Köşe yazarımız Murat Koç makalesinde;
Bizi DİN ile aldattılar.!
Dindarları, DİNİ söylemler ile.
O dillerinden düşürmedikleri “Allah, peygamber, Kur’an ve islam” ile aldattılar.!
Türkçüleri, Türklük ile,
Atatürkçüleri, Mustafa Kemal ile aldattılar..
Ve maaesef yedirdilerde. Hemde her seferinde..
Mesela bizi Fetö ile aldattılar.!
YANİ; Fetö ile gerçekten ve yeterince mücadele edildiği ile.. Halbuki fetö ile mücadele çok kötü bir durumdadır.. Öyle şeyler, öyle anormallikler oluyorki eğer bilinse bir çok kişinin Hukuka, Adalete ve mevcut iktidara olan güveni yerle bir olur, belki küçük dillerini yutarlar..
Halbuki sayın cumhurbaşkanımız “MİLLETİMİZDEN YARDIM TALEP EDİYORUM” dememiş miydi.? “TANIDIĞINIZ FETÖCÜLERİ İFŞA EDİN, SAVCILIKLARA BİLDİRMENİZ LAZIM, BU BİR VATAN BORCUDUR..” demiş miydi.? Sayın Cumhubaşkanımızın işte bu çağrısının bile gereği yapılmıyor şu an da. Yapmıyorlar yada yapamıyorlar ve ben buradan bu durumu İHBAR ediyorum.! Mesela HALA bürokrasi, emniyet ve yargı içinde ki FETÖCÜLER için feryat eden ve bu yolda canını dişine takan, hayatını bu yola adayan, vakfeden ve bu konuda çok şey bilen, Fetö meselesine hakim, yetkin ve belki bu konuda Türkiyede sayılı bir kaç kişiden biri olan, ama bilgisiz, belgesiz ve delilsiz de kesinlikle konuşmayan Emekli İstihbarat Polis Memuru İbrahim YILDIZ’ı bu devlet NEDEN bir türlü dinleyip, işlem yapamaz.? Onun anlatacaklarını bütün o ihbarlarına, ısrarlarına ve hatta yalvarışlarına rağmen NEDEN kayda geçiremez.? Acaba bunun cevabı; Eğer İşlem yapılıp kayda geçirilse ve bunun gereği yapılsa LAĞIMIN PATLAYACAĞI olabilir mi.? Yani Türkiye siyasetinin bir an da karışacağı, gündemin değişip alt üst olacağı ve birilerinin çok zor durumda kalacağı olabilir mi.? Tabiri caizse YÜCE bildiklerimizin CÜCE, temiz bildiklerimizin ise aslında kirli çıkacağı ve çorap söküğü misali bu sinsilenin çok canlar yakacağı hatta ortalığı tarumar edip tozu dumana katacağı olabilir mi..? Öyle değilse eğer, HODRİ MEYDAN O HALDE.! İbrahim YILDIZ orada.. Hadi ifadelerini alınız, anlatacaklarını dinleyiniz, bütün bilgi ve belgelerini ise hiç atlamadan KAYDA GEÇİRİP ama sonra da gereğini de hakkıyla yapınızda görelim.? HODRİ MEYDAN görelim, buyrunuz.!
Daha da ileri gidiyorum; Emekli İstihbarat Polis memuru İbrahim YILDIZ öyle kritik bilgilere sahip ki kendisi mutlaka özel korumaya alınmalıdır.! Bunun önemini buradan HAYKIRIYORUM.! Eğer bu adam, Allah muhafaza buyursun inşaAllah ama eğer bir su-i kast’e uğrar ve öldürülürse, bu devlet kahraman bir vatan evladını koruyamamak gibi acizliğe düşmüş olacağı gibi elindeki çok önemli bir kozuda harcatmış ve yem etmiş olacaktır.
Buradan tüm o şerefli savcı ve hakimlerimize sesleniyorum ve bilmedikleri bir şeyi sadece onlara haber veriyorum; ACABA içinizde emekli istihbarat polis memuru İbrahim YILDIZ’ı dikkatle dinleyecek, anlatacağı olağanüstü şeyleri, bilgi ve belgeleri kayda TAM geçirecek, işlem yapacak, nihayetinde ise tüm bunların GEREĞİNİ yapacak CESUR insan yok mudur.? Hiç şüphesiz ki vardır, hem de yüzlercesi, binlercesi.. O halde sizlere haber veriyor ve ihbar ediyorum.. Lütfen çıkınız ve bu milletin, devletin cengaver kahramanları olunuz..
