

Biz ne yobazlığın karanlığındayız, ne de inanç düşmanlığının kör kuyusunda.
Bizim istediğimiz, bu topraklarda hem aklın hem imanın yan yana yürümesidir.
Ama unutmayın: Suç duyurusu sağduyu üretmez, fitne üretir.

O yüzden açıkça ilan ediyoruz:

  • Milletin inancına el uzatmayın.

  • Kur’an’ın hükümlerini tartışma malzemesi yapmayın.

  • Din adamlarını hedef göstermekle özgürlük değil, baskı üretirsiniz.

  • Ve Atatürk’ün adını kullanarak bu millete yabancı ideolojileri dayatmayın.

Çünkü Atatürk, bu milletin ayrılmaz parçasıdır. Onu milletten koparmaya çalışan herkes, aslında kendi ideolojik putlarına tapmaktadır.

Bu milletin kalbi birdir, duası birdir, sesi birdir.
Ve biz, o duanın içinden geldik. Onunla büyüdük. Onunla birleşiyoruz.

Şimdi buradan haykırıyoruz:
Susmayacağız! İnancımızı da, özgürlüğümüzü de kimsenin kirli hesaplarına teslim etmeyeceğiz!

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.