Zeki Baştürk / Bursa Vatan Medya Grubu Köşe Yazısı
Hayat; bazen bir diken gibi saplanır insanın yüreğine. Kanatır, acıtır, yorar. Bir söz, bir kayıp, bir bekleyiş… Hepimizin kalbinde iz bırakmış bir diken vardır. Ama mesele o dikende takılı kalmak mıdır, yoksa onun ardında açacak bir gülü düşleyebilmek mi?
Asıl mesele budur!
Umudu seçebilmektir mesele. En karanlık gecede bile sabahı hayal edebilmek, gözünü kapatmak değil; açıp yıldızları fark edebilmektir. Dikenin varlığı, gülün değerini küçültmez. Aksine, her bir diken, o güzelliğin kıymetini artırır. Çünkü gül, dikenle birlikte büyür.
“Evet, canımı acıtan şeyler var ama ben onların ötesinde açacak güzellikleri de görüyorum.” diyebilmektir insanı diri tutan. Karanlık zamanlarda bile, “Bu da geçecek, sabah olacak.” diyebilmektir asıl güç. Çünkü her kışın sonunda bahar gelir. Ve Mart’ın sonu hep bahardır…
Bugün ülkece zor zamanlardan geçiyoruz. Umutsuzluklar, adaletsizlikler, kırılmış hayaller ve kaybolmuş değerler içinde savruluyoruz. Ama yaşamak, sadece beklemek değildir. Yaşamak; düşleyebilmek, direnebilmek, sabredebilmek ve en önemlisi de inatla güzeli arayabilmektir.
Gülü unutursak, sadece dikene teslim oluruz. Ama hatırlarsak… dikenin bile bir amaca hizmet ettiğini görürüz. Çünkü Tanrı, gülü dikenle yaratmıştır. Bizi acıyla eğitir ama sonunda güzellik vadeder.
O yüzden şikâyet etmeyelim. Dikenlerden korkmayalım. Çünkü en kıymetli gül, en çok acıtan dikenin ardındadır.
Ve hayat, bu yüzden yaşanmaya değerdir.
DİKENE BAKIP GÜLÜ, GECEYE BAKIP GÜNDÜZÜ DÜŞLEMEK
Zorluklara, acılara, engellere karşın içindeki güzelliği görebilmek, umudunu yitirmemektir. Diken; yaşamın sert yüzüdür. Gül ise güzellik, sevgi ve umuttur.
“Evet, canımı acıtan şeyler var, ama ben onların ötesinde açacak güzellikleri de görüyorum.” diyebilmektir.
Karanlık zamanlar, umutsuzluklar ve belirsizliklerle dolu gecelerde bile aydınlığı, sabahı, ferahı hayal edebilmek demektir. Gündüz, bir metafor olarak umut, yeniden doğuş, tazelenme anlamına gelir.
Bu, insanın en zor anlarında bile:
“Bu da geçecek, sabah olacak.”
diyebilmesidir.
Yaşam , çoğu kez bir diken gibi batar yüreğimize. Acıtır, kanatır. Kimileyin bir söz, kimileyin bir yitik , beklediğimiz halde gelmeyenler… Herkesin kalbinde bir diken izi vardır. Ama kimileri bu dikene takılıp kalır, kimileri ise o dikenin ardında açacak bir gülü düşler. İşte fark burada başlar: Umudu seçmek, karanlığın ortasında ışığa yönelmekle başlar.
Gecenin en koyu anında bile sabahın geleceğini bilmek, yaşamı anlamlandıran en büyük umuttur. Her karanlık geceyi bir gündüz izler. Her fırtına diner, her kışın sonunda bahar gelir. Martın sonu bahardır. Ama insan bunu unutur çoğu zaman. Oysa geceye bakarken gündüzü hayal etmek, karanlıkta gözünü kapatmak değil; gözünü iyice açarak yıldızları fark edebilmektir.
Dikenlere bakıp gülü düşlemek, boş bir hayalcilik değildir. Aksine , en gerçekçi insanlar; en zor zamanlarda güzelliği, iyiliği, umudu düşleyebilenlerdir. Çünkü onlar bilir ki, diken ne kadar çoksa, gül o kadar değerlidir. Ve o değeri, yalnızca görebilenler, sabredip bekleyebilenler anlayabilir.
Yaşadığımız zamanlar da dikenlerle dolu belki. Yitikler, yok olan umutlar, adaletsizlikler, yalnızlıklar… Ama gülü unutursak, geceyi sabah getirecek düşleri kaybedersek, yaşamak sadece bir bekleyiş olur. Oysa düşlemek, insana direnmeyi öğretir. Güzeli hayal eden, onu gerçekleştirmeye de cesaret eder.
Gül, dikenle birlikte büyür. Gündüz, geceden sonra gelir. Umut da acının bağrından filizlenir.
Ve belki de yaşam, en çok bu yüzden yaşanmaya değerdir. Tanrının gülü dikenli yarattığına kızmaktansa dikenler arasında gül yarattığına sevinmek gerekir.
Zeki BAŞTÜRK