Ey sayın cumhurbaşkanım.! Buradan size de sesleniyorum. Sizin gerçekten YALNIZ olduğunuza inanıyorum. Fakat, siz dahi HALA ALDATILIYORSUNUZ.! Belki alltınızı oyuyorlar, boşaltıyorlar ama haberiniz yok.. Belki haberiniz var da gücünüz yetmiyor. İktidarsınız ama muktedir değilsiniz.! Fakat şunu bilin ki size olan güveni, imaj ve itibarı dahi yerle bir ediyorlar. Size olan güven şu an en kötü seviyede maalesef.. Görünen o ki daha da kötü olacak.. Kendi öz seçmeniniz dahi size artık inanmıyor, güvenmiyor.. Hatta sahada ki bir gözlemimi ve kanaatimi de paylaşmak istiyorum; Allah muhafaza buyursun inşaAllah ama, farz-ı muhal 15 temmuz gibi ikinci bir ihanet ve darbe girişmi olsa ve sefer hedefde ise tamamen siz olsanız ve siz de yine milleti meydanlara davet etseniz, ama korkarım ki bu sefer tabiri caizse 3-5 kişilik bir avuç insan ve azınlık dışında yanınızda ve arkanızda kimseyi göremeyeceksiniz.! Bu ise çok dehşetli ve üzücü bir durumdur.. Halkınızdan ve Hakikatten bu kadar kapmuş durumdasınız.. Bizler sizi seviyoruz ve eski Tayyip Erdoğan’ı geri istiyoruz.. Lütfen sizde yakın çevrenizi, danışmanlarınızı ve milleti artık canından bezdiren o yanlış politika, iş ve icraatlerinizi gözden geçiriniz.. Zira durum çok vahimdir. Salonlarda sizi alkışlayanlara inanmayınız.. Solanlarda ki alkışlar ve kalabalıklar sizi aldatmasın lütfen.. Halkın nazarında ki imaj ve itibarınız yerle bir olmuş durumdadır ve hızla daha da kötüye gitmektedir. Ülkenin LİDERİ ve KAHRAMANI olarak görülürken şimdi bambaşka biri görülüyorsunuz..
Aldatılıyorsunuz sayın cumhurbaşkanım.. Ve belli ki sizde aldanıyorsunuz.. Ama bu kaçıncı.. Sizin o makamda birisi olarak bu kadar kolay aldanma lüksünüz olamaz, olmamalı diye düşünüyorum..
Size de buradan çok açık ve net bir çağrı yapıyorum sayın cumhurbaşkanım, o çağrı ise şudur; Fetöyü deşifre edip çökertecek en etkin ve yetkin isimlerden biri işte buradadır. Adı İbrahim YILDIZ’dır.. Kendisi emekli istihbarat polis memurudur.. Bu çok tecrübeli, cesur, vatansever ve zeki evladınınızı hala dinlemeyecek misiniz.? Bari bu fırsatı değerlendirin sayın cumhurbaşkanım.. Fakat size bir türlü ulaşılamıyor.. Size bizzat verilmek istenen çok önemli bilgiler ve belgeler var ama size kesinlikle ulaşılamıyor.. Bazı Cimer ihbarları dahi saklanıyor.. İHBAR EDİN dediniz sayın Cumhurbaşkanım.. Ama ihbarların gereğinin güzelce yapılması bir tarafa ihbar edenlerin dahi başına neler geliyor, ne sıkıntılar yaşatılıyor keşke bir bilseniz.! İnsanlar OYALANIYOR, TOPLAR TACA ATILIYOR.! Neredesiniz sayın Cumhurbaşkanım.? İbrahim YILDIZ’ı hala görmeyecek misiniz, duymayacak mısınız.? “Senin anlatacaklarından NEDEN bu kadar korkuluyor” diye bunu sormayacak mısınız..? Hiç şüpheniz olmasın ki İbrahim YILDIZ’a yapılanları, maruz kaldığı haksızlıkları, hukuksuzlukları, zulümleri bilseydiniz herhalde ki hayret eder, ülkeniz adınada, hukuk ve adalet adınada, HAKK ve hakikat adınada utanırdınız..
Evet dostlar, maalesef bizi Hak-Hukuk-Adalet söylemleri ile de aldattılar.. Halbuki Hukuk ve Adalet çok zor bir durumdadır. Hatta nerede ise çökmüş olduğunu düşünenlerin sayısıda az buz değildir. Çok anornal ve sıradışı şeyler oluyor, dönüyor..
Mesela herkesin iyi bildiği Rahip (ajan) Brunson konusunda da büyük bir hayal kırıklığı yaşadık, belki aldatıldık. Çünkü sayın cumhurbaşkanımız demişti ki;
“Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi (Rahip Brunson) alamazsınız.” Ama aldılar, teslim ettik.. Fakat millet olarak da seçmen olarak da onurumuz kırıldı.
Mesela yine teröre destek veren, Kur’an-ı Kerimi yaktıran, buna izin veren, bunu normal gören, böylece aslında islama ve müslümanlara hakaret edip açık düşmanlığınıda gösteren İSVEÇ’in bu şekilde nato’ya giremeyeceği, buna onay vermeyeceğimiz ile de kandırıldık..
Çünkü demişti ki sayın reis-i cumhurumuz; “Teröristleri himaye edenlere, terörle mücadelede gerekli tedbirleri almayanlara tepkimizi göstermeyi çekinmedik. Terörle demokrasi, terörle güvenlik, terörle insanlık yan yana duramaz. İttifakın özü karşılıklı güven ve dayanışma ikliminin tesisidir.”
“Türkiye, sokaklarında teröristlerin cirit attığı bir ülkeye nasıl güvenebilir.? Terör örgütleriyle arasına mesafe koyamayan bir devlet NATO’ya nasıl katkı yapabilir.?”
Fakat NATO ve Amerika bastırınca kabul ettik ve NATO’ya aldık.. Benim yandığım ise şudur; NATO’nun bu aciliyeti GAZZE lehine bir koz ve şart olarak kullanılamadı, bunu dahi beceremedik.. Ve millet olarak yine onurumuz kırıldı.. Çünkü seçtiğimiz iktidar en kririk meselelerde bile başarılı olamıyor, boyun eğiyor, millet ve ümmet namına bir kazanımda elde edemiyordu..
Bu anlamda elbette ki sormak isterim; Peki KARŞILIĞINDA NE ALDIK..? Buna siyasilerimiz mutlaka bir bahane bulurlar elbet hatta bunu, bin bir tevil ile mutlaka tevil ederler. Zaten belki bu en iyi yaptıkları iş.. Fakat burada doğru soru belkide şu olmalıdır; İşte tüm bunları yapan, yani teröristleri besleyen ve Kur’anı Kerimi yaktıranlar için BİR KARŞILIK ALINIR MI.? Eğer alınırsa bu ihanet olmaz mı.? Yani hangi şey, bunların ve bilerek, isteyerek, bütün uyarılara rağmen, ısrarla ve inatla Kur’anı Kerimin yaktırılmasının bir karşılığı olabilir ki.?
Maalesef GAZZE konusunda dahi aldatıldık..
Çünkü “Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir” denirken uzun süre israil ile yapılan ticaret bir türlü durdurulamamış, bütün tepkilere rağmen inatla devam ettirilmiş böylece Gazze’de şehit olan o 50.000 kişi için YAPILABİLECEK ŞEYLER DAHİ zamanında YAPILMAMIŞTIR..
Dahası halkın başlattığı büyük BOYKOT hareketine dahi destek verilmemiş ve halk bu konuda dahi yalnız bırakılmıştır. Halk ile siyaseten dahi olsa bütünleşilememiş, vicdanlarına hitap edilememiş, halkın hissiyat ve hassasiyetlerinden tamamen KOPUK bir görüntü verilmiştir. Hatta ak parti kendi seçmenine dahi “Gazze-Filistin-Ümmet” gibi söylemlerin aslında içinin tamamen boş, YALAN yada siyasi bir söylem olduğunu düşündürmüştür.. Şurada bir süredir GAZZE konusunda ki tavrımız biraz değişmiştir
İstanbul Sözleşmesi ile aldatıldık, ihanete uğradık.! Yıllar sonra ise tepkiler had safhaya çıkınca bu seferde güya sözleşmeden geri çekinilmesine rağmen ama onun bir karşılığı ve getirisi olan 6284 nolu kanunun tamamen ortada oluşu ile aldatıldık..
KADEM ile de aldatıldık..
KADEM ile Erkekleri aldattılar.! Hatta derinlere inilirse belki kadınları dahi aldattılar.. Çünkü boşanmaları tetiklediler.. YENİ evlilikleride düşürdüler. Doğumları ise ziyadesiyle azalttılar, tabiri caizse bitirdiler.. Neticesi budur yani, bunu netice vermiştir.. Bugünlerde reis-i cumhurumuz Erdoğan ve Aile bakanı dahi aşırı düşen bir doğurganlıktan feryat ediyorlar.. Bu arada yabancı evlilikler ise patmamıştır.. NEDEN acaba.?
KADEM, kanaatimce aile kavramının ve bu milletin geleceği ve sağlığı hakkındaki en büyük tehlikelerden biri haline dönüşmüş, takoz olmuştur.. KADEM’in telkin ve baskıları ile çıkarılan kanunlar ve erkeklere yapılan baskı ve haksızlıklar ile maalesef ki kadınlarında anne olmalarının önünde ki en büyük engellerden biri haline dönüşmüştür. Çünkü erkek ile kadının arasına girmiş oldular.. Yaptıkları ile aile hayatına müdahale ettiler.. Erkeğin ise otoritesini sarstılar.. Böylece fıtrata aykırı hareket ettiler ve bozdular, YIKTILAR.! Ama bir çok siyasimiz ise bu gidişarı izledi. Bütün uyarılara ve yakarışlara rağmen film izler gibi izlediler. KADEM kurulduğundan beri ailelelerin, boşanmaların ve yeni evlililerin geldiği durum ortadadır.. Bunlar benim düşüncelerim ve tespitlerimdir. Kimsenin hoplaması, zıplaması yada çeşitli tevil ve bahanelerde bulunması bu gerçeği değiştirmez çünkü NETİCESİ ORTADADIR..! KADEM de, KADEM’in söylem ve tezlerine uyan Hükümette çok dehşetli bir işe, ağır bir vebale belki tarifsiz bir zulme ortak olmuş durumdadırlar bence.
Sonra Covid ile, vaka sayıları ile ve Covid aşıları ile de aldatıldık.! Çünkü covid aşıları sonrası millet perişan olmuştur.. Mutlu olan nerede ise kimse yoktur.. Olduğunu söyleyen ise muhtemelen ya kuyruğu dik tutma kaygısıyla yada “ben aslında yanılmamıştım” gibi acayip bir psikoloji ile söyleyecektir.. Halbuki gerçek şudur ki; covid aşıları sonrası bir çok hastalık ve problem patlamıştır.
Ve şimdi ise Topuk Kanı ve Bebeklik Aşıları ile aldatılıyoruz..’
Bu ise; “çocukların güya menfaatine ve onların üstün yararına olduğu..” algısı oluşturup Tarama Testleri ve Bebeklik Aşıları başlığı altında sağlıklı çocuklardan dahi SORMADAN zorla topuk kanı alınması ve aşı yapılması meselesidir.!
O bebeklik ve çocukluk aşılarının tabiri caizse hiç bitmemesi ve o körpe, savunmasız vücutlarına 50’e yakın aşı yapılmasıdır. Ben aşı diyorum ama belkide aslında zehir demek gerekmektedir.! Çünkü aliminyum ve civa gibi çok zararlı hatta otizme sebep olan ağır metaller hatta yine başkaca bazı maddeler vücutlarına sokulmuştur bu zamana kadar..
Topuk Kanı meselesinde, BİR VARSAYIM, OLASILIK ve UZAK BİR İHTİMAL sanki hakikatmiş gibi telakki edilip öyle muamele yapılıyor. Daha da berbatı ise hukuka aykırı şekilde zorunlu tutuluyor, hatta zorbalık yapılıyor.. Böylece ise arka planda Bill Gates’in ve temsil ettiği o küreselci gücün nüfus kontrol planı uygulanıyor sinsice.. Hatta belki biyolojik bir soykırım planı uygulanıyor.. Fakat Doktor ve Hemşirelerimizin bilmemesi yada neye alet olduklarının farkında olup olmaması bu NETİCEYİ değiştirmiyor bence..
Daha anne sütü bile emmemiş bebeklere yapılanlara bakar mısınız lütfen.. Gerçi emse ne olur ve kaç yazar ki, zira daha bağışıklığı bile oluşmamış, oturmamış o körpe bedenlere ve masumlara yapılanlara bakar mısınız lütfen.? Ey anneler-babalar bu konuda bir çoğunuz uyuyorsunuz.. Bunun ise size çok ağır ve tarifsiz bir vebali vardır bilesiniz.. Çünkü emanetlerinize sahip çıkamıyorsunuz.. En ufak bir korkuya boğun eğiyor, algıya kapılıyorsunuz..
Güya 6 tane genetik hastalık araması-taraması maskesi altında BEBEKLERİN KANI ÜZERİNDEN aslında devasa bir rant, çark dönmekte büyük primler, komisyonlar alınmaktadır.. Buna izin veren zavallı anneler-babalar ise neye alet olduklarını ve bebeklerini de neye ettiklerini bilmeden maalesef ki çocuklarının sağlığı-sıhhati için iyi bir şeyler yaptıklarını zannetmektedirler..
Bu öyle bir garabettir ki, illa da TOPUK KANI diye yırtınan zihniyet, Topuk Kanı alıp genetik hastalıklara bakılacağını söyleyip böylece onları tedavi edeceği algısını oluşturup işte bununla kurulan bir düzen, çark ve sistemden nemalanıyorlar.! Halbuki Tapuk Kanı saçmalığı bir tedavi değildir.. Tedavi amaçlı değildir.. Bunlar tamamen özelleşmiş sağlık sistemine iş çıkartma işlemleridir.! Bir taraftan yüksek prim ve komisyonlarla doktor ve hemşireler beslenirken diğer taraftan çeşitli testler ve işlemler ile SGK’a göz dikilip, neticede içini boşaltılmaktadır. Kanaatimce kimsenin çocuğunun düşünüldüğü filan yoktur. Buna dair söylemler ise tamamen işin acıtasyonu ve edebiyatıdır. Korkutma ve böylece sistemi, çarkı sürdürme amaçlıdır. Çünkü taradıklarını söyledikleri hastalıklar genetik hastalıklardır. Fakat bildiğimiz kadarı ile gen bozukluğu düzeltilemez bir durumdur.!
Ve şimdi ise, en son İKLİM SAHTEKARLIĞI ve İKLİM KANUNU ile koca bir milleti göz göre göre ve belki bilerek, isteyerek, tasarlayarak aldatmak ve ihanet etmek üzereler.! Evet dün geçici olarak geri çekildi ama bu iptal edildiği anlamı taşımıyor.. Tepkiler fazla olunca belki milletin gazı alındı ve bu şekilde geri çekildi..
Eğer bu iklim kanunu kabul edilirse, bir gece yarısı operasyoni ile apar topar meclisden geçirilirse aslında
sahte bir İKLİM krizi ile koca bir milleti aldatmış belki ihanet etmiş olacaklar.! Böylece bir milletin altına sanki dinamit döşemiş olacaklar.!
Ey AK parti ve sayın Erdoğan.! Bu millet size ne istediniz de vermedi..?
İKLİM sahtekarlığı için bu millet cumhutiyet tarihin belki en büyük imza kampanyasını düzenleyip meclis dilekçe komisyonuna BİR MİLYON’dan fazla imza vermedi mi..?
Buna rağmen bu milleti hatta kendi seçmeninizi YOK MU sayacaksınız..?
Acaba KİME, NE gebeliğiniz var ki bu iklim sahtekarlığını, yasasını ısrarla ve inatla geçirmek istediniz.?
Bunun için yüklü miktar para alındığı dedikoduları konuşuluyor dışarıda, acaba bunlar doğru mudur.? Doğruysa eğer kaç para alındı..?
Amerika ve Rusya gibi ülkeler bu işten çekilmişken, bir çok ülkede bu yasayı çıkartmaya yanaşmazken ve oyalarken biz Türkiye olarak tabiri caizse enayi miyiz.? Ve tabiri caizse NİYE hemen sazan gibi atlıyoruz.?
Sahte iklim kanununu ve bunun nasıl bir tuzak olduğunu bu millete ÇOCUĞA ANLATIR GİBİ anlatan ve bilinçlendiren başta eski Cumhurbaşkanı aday adayı sayın Erkan TRÜKTEN, Haluk ÖZDİL, Murat ZURNACI, Murat AKAN ve daha ismini sayamayacağım bir çok önemli isme ise gönülden teşekkür ediyorum..Türkiye bu isimlere gerçekten çok şey borçludur..
Hatta Erkan TRÜKYEN’in çok uzun zaman önce gidişatı yine öngörüp, tedbir alıp, vaziyet alıp, zemin hazırlayıp, siyasileri siyaseten zor durumda bırakma adına meclis dilekçe komisyonuna sunulan BİR MİLYON İMZA KAMPANYASINA öncülük ederek, üstün gayretlerle neticeye erdirmesi ve bu arada milletide bilinçlendirmesi dün o malum kanun taklifinin geçici olarakda olsa geri çekilmesinde şüphesiz ki çok önemli bir etken ve gerekçe olmuştur.. Sağ olunuz Sayın Erkan TRÜKTEN… İyiki varsınız…
Selam, Dua ve Hürmet ile